Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma inceleme) ...

Mustafa Ceylan
658

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Hacı Bayram-ı Veli-(Araştırma inceleme) -1-DOĞDUĞU YER VE ÇOCUKLUĞU

HACI BAYRAM’IN ADI
DOĞDUĞU YER VE ÇOCUKLUĞU

Mustafa CEYLAN

Hacı Bayram-ı Veli, Ankara’nın Solfasol Köyü’nde 1352 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl adı Numan’dır.

Bugün 'Solfasol' olarak anılan köyün adının eskiden Zül-Fazl veya Zû Fazl, olduğu ve Arapça’da “Erdemli” anlamına geldiği çeşitli kaynaklarda bildirilmiştir.

Babasının adı Koyunluca Ahmet, dedesinin adı Mahmut’tur. Babası adından da anlaşılacağı gibi, geçimini, çiftçilik ve hayvancılıktan sağlıyor. Annesi, hakkında mevcut kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Solfasol köyündeki mezarının kitabesinde “Umm-i Hacı Bayram – Veli, yani “Hacı Bayram-ı Veli’nin annesi, ibâresi yazılıdır. Dört duvarla çevrili olan mezarı köylüleri, bir yapı içerisine almak istemişlerse de, mezar bunu kabul etmemiş ve yıkmıştır. Köylülerin anlattığı budur. Bir söylenceye göre annesinin adı Ümmü Gülsüm’ dür.

Asırlardan beri anlatılana göre, Hacı Bayram, daha annesinin karnında iken konuşmuş, “Açça” deresinde çamaşır yıkarken annesine saldırmak isteyen eşkiyâlara;
- Dokunmayın o hatuna! O bir veli anasıdır! 'diye seslenmiş ve eşkiyâların korkup oradan kaçmalarını sağlamıştır.,

Hacı bayram-ı Veli’nin doğum tarihi ihtilaflıdır. Kaynaklar 1257, 1339, 1350, 1352, 1353 gibi tarihleri vermişlerdir. Biz, 1352 tarihini kabul ediyoruz.

Hacı Bayram’ın kızkardeşi yoktur. Hacı Bayram, ailesinin büyük oğludur. Ortancasının adı Safiyüddin ve küçüğünün adı ise Murat’tır. Ve ona Abdal Murad’ da denir.

Hacı Bayram yolunun erenlerinden Himmet Efendi 'O anadan doğma yetişkin ve olgun kişi, yedi yaşındayken erip erişmişti' der. Annesi de onun, daha karnındayken, kimi zaman “Allah! Dediğini işitirdim. Karnımın içinde sanki yetişkin bir insan görürdüm' derdi.(1)

Ve Bunu (Der beyan- ı silsile-i Bayramiyye) bölümünde şöyle yazmaktadır.

(1) BAYRAMOĞLU, Fuat: Hacı Bayram- ı Veli kitabı)

O mâder- zade şeyh ü pîr – i kâmil
Yedi yaşında derler oldu vâsıl

Dahi der mâderi hakkında Pîrin
Ki yani hazret – i sahib- serîrin

Benim bahtımda iken pîr – i agâh
İşidirdim gehî der idi: Allah

Dahi derdi bu kavli ümmü bilgil
Görürdüm batnım içre pîr-i kâmil.

Her velinin her evliyânın dünyâya gelişinde, gökle yer adeta bütünleşir, bambaşka aleme bürünür. Bu güzel doğumu, hızla akıp giden zaman ve durmadan dönüp duran dünya, yerinde durarak müjdelerken, insanların yüreklerine, gözlerine müjdeler serper... Gök yüzünün ancak ehlince bilinen ve ancak ehline görülebilen “hacet kapıları” ardına kadar açılıverir. Yerin, arzın merkezinden bolluk, bereket, feyz, mutluluk, kardeşlik fışkırıverir. Maddenin sonsuz alanında top oynayan atomlar atomların içindeki elektronlar, protonlar, nötronlar ve onlardan daha öteleri, sınırsız bir “haz” içinde “zikir” yapıp(Yüce Yaradan'ı anıp) şevk içinde dönerler, dönerler..

