Gecenin belirsiz bir saatinde
Henüz çiçeklerin üstüne
Ağlamamışken rüzgâr
Yıkılıyor içimdeki kaleler
Kırılıyor yüreğimin penceresi
Bastırılmış kederlerle
Düşürme gözlerini şimdi akan bulutlara
Artık çok geç sen çoktan öldün
Gittin uzak diyarlara
Bulutlar gibi göç ettin
Hayallerin peşinden gidemezsin
Umudun defterini kapattın gözüm
Sokakların her köşesinde
Sesin yankılanırken
Yüreğimin sancılarında
Ağlıyor şarkılar
Ayak izlerin bir çiçek ölüsü gibi
Birkaç tel de saçın var yerde
-Erdal Eren’in anısına-
İki gözüm Erdal’ım
Ayazda kalmış narçiçeğim
Fırtınalarda boynu bükük
Kırılmış taze fidanım
Güneş yanığı değildi
Tenlerimizin koyuluğu
Bir taşın altındaydık belki
Bu yüzden karardık
Bu yüzden kırıldı sözlerimiz
Hiçbir yolcu umursamadı bizi
Balıkçı tablalarının arasında
bir maviliğin hüznü
belli belirsiz yazgımız
adlarımız sıralanmış sanki
alıcısı olmayan balıklarız biz
ne sürgündeyiz
Uzaktan şöyle bir süzdün
Karla kaplı odun yığınını
Sonra omuzlarında
Gittikçe çoğaldı odunlar
Sırtında ince bir ceket vardı
Belli ki bayramda da giyeceğin
Bana bakıp gülüyorsun
Anlam yüklenmemiş bakışlarla
Bu sefer olmaz bırakmam
Bu son demi çayın
Onarılmaz dediğim yaralarım
İyileşmişken senin nefesinde
Böyle başlamamıştı
Çiçeklerle süslenirken yaşam
Uçurumları hep biz yarattık
Eksilterek yaşadığımızdan
Yoksa yırtılmazdı böyle
Son sayfası bu defterin
Uzun zamandır yazamadım adını
Kâğıtlar sürgünde
Kalemler de kırılmıştı
Sen uzaklardaydın
Ben kavgaların içinde
Yalnızlıkların ortasındaydım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!