bir an ismini edecekken telaffuz
terketti yüreğimi, sıcak gülüşün
düşlerimi yaşarken seninle sonsuz
akıbet olurdu bana dönüşün
parça tamam, levhalar nerde
Mezarım bayrağıma komşu kazılsın
Üzerine vatan için öldü yazılsın
Künyelerde benim mührüm basılsın
Herşey vatan için böyle bilinsin
Almayız veririz biz canımızı
Artık dakikalar saniyeye yaklaştı
Sonu olmayan bir adreste
Ben neler yaptım, neler anlattım
Rüzgar esti evime, rüzgar,adında
Oturup kalmışım köhne bir koltukta
İzlerim var, izlerin
Zaman kavramıdır bizi içine çeken girdap. Ne yaptığımızı,ne yapacağımızı düşünürken en tenha saatlerde acımasızca yakılan servet.Geriye döndürülemeyen yolcu. Geçtiği yollara insan silüetleri bırakan ressam. Her bölümü ayrı, birbirinden bağımsız, habersiz tiyatro sahnesi.
Eğer bize, bir saat daha verilseydi günümüze, bir yıl daha eklenseydi ömrümüze. Onca telaş içinde, ayrı yüzler ve gölgeler eşliğinde fark edebilirmiydik bu eklentiyi. Ne yapardık acaba? Şimdiye kadar ki yaşantımızdan farklı olarak nasıl değerlendirirdik bu vakti ve saati. Kıymetini bilebilir miydik. Anlamını kavrayabilir miydik. Daha faydalı şeylere gidebilir miydik acaba. Daha bilinçlenebilir miydik düşüncenin yardımıyla.
Bu vakti de diğerleri gibi acımasızca öğütür müydük hayat değirmeninde. Her zamankinden daha mı fazla uyurduk, yönünü tayin edemeyen yapraklar gibi savrulur muyduk yoksa bir diyardan,bir diyara. Yoksa zaman içinde kayıp mı olurduk benliğimizden uzakta. Daha başka anlamlar yükleyip sonra da yabancı mı olurduk duygularımıza.
önce, yüreğim vardı benim
bir çağlayan akıbetsizliğinde
yürürken sevda şehrinde
ikilemlere anlam veremeyen
çaresiz anılar adına
her şeyi feda edebileceğim
iklimin bana yabancı ey hayat
rüzgarların tesirsiz
kopan fırtınaların kesintisiz
yersiz bir umman
bir gökkuşağı heybetinde bulmuştum belki de
bir ıslıkta
hasret geçtim seni, sevginden öte
sesini cihana duyurdum her an
huzura varmadan kasvetin bite
yükseliş devrinde buluşur devran
tavında dövmüştüm yangın yerini
terkettim dünyayı derdi gözlerin
hayatın sırrını çözmüştün reis
sarıyor ruhumu güzel sözlerin
güneşin altında üşümekteyiz
gülüşün bülbülün aşkına rehber
hamallığını yaptım sayı sayarken
umursamadım
gökyüzünde buluştum,çelik kuşlarla
tersine yürürken sadık hayalin
ince bir kumaştan farksız yaşamak
bağlamak olduğu gibi bağlananları
Sen benim dönüm noktamdın. Uzak şehir türkülerinin, bir zaman tünelinde, pişmanlık içinde savruldukları bir sabah arifesinde, gömleklerinde geldikleri hatıraların izleri, lekeleri duruşlarının sevgi ekseninde beliren.
Akşamdan kalma artık bir sokak lambasının hüzme dolu ışığında korkarak geldin. Sorularımın sonsuza karşı cevap noktasında geldin. Ne yapmalı, nasıl yapmalı ikileminin girdabında geldin.
Umutlarımın gece mavisi gibi rengini bulduğu anda geldin. Bir koridorda, bir sonbahar geçidinde, anları kavuşturan semanın en koyu vaktinde geldin.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!