Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
Şimdi en açık renginde gözlerin
Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak
Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin
Şiir gibi bir şey seninle yaşamak
Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin
Devamını Oku
Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak
Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin
Şiir gibi bir şey seninle yaşamak
Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin
Üstad döktürmüş, tam Top 100 listesine yakışan bir şiir..
deneme
Hayali kurulabilecek şiirlerden biri...
Göz kapalı okunur bir şiir.
Ulukışla Öküz Mehmet Paşa külliyesi hanında yazılan bu şiirin, güzelliğini ve dinleyiciye geçen hissiyatını kabul etmemek mümkün değil. O ne hüzün! Bu ne başarılı bir şiir!
Hanı görünce çok heyecanlanmıştım ama gezince hayal kırıklığına uğradım. Hayalimden ne kadar uzak. Süslü püslü düğün mekanı olmuş avlusu. Keşke dokunulmasaydı o duvarlarındaki yazılarına ve odaları ziyarete açılsaydı. Karşılamasaydı kilitli oda kapıları bu gün duvar gibi insanları. Virane bir görüntüsü olsaydı da o şiirin ruhunu yaşatsaydı. Ne yazık!
En çok üzüldüğüm nokta şudur; bu şaheserin yazıldığı hanı Niğde ye giderek ziyaret ettim ailemle..Bu han onarılıp müze olacak yerde, eski, bakımsız ve terkedilmiş bir harabeye dönmüştü.Aradan 6-7 yıl geçmesine rağmen hala üzüntü duyarım. Şimdi nasıldır acaba? Kültür bakanlığımız orayı restore ederek şiirseverlerin eski Bab-i Ali yuvasına dönüştürebilir.Bakın nasıl edebiyatseverlerin uğrak yeri haline gelir.Şairin diğer şiirleri de çok etkili ve hisli.
En çok üzüldüğüm nokta şudur; bu şaheserin yazıldığı hanı Niğde ye giderek ziyaret ettim ailemle..Bu han onarılıp müze olacak yerde, eski, bakımsız ve terkedilmiş bir harabeye dönmüştü.Aradan 6-7 yıl geçmesine rağmen hala üzüntü duyarım. Şimdi nasıldır acaba? Kültür bakanlığımız orayı restore ederek şiirseverlerin eski Bab-i Ali yuvasına dönüştürebilir.Bakın nasıl edebiyatseverlerin uğrak yeri haline gelir.Şairin diğer şiirleri de çok etkili ve hisli.
Faruk nafiz kalem kullanmaz yüreğiyle yazan adamdır. Musikiyle şiirin izdivacını sağlayan nadir değerlerimizdendir.Sadece bu şiir bile tek bir teze konu olmuştur. Bu günkü şiir diye yutturmacaları onun gibi ustaların lezzetli mısraları sayesinde çöplüğe gömüyoruz ya...Hece- kafiye onda sihirli bir değneğe dönüşüyor.heceyi bu denli içten bir vezne dönüştüren, kafiyeyi beklenmedik sürprizlerle donatan ender bir değerdir faruk nafiz..Hemen hemen tüm şiirleri ezberimdedir ve doping niyetine her yerde okurum.
Han Duvarları'nda şair Ulukışla yolundan Kayseri'ye edebiyat öğretmenliği için gidişini anlatır.
'Gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya.'
Şiirde iki gurbet öyküsü var: Birincisi şairin gurbeti, bir de Maraşlı Şeyh oğlu Satılmış'ın… Yolculuk esnasında güzergâhında olan hanlarda konaklayan şair her handa bu kişiye ait bir dörtlük buluyor. Bulduğu ilk dörtlük için şöyle diyor: 'Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.' Çünkü yüreği sızlar şairin
'On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben'
Şairin yüreği sızlamasına sızlar da şunu da ekler:
'Artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...'
Ancak bir sonraki mola yerinde aynı şair sanki ona cevap verirmiş gibi “kalbe ateş gibi giren şu satırları yazmış”. Aynı şair çünkü ölçü, uyak aynı, konu da…
'Gönlümü çekse de yârin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgârın önüne katılmışım ben'
Son olarak başka bir handa şu dörtlüğü okuyor:
'Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış harem diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben'
Ve Faruk Nafiz bunun üzerine şunları diyor:
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
Korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı!
Bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
Post verenler yabanın hayduduna kurduna!..
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu:
'Hancı dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?'
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi:'Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!'
Yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti...
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.'
Türkiye Türkçesinin, sade dilin ve hecenin zaferidir bu şiir… Faruk Nafiz'in memleket şairliği o yıllarda fakirleşmiş, muzdarip Anadolu'nun bu hâlinden istifade eden bir gösteriş yapmak değil, siyasi maksat ya da yabancı ideolojilerden uzak samimi bir harekettir.
ilk okuduğumda 12 yaşındaydım, bir okuyuşta o kadar uzun bir şiir ezberlenir mi, hala dilimdedir o dizeler, çok güzel yazmış
İşte şiir , işte şaheser ...
Bu şiir ile ilgili 80 tane yorum bulunmakta