Ben kendi halinde bir öğrenciyim. Tek amacım; öğrenimi tamamlamak. Vatanıma, hayırlı bir vatandaş olmak. Onun için elimden geleni de yapıyorum. Derslerime çalışıyor; okulda da bir öğrencinin yapması gereken saygıyı, özveriyi göstermeye çalışıyorum.
Eğitim hayatımda; bu sekizinci yılım. Bendeki de şans yani. Öyle bir sınıfa düştüm ki; size nasıl anlatayım. Annemlerin zamanında, televizyonda seyrettikleri, bana da anlattıkları, Hababam sınıfından farkı yok hani.
Bazen, o sınıfa girmek, dersleri dinlemek o kadar zor geliyor bana. Mezun olacağım, o sınıftan kurtulacağım zamanı iple çekiyorum. Şu yaşımda, hayattan bezdirdiler beni. Her gün aynı, bir gün öncesini arıyorum inanın.
Resmen tımarhane. Bir tek deli doktoru eksik. Ne ararsanız var. Her gün kavga. Kavgasız, bir gün dahi geçmiyor. İçimden okula gelirken; “ Acaba, bugün ne olacak, kim kiminle kavga edecek. Kim, kimi yumruklayacak” diye geçiriyorum.
Sınıf, sınıf değil, kurtlar sofrası. Ben de artık onlara benzemeye başladım. Çok ezildim bugüne kadar. Sessizim. Saygılıyım. Kimseyi kıramam. Ödüm patlar, birini kıracağım diye. Sınıfta, barış elçisiyim sanki. Küçük yaşım ve boyumla, kavgaları ayırmaya kalkarım. Bir iki defa da yumruk yemişliğim vardır o yüzden. Sana ne! Ne işin var kavga edenlerin arasına girmeye. Yok. Olmaz. İlla gireceğim araya. Barış elçisiyim ya! Kimse, küs olmayacak birbiriyle.
Bizim sınıfta, iki arkadaşım var. İkisi de, keçi gibi inatçı. Köprünün bir ucunda Zeliha, öbür ucunda Alim. Dertleri de, sınıf başkanlığı. O diyor benim sözüm geçecek, öbürü de benim. Zeliha, kimseye yaklaşmaz. Geldiği günden, aynı şekilde. Alim ile ilk kavgalarının ardından, iyice kinlendiler. Aradaki, bazı arkadaşlarım da ortalığı kızıştırınca, sanırsın üçüncü dünya savaşını ilan ettiler birbirine.
Ben en çok, sınıf öğretmenimiz; Hasan öğretmenime acıyorum. Kafayı yiyecek. Sakin bir öğretmendir. Barıştırıyor onları, arkasını dönüyor; sanki hiç barıştırmamış. Yine girmişler birbirlerine.
Başta da dedim ya, ne ararsan var. Sigara içip, okulu yakmaya kalkanı mı ararsın. Zor kurtardılar okulu. Yanıp kül olacaktı canım okulum. Sanki o sebep olmadı yangına, pişkin pişkin gülüyor karşımızda.
Sınıfta, on erkek öğrenci varsa, üçü mutlaka kavga etmiştir. Kızlar farklı mı? Onlar daha berbat. Herkes, menfaat peşinde. Yok, yakası güzel değilmiş de! Ayakkabıları güzel değilmiş de. Size ne başkasının, ayakkabısından, yakasından. Podyuma mı çıkıyorsunuz kardeşim.
Bir arada bana tutundular. Neymiş efendim; Ben Zeliha’ ya tepki göstermiyormuşum. Göstermek zorundaymışım gibi. Ağlattılar beni, ben de duygusalım ya; onların ağlamamdan zevk alacaklarını bile bile, oyunlarına geliyorum.
Neyse, ortalık bu aralar biraz sakin. Kavga mavga olmuyor kaç zamandır. En iyisi dilimi ısırayım. Sebebi belli. Zeliha, başka bir okula gitti. Alim başkan. Ben ve benim gibi birkaç kişi ortada. Gerisi de Alim’ in peşinde.
Öğrenci olmak çok zor. Hele çocuk olmak daha zor.
Hülyalı GönülKayıt Tarihi : 6.4.2010 21:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!