EKMEK YEDİĞİ KAPIYI BİLEN KÖPEKLER
…
Bizim şubede bazı arkadaşlarımızın, hem vakit geçirmek için hem de bir hobi olarak besledikleri birkaç çeşit köpek bulunuyor. İlgilenen arkadaşlarımız yemek artıklarından vesaire ile karınlarını doyuruyor bazen tasmalarından tutup gezdiriyorlar. Bunların yanında Hakkari’ye ilk geldiğimde tanıştığım Süllü ve Güllü isimli sokak köpeklerini de yazmadan geçemeyeceğim. Onlar bizden önceki dönemden kalma iki sokak köpeği. Ve bunlara ait bir sürü yavrular. Ara sıra önlerine konulan yiyeceklerle karınlarını doyuruyorlar, bunun dışında hemen karşıdaki çöplükten ihtiyaçlarını gideriyorlar. Gece nöbet tutan arkadaşları da yalnız bırakmıyor, peşlerinden bir an olsun ayrılmıyorlardı. Nitekim benimde bizzat Süllü ve Güllü ile bir çok kez nöbet tutmuşluğum olmuştu.
Artık öyle bi hal olmuştu ki etrafımıza hep sokak köpekleri dolmuştu. Ta ki belediye ekiplerinin zehirleme çalışmasıyla hepsinin ölmesine kadar.
Evet… Artık o köpeklerin hiç biri yoktu. Zehirleme faciasından kurtulmuş birkaç yavru köpek çıkageldi bir süre sonra. Ekmek yedikleri kapıya sığınmışlardı tekrardan. Onlarda büyüdüler. Onlar da yavrulara karıştılar. Sonra onların yanına yine tanımadığımız başka sokak köpekleri de geldi. Bazen bizim verdiğimiz yiyecekleri yediler, bazen yine karşı çöplükten doyurdular karınlarını….
Bir gün…
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.