Güneş doğduğunda
Kuytularda sakladığım
O yüzle, yüzüne bakamadığım
Karanlık bir yüzüm var
Yağmur yağdığı zaman kaçıyorsun.
Bilmem ki neden!
Yoksa kalbinde filizlenmesin diye mi,
Yeni bir umut?
Mavi düşler kurmaktan vazgeçmiş miydin,
Umulmadık bir zamanda ben çıkmasaydım karşına?
Yüreğindeki ferahlığı başka nasıl anlatırsın!
Ya bir çiçek koklarsın, ya bir sevda türküsü ile.
Ya da yakası mavi boncuklu bir çocuğa anlatırsın,
Seninle benim aramdaki masalı.
Yüzyıllık bir savaşın ortasında
Yorgun bir asker
Mermiler üstüne yağarken
Onun düşündüğü
Memleketindeki çimenler
Ne sen uzaksın ne de ben
Kalbimiz buluşma mekanımız
Orada kız kulesine nazır
Çayımızı yudumluyoruz
Her özlediğimizde bizi
Bu bahar da yine çiçekler açmaya başladı,
Ama daha renkliler sanki!
Yıldızlar yine gökyüzündeki eski yerlerindeler,
Ama daha parlaklar sanki!
Şimdilerde yine hayaller kuruyorum, eskisi gibi…
Ama daha umutlu artık hayaller de…
Yüreğindeki taşları at Mina'da
Hafiflesin için, ferahlasın dünyan
Kötülüğün kafasını kırdığında
İçinde büyüyen putlar da yıkılacak
Beni içine ektiğinden beri annem,
Hep senin toprağında kök saldım.
Büyüttün beni boy verdirdin.
Anne beni yüreğine ektin ya sen,
Ben o zamandan beri en çok seni sevdim.
En karşılıksız sevgisini veren sen oldun.
Kahve gözleriyle karşıladı beni kalbin avlusunda
İçeri buyur etti, oturttu beni kalbinin başköşesine
“Ne içersin? ” dedi
“Acı kahven varsa içerim” dedim
“Kahvem yok ama kırk yıllık aşk şarabım var, içer misin? ” dedi
Ben gönüllü İçtim aşk şarabından
Ya Habiballah
Adını anmadığımız bir güne
Keşke hiç yaşanmasaydı diyoruz
Adının geçmediği bir sohbette bulunmak
Bize işkence gibidir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!