Yüzseksen bin âlem diye ölçülerimizle, keşfedebildiğimiz, en büyük sistemler, en iri gezegenler, yıldızlar, uydular, güneşler ve keşfedemediğimiz ötekiler de sınırsız bir “haz” içinde “zikir” yapıp huşu içinde dönerler, dönerler...

Bir sevinç dalgası, bir bereket yağmuru insanı ve dünyasını yeniden nizama sokar.

Her “ufuk” insan’ın, her “veli”nin, her “evliyâ’nın doğumunda bu hep böyle olmuştur.

Böylesine muhteşem tablonun yaşandığı zamanda dünyayı şereflendiren Koyunluca ailesinin ilk oğlunun adını 'Numan' koydular.

Numan’ın doğumu ile, Solfasol (Zulfadil) köyü’nde, bir bolluk, berekettir başlamış, kuşlar sürüler halinde köyün üzerinden alçaktan uçarak adeta bu mutluluğa ortak olmuş. Dargınlar barışmış, kavgalar durmuş. Alın teri, göz nuru, el emeği kıymet ölçülerinin en başına geçmiştir. Çalışmak, didinmek, yılmadan-korkmadan emek sarf etmek gönüllere ferahlık verirken, 'emek' mutluluk abidesi haline gelmiştir. Köyü, bir sevinç dalgası, bir bereket yağmuru çevrelemiş ki bunu anlatmak, bu duyguları kâğıt üzerine dökmek mümkün değildir.

Numan, köydeki diğer çocuklardan bir başkaydı. Her halinden her davranışından çevresindekiler ister istemez etkileniyordu. Büyüyüp serpilirken, çevresinde gönül radarlarını gezdiriyor. İçinin dağlarında biriken kar ve efkârı, yüreğine yığılan soruları, araştırmacı ve gözlemci kanâatiyle cevaplandırıyordu.

Alnı bulutların üstündeydi. Bulutların ötesindeki, ötelerdeki âlemi, Hakk vergisi aklı ve lisânıyla bulabiliyordu.

Gözü, oyundan ve oynaştan uzak, Hakk'ı ve Hakikat’ı arar durumdaydı.

Saman âlevi gibi parlayan sonra, birdenbire sönüveren neşelerde tat bulmuyor, köyün kırlarında, tepelerinde dolaşıyor, hudutsuz “hazlar” veren, bitimsiz sıcak bir SEVGİLİ'yi arıyor, arıyordu.

Anası ve babasından aldığı ALLAH sevgisini işte bu hür kırların havasında; karıncalarda, kuşlarda böceklerde, çiçeklerin renklerinde otların yeşilliklerinde buluyor, bundan da büyük “haz” ve “mutluluk” duyuyordu.

Kardeşi, Murad şairdi. Onun şiirlerini dinler, onun türkülerini dinlerken kendinden geçerdi. Çimenler üzerine bağdaş kurup oturduğunda, insan dilinin ve kelimelerin şiir kuşunun kanatlarında ne güzel bir kıvama kavuştuğuna şahit olurdu.

Düşünceliydi; bakışları, dağların sert bağrını deler, ötelerin ötesine varırdı.

Ankara ve Sulfasol (Zulfadil) köyünün ve öteki köylerin insanlarını düşünür, mutlulukları ve sıkıntılarıyla kalbi bağ kurardı”.(2)

Numan’ın Arapça dersi öğretmeni Şeyh İzzettin’dir. İzzettin, Ankara’nın meşhur hocalarından birisidir.

(2) UYDUM, Remzi, Sayfa 21- Ankara Evliyaları

Mustafa Ceylan
Kayıt Tarihi : 9.1.2009 11:59:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mustafa Ceylan