HAKKARİ –ZAP SUYU KÖPRÜSÜ EFSANESİ
Hakkari Dağları’nda kan var, ateş var
Bu kan, bu ateş yakar canımı
Ülkemi bölmek isteyen bir dünya jandarması
Oynuyor oyunu, farkındayım ben;
Sen de farkına varsan gayri
Uyansan, vaz geçsen aldatılmışlığın
En sefil oyunundan olmaz mı?
Hakkarî isimli Türk oymağı
Duydun mu hiç bu ismi de hadi söyle
Cilo ve Sümbül dağına yaslanan
Orta Asya içlerinden gelip de
Çölemerik’ de ilk şehri kuranlar
Biliyor musun?
Aşık Kerem yavuklusu Aslı’yı
Bulmadı mı Çölemerik’de söyle? !
Sonra han Aslının babası
Cilo Dağları’na
Kaçırmadı mı kızını?
Ve senelerce
Aramadı mı Kerem Aslı’yı
De hadi, söyle!
Cilo’da, Sat dağında, en yüksek tepelerde
Geyikler, dağ keçileri, vahşi göller
Dağ kuşlarının envai çeşidi
Ve
Bin efsâneyi sinesinde saklayan Zap,
Zap Suyu kenarında keçi kılı ve yünden örülmüş
“Zomalar” bizim değil mi?
Birlikte ağlayıp,
Birlikte gülmedik mi bu yörede?
Ve
Bu ülkenin her karışı için cephelerde
Birlikte savaşıp
Birlikte ölmedik mi?
De hadi söyle!
Alı al, moru mor nevruzlarda,
Düğünlerde at binmedi mi telli gelinler?
Yüksekova’dan bir yâr gelip geçende
Aynı türküyü söyleyip
Çukurca’da, Uludere’de
Aynı halayı çekmedik mi?
De hadi söyle!
Koçkıran’dan yayla suyu içip,
Karadağ’dan, Çuh Dağından
Ve Sümbül Dağlarından aşağı
Önümüzde sürülerle
Türküler söyleyerek inmedik mi,
Akşam üstlerinde köylerimize?
De hadi söyle!
Komşuyduk, akraba olduk
Can cana, kan kana hısım olduk,
Kız alıp oğlan everdik
Öyle değil mi?
Hiçbir “ayırdım” yapmadık birbirimize,
Analarımızın ağıtları, ninnileri karışmadı mı
Çocukkluk hamurumuza?
De hadi söyle!
Peki, şimdi:
Hakkari Dağları’nda kan var, ateş var
Bu kan, bu ateş yakar canımı
Ülkemi bölmek isteyen bir dünya jandarması
Oynuyor oyunu, farkındayım ben;
Sen de farkına varsan gayri
Uyansan, vaz geçsen aldatılmışlığın
En sefil oyunundan olmaz mı?
*
Bir efsâne anlatayım sana
Bel ki unutmamışsındır,
Dinle bak:
Cilo Dağlarında yaban keçisi avında
Yuvarlanmış uçuruma bir avcı
Zap Suyu kenarında bir zomaya götürüp
Sarmışlar yaralarını
İyi olmuş.
Gözlerini açtığında
Saçları örgülü, gül yüzlü, elma yanaklı
Bir zoma güzelini görmez mi karşısında?
Âşık olmuş çıkmış.
Nice zaman sonra o bizim avcı
İstetmiş çadır güzelini babasından.
Babası:
-“Zap suyuna bir köprü yaptır,
Al kızı o zaman, al! ” demiş,
Kestirmiş atmış.
Bizim avcı delikanlı,
Çaresiz boyun eğip, başlamış yapmaya köprüyü.
Nice zaman sonra haber salmış:
-“Gelsin, geçsin köprüden,
Beğenirse versin kızı.”
Zoma halkı hep birlikte
Toplanmışlar köprünün yamacına,
Bir köprü ki
Bağlıyor iki vadiyi
Ve
Akıyor şırıl şırıl
Akıyor altından Zap Suyu.
Şaşırmışlar önce:
-“Biz bu köprüden geçemeyiz,
Bu iş şeytan işi” demişler.
Orada bekleyen kız,
Bir uçtan ötekine yürümüş geçmiş köprüyü.
İşte taa o günden beri,
O köprüden bir kız gider baharın coşkusunda
Suların coşkusunda ay balam,
Zap Suyu sabahlara kadar
Sevdasını anlatır dağa, taşa,
Kızın ve avcının sevdasını,
Duyanlar bilir
Bilir ve anlatırlar herkese…
*
Dağ rüzgârlarının göğsümde birikmiş sadası var
Seni bana bağlar o sesler, o ışıklı türküler
Mavi göl kenarlarından mavi güller toplayıp
Yeniden kuralım gel, birliğimizi,
Dirliğimizi, esenliğimizi olmaz mı?
El ele, gönül gönüle verelim,
Haykıralım cihana yeniden, haykıralım…
Mustafa CEYLAN
Mustafa CeylanKayıt Tarihi : 25.8.2013 13:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!