Hakkınızı helal edin;
Gidiyorum.Hepsinin özünde, hepsinin temelinde korkularımla yüz yüze gelmeyi öğreniyorum. Başka bir dilde bana "beklentilerin neler? " diye sorduklarında, tereddüt etmeden "bir beklentim yok, yolun kendisi bir şey değiştirmiyor, yok olmayı sadece." dedim. O başka dilde olmasa da evrensel olan bir dilde yüzüme tokat gibi fırlatılan bakışta, acımasızlığın bilinçsizce tükettiği son şansım vardı. Kullandım.Uzun zamandır gitmek istiyordum. Yeni başlangıçlar dense de mantığımda bitişlerin acısını sindirmeye çalışmak belki de..ağzımda pas tadıyla.
Gidiyorum dediğimde, kimse bana gitme demedi. Geride bıraktıklarımın ve gelecekte olanların arafında donup kalmış bir zamandayım. Varolan yaşamımı geride bırakıp, bilmediğim bir yere varma niyetiyle gidiyorum. Yıllardır içimde tuttuğum duyguların ağırlığıyla gidiyorum.
Valizime otuzkilo sınırlaması getiren düzene karşı, kaybettiğim her şeyi sığdıramadığım gerçeğiyle haykırıyorum. Henüz hazırlamamış olsam da. Peşimden gelenlerle birlikte gidiyorum. Hatta kendimden çok, en çok onları yanımda götürerek gidiyorum.
Yüzün geliyor aklıma hoşçakal diyebiliyorum. Sesler var kulağımda, tiz sesleri ayırt edebiliyorum. Bir nefes var soluğumu yakan, daha derinden içime çekiyorum.Patlak bir fren sesinde kaybolmuş, hafızasını sevmediğini unutmuş alzeimera tutuluyorum. Büyüyen dalların, çekilen ellerin aralarından, hiç birinde iz bırakmadan geçiyorum.
Gidiyorum işte çocuk. Herkes gider bilirsin.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta