Hamza’nın Tembihleri
I.
etin sararıyor Hamza, bu hiç hayra alamet değil
vadilerinden aşağı zaman girdabı akıyor
çarparak ruhunun saf bakışlarını
ciğerlerine dolan o ilk havanın aptallığını arıyor
yırt yüzünün kıvrımlarını Hamza
yüzleş ve bakışlarına ilikle
zordur bir meleğe adını koymak bilirsin
hele bir dene gör
sırtını seğirt şehrin haylaz yamaçlarında
kimisinin ardı kesilmez Hamza
zulmeder, kahreder, beddua saçılır avuçlarından
sen sen ol suyun durusundan iç Hamza
ayakta yaşa, ayakta irkil, ayakta söylen, ayakta savaş, ayakta öl
tavlasına girme hayatın, zahmetine düşme
bir yudum çay içsen sahibinden bil eğlenme
uçarı gülüşünü tırmalarsa bir kedi şairinden bil
henüz onyedisinde kıvırcık küplü safî
hiç onarımsız geçen yol depremleri hayal et
hanidir söylenmeyeni söyleyen fakir misali
her daim dur çukurun ağzında
dişlerini say aheste
aslının aynasını yorgansız avcılar kendinden bilsin
uyanık ol Hamza
bir kurşun salındığında bilinmeyen bir namludan
bir söz, bir kimya veya ne bileyim nefes mesela
gök bulanır ve düşer şair
her kelimesini senden bilirler sonra
heyhat
ölmez şair
ölmez
yaşar orada
derler ardından;
-Hamza’nın biri birgün hengâmeden
kopardı ellerini, adına yaşamak dedi
ve yıllandı ipin gergin ucunda
Yunus Emre Altuntaş
Kayıt Tarihi : 29.4.2018 23:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!