Bütün insanlar her türlü sevgi ve saygının en güzeline layıktır.
Bütün problem içimizdeki peşin fikir ve su-i zan ile bir birimizi mahkûm etme duygusundan kaynaklanmaktadır.
İnsan olarak hayatı beraber yaşar, zorluklarını beraber aşarız.
Musibetleri birlikte göğüsler üstesinden gelir, nimet ve mutlulukları beraber yaşar bir birimizin mutluğu ile mutluluğumuza anlam kazandırırız.
Fakat bazen farkında olmadan hırsımız, hasedimiz, öfkemiz, af buyurun bencilliğimiz;
hayata bakış açımızı daraltır, müspet düşüncelerimize baskın çıkarak,
hiç elimizde olmadan, düşüncelerimizi çevremizi rahatsız edecek, kardeşlerimizi incitecek yakınlarımıza zarar verecek bir mecraya akıtı verir.
O zaman da kendimizi sanki düşmanlar içinde hakları elinden alınmış, hakarete uğramış savunma vaziyeti almak zorunda kalmış;
hatta karşı saldırı yapmaya mecbur his ederiz.
Velev ki bu saydıklarımız gerçekleşmiş olsa bile!
Sanıyorum aklı selim sahibi bir insana düşen vazife ve yakışan meziyet, mantıklı ve makul olan, barış, sevgi, hoş görü veya en azından sebepleri inceleyerek sonuçları değerlendirme basiretini gösterecek sabır ve sağduyulu davranmak olsa gerektir.
Maalesef çoğunlukla sabırlı davranamadığımız gibi,
Sağduyulu hareket etme yolunu da seçemiyoruz.
Aceleci davranıyor,
Önyargılarımızla peşin hüküm verip yargısız infazlar yapıyoruz.
Ve sonuçlar ortada.
Oysa son pişmanlık;
fayda vermiyor, zararı telafi etmiyor, kaybedilen hayatları, kırılan kalpleri, üzülen insanları, yıkılan yuvaları, kapanan kapıları, sönen ocakları, yaşamış oldukları zarardan, toplum hayatındaki sert kırılmalardan kurtarmaya yetmiyor.
Özür dilemenin verilmiş olan zararı telafi ve tazmin etmeye kafi gelmediği gibi.
İnsanlık inananı, inanmayanı ile;
Sevgili Peygamberimizin şu sözüne kulak verecek olsa;
sanıyorum zarardan ve zararlılardan korunmakla beraber, insan ve insanlık adına çok şey kazanacaktır.
İnanlar, dünya ve ahiret cennet saadetine,
İNANMADIĞINI ZAN EDELER de en azından dünya huzur ve mutluluğuna kavuşmuş olacaklar.
İnnel mutehabbine fillahi tahte zillil arş.
(Allah için bir birini sevenler arşın gölgesinde gölgelenirler.)
Arşın huzur ve saadet gölgesini sadece haşir gününe tahsis etmeyelim.
Arşın gölgesinin esenliğine, barış ve kardeşliğine, ahiretten daha çok dünya hayatımızda muhtacız.
Aslında arşın gölgesini burada aramayanlar o saadete burada kavuşamayanlar sanıyorum ahirettede o imtiyazdan istifade edemeyeceklerdir.
Bu dünyada da;
Bela ve musibetler karşısındaki acziyetin, elem ve kederinden, hırs ve hasedin yakıcı ateşinden, kin ve düşmanlığın ruhsal sendolmlarından kurtuluş umudunun, Arşın gölgesi olan sevgi, hoşgörü, sağduyu ve kardeşlik iklimine sığınmaktan başka bir yolunun olmadığına inanıyor ve iddia ediyorum.
Huzurlu ve mutlu bir yaşam için;
Tek çare, bizi arzda, arşın saadet ve mutluluk gölgelerine ulaştırabileceğinin müjdesi olan, sevgi sığınağına davet eden Allahın sevgili kulu Hz. Muhammet Mustafa (asv) nın çağrısına uyarak bir birimizi karşılıksız sevme yolunu seçelim.
DÜNYA VE AHİRET MUTLULUĞUNA ULAŞMANIN TEK YOLU OLAN, SEVGİ VE KARDEŞLİK ÜZERİNDE KALPLERİMİZİN BİRLEŞTİRMESİNİ RABBİMİZDEN DİLER VE DİLENİRİM.
Sevgilerimle.
Necdet EremKayıt Tarihi : 29.3.2009 18:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Münir ÜSKÜDAR
TÜM YORUMLAR (2)