Hoş geldin! Sevgili, Beyza torun
Bugün misk kokusu yaydın torun
İlk öpücüğü ben kondurdum
Kulağına ezan ben okudum
Yüzünden gülücük hiç solmasın
Acı, kıyam, vahşet, kan, göz yaşı,
Vahşi sırtlanlar kesti Müslüman başı.
Bütün insanlık isyan ve ayakta,
Şeyhler, Sultanlar, Müslümanlar uyumakta.
Dinmediyse anaların göz yaşı,
Ömür dediğin nedir ki ?
Bir gün ya da bir gecelik
Dinlenecek kadar gölgelik
Bu kadar sevmek delilik
Özgürlüğe koştular Civan* ve Olçok'lar
Karanlığa saklında bu gece korkaklar
Daha gençliğine doymamıştı yavrular
Vatan hainlerine karşı vuruştular
Kimi köprü başını, kimi nöbet tuttu
Uzaktan çipler göründü, branda örtüsü,
Kulakları çınlattı, motor gürültüsü.
Köy meydanına giren araç istop etti.
Komutan tedbirli, ere nöbet emretti.
Sonbahar mevsim sonu,
Sararır yaprak.
Rüzgâr çok sert esiyor,
Dökülür yaprak.
Düşenin akıbeti,
Ne konağımız dikili
Ne bahçe de nar dikili
İki oda bir sahanlık
Çekilmedi biz de darlık
Töreyi biz böyle gördük
Kaldırımda üç kafadar bir arada
Ortada küçük bir masa üç tabure
Üçü aynı boyda dokuz-on yaşında
Karşı karşıya oturdular arkadaşça
Libasları kısa kollu, yün fanila
Yaklaşıyor beklenilmekte olan zaman,
Yaklaşmakta olan, belki de ahir zaman.
Virüs: yâda adı-tanısı konulmayan,
Kurre-i arzı kapladı, fırtına-tufan.
Myanmar'da kesti kol-bacak vahşi kaplan
Ocaklar söndü, haneler tarumar talan
İhtiyar, genci, çoluk çocuk gider yayan
Düşe kalka, çoğu yayan, çukura kayan
Obanın tam ortasında olan bu taşa halk tarafından Akıl taşı ismini konulmuştu. Çocukluğumuzda akşamları genci yaşlısı başında toplaşır. Günün olayları tartışır konuşulur, hikayeler, masallar, dedi kodular hep bur mekanda olurdu. Gecenin geç saatine kadar sürer giderdi..
-Kıbrıs barış harekât ...