Dedim ya, biz çok bağlı bir aileyiz, halam Nebiye'nin üç kızı ve dünya güzeli üç de kız torunu var. Büyük torunu Burcu'nun, benim küçük oğlum Burak ile bir gün arası var. Hep anlatırımya, annem Merzifon'a bana gelirken, halam da Burcu'yu alır o da gelirdi. Çünkü Burcu'nun annesi Asuman, Zeynep Kamil hastanesinde jinekolog doktordu. Burcu'ya da halam bakıyordu. Aman Allah'ım sevimli mi sevimli... Ama kızdımı hemen tırnaklarını çıkaran bir panterdi. Herkeste mutlaka Burcu'nun tınak izi vardır.
Şimdi sıra, dünya güzeli, başarılı bir tekstil mühendisi, Burcu'nun bir küçüğü olan Başak'ta. Sapsarı saçlar, derin derin bakan yaprak yeşili gözler. Anlatamam tıpkı tablo gibi. O da bende kalmayı ve Çiğli'deki hava lojmanlarını çok severdi. Gene bende kaldığı zaman, ben en tepede oturuyorum. Kantinde aşşağıda, nizamiyeye yakın. Güle oynaya bayır aşşağı indik. Ama çıkarken, ''ben yoruldum, arabasız gitmem, benim babamın arabası var. Ben yürümeye alışkın değilim'' dedi ve oturduğu yerden kalkmadı. Neyse ki eşim jiple geliyordu. O jipten indi, yerine Başak bindi ve paketleride ona verdik. Biz eşimle yürüyerek çıktık ki, Başak evin yanındaki parkta kaydıraktan kayıyor. Tabi poşette elinde, içindekileri merak ediyor musunuz? Yumurtalar omletlik olmuş, bir de üstelik ''alın be poşetinizi bununla zor kaydım'' demez mi? O da şimdi dünya güzeli, babası Bilgin Karaman gibi, başarılı bir hukukçu.
Geldik üç numaralı güle, o gül de halamın küçük kızı Ülkü'nün biricik kızı Aslı. Ben ona maviş derim. Gerçektende bu kadar güzel mavi göz az bulunur. Onu da Allah ona vermiş. Onlarda kaldığım birgün ben Aslı'nın odasındaki çekyatta yattım. Sabah onun sevgi çığlıklarına uyandım ki uyku tulumunun içinde, karyolasının muhafazalarına tutunmuş, yumuk gözlerinin içinde maviş maviş iki göz. Altta üstte iki tane sırıtan beyaz dişlerle, bana gülücükler atan Aslıcık. Benim büyük oğluma büyük abi, küçüğüne de küçük abi derdi. Aslı, gene birgün Çiğli'de lojmandayız. O zaman Aslı da dört-beş yaşlarında. Her yere küçük abisiyle gitmek istiyor, küçük abiside ilkokul sonlarda falan. O da Aslı'yı çok seviyor ama arkadaşlarıylada oynamak istiyor. Aslı bunu sezdi bıdıcık boyuyla, küçük abisi gitmesin diye, odadan sandalye sürükleyerek getiriyor, kapının önüne oturup yolu kesiyordu. Ama küçük abi balkon kapısından çoktan kaçıp gitmişti bile. Aslıcığın, o maviş gözlerinden sicim gibi dökülen yaşlarla ''küçük abi'' diye ağlayışını hiç unutamam. Evet Aslıda şimdi üniversite son sınıf talebesi, annesi Ülkü Aykuz gibi hukukçu değil ama başarılı bir iş adamı ve değerli bir insan olan babası Aydın Aykuz gibi, Aslı da müthiş bir iş kadını olabilir.
Halamın üç gülünü anlatabildiysem eğer, ne mutlu bana. Bu fikir Aslıdan çıktı. Aslıcığım sana çok teşekkür ediyorum. Çünki ölümsüz olan bu anıları kaleme almama fırsat verdin. Bende bunu dostlarımla paylaştığım için çok mutlu oldum. İyi ki varsınız, sizleri çok ama çok seviyorum.
Münevver Şenol. 26.1.2006
Münevver ŞenolKayıt Tarihi : 26.1.2006 12:47:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Münevver Şenol](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/01/26/halam-nebis-in-uc-gulu.jpg)
TÜM YORUMLAR (12)