''SURİYE'nin kuzeyinde bulunan, terör örgütünde DEAŞ'tan temizlendikten sonra,bir başka terör örgütü YPG'nin girdiği Menbiç'te dün askeri meclise bağlı kadın militanların mezuniyet töreninde çekilen halayda ABD'li bir kadın askerin halayın başında yer alması dikkat çekti.'' BASINDAN
Siz de görmüşsünüzdür halaybaşı Katrin Ablamızı teröristler ile sarmaş dolaş elinde mendil halay çekerken. Adının aslında ne olduğunu bilmiyorum orrr..ç..nun da attım kafadan Katrin dedim şıllığa... Daha nasıl bir hareket beklenir ki bu Sam Amcanın sabık çocuklarından. Tutup da bizimkiler ile Çayda Çıra ya da Atabarı oynayacak halleri yoktu... Atabarını biz oynarız Karadeniz'in hırçın dalgaları ile bu itler geberdikten sonra...
Katrin Ablamızın elinde mendil dilinde Kandil, ama o bildiğiniz mübarek Kandil değil tabi ki terörist yuvası Kandil... Hiç çekmez mi halay kankaları ile... Hep söyleye geldik, yine de söylüyoruz. Emperyalistler bu işe karıştığı müddetçe ağıtlar hep Türkçe, Kürtçe, Arapça olacak zafer çığlıkları ise İngilizce, İbranice olacaktır...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta