.I.
bugün
farklı hissediyorum kendimi dünden
şarkılı türkülü bi dam altındayım
bu yüzden
erken terk ettim bu kez alaycı güneş geçmiş
geniş bulvarları
sıkıldım çünkü
sümüğü bi karış
çocuk kentin bu ıslak caddelerinden.
.II.
ölsem!
diyordum ki tam
bi şimşek çaktı
ıssız ve karanlıktı
beyaz düşlerim kara geceye aktı
.III.
kıvrım kıvrım kıvranan
gebe yüreği beynimin
doğurdu sonunda bu gece
ikiz hem de.
elmacık kemikleri ayağa kaldıran
gözleri kıstıran
iki şirin börülce.
hııı!
gelişme var sende
diyecek gürbüz
çocuklarımı görünce.
.IV.
ne kadar şiir
ne kadar yağmur
ne kadar şarap olmak istiyorum bu gece.
aşka düşmek sonra
hem de uluorta
alabildiğince.
gülmek istiyorum
çırılçıplak
ve ağlamak kimsesizce.
.V.
kimileyin beklenen
kimileyin bıktıranı
dinliyorum sessizce
yağmur
izmir'e daha bi çok yakışıyor
sanki bu gece.
aşıklar seviniyor
tam onlara göre ıslanan ağaçların ışıltısı.
oysa benim gibi binlercenin
su geçiriyor ayakkabısı.
kuşkusuz
biri açılır
kapanırken biri
elbet bulunur herkese bi ekmek kapısı.
ama yağmur
yağmur yağıyor.
ama insan yapısı zulüm
sömürü
insan yapısı...
ve zengine
hep güzel nimetler
sıra sıra dükkanlar zenginin
zenginin sıcak ekmek fırınları.
ordövrler
ıstakozlar
ışıl ışıl gece yarıları.
yazın serin
kışın sıcak yalıları
onların
özel-güzel hastaneler
onların hep okullar
iyi akşamlar onlara
onlara hep aydın günler.
onlar için ışıl ışıl gece yarıları
onlar için hatta güzelim deniz kıyıları.
patronun
şeker fabrikası
ve de yağ fabrikası
halktansan eğer
payına düşen bayat ekmeğin yarısı
şanslıysan bi de yanına yumurtanın sarısı.
ama dedim ya:
aşk gibi
emek gibi
sömürü de zulüm de
hep insan
insan yapısı...
zengine hep güzel nimetler
han hamam araba
düdüğü parayı veren çalıyor hala.
bi kısmı çalışırken
el alışkanlığına mahkum
çalıyor bi kısmı da.
ve yaşıyorlar bi arada.
sevinçler de yaratıyor insan
sevinçlersiz olmaz çünkü.
ancak öyle az ki
ve öyle az paylaşılan ki...
şiir yazıyorum
sevinçler yaratıyor
paylaşamıyorum
dağıtamıyorum
umutlarıma iliştirdiğim sevinçlerimi
benzerlerime;
hemen enjekte ediliyor
üzünç
kara kara düşünmekten
omuz veremiyorum düşünceme.
.VI.
değişmeli diyorum
değişmeli bi an önce
olmuyor
hiçbir şey değişmiyor.
uzak dostların anılarıyla
ısıtıyorum içimi
olmuyor;
ayakları buz kesmiş
sokak satıcıları
düşüyor aklıma.
soğuk beton katlarda yatanlar bir de
yorgunluktan sızanlar ya da
kartondan yataklarda...
çadırlarda
yaşamı taklit ederken
depremzedeler ve göçerler
kim bilir
hangi yazlık kenttedir 'veli göçer'ler...
ve yetim hakkı
emekçi hakkı demeden yutanları
ya da
sıcacık yataklarında
fazla gazlarını çıkararak uyuyan
büyük başları
soğuk beton yığınlarının arasında
kalanları
düşünmeden
başlıyamıyorum aşklı düşlere
ılık gecelere...
uyuyamıyorum
karşı-karşıya getirmeden
iki ayrı sesten* insanları
ve uyamıyorum
düzdüğüm düzene
koy veremiyorum kendimi
baharın tatlı esintisine...
derin devlet
bi yanda
bi yanda el ele
aşiret ve mafya.
yoksulluk ve işkence kanıksanmış
emekçinin derdi yoksulluksa.
gözden geçiriyor
temize çekiyorum duygularımı.
bi yukardalar
bi aşağıda
kaşlarım şaşırıyorlar
ne yapıcaklarını...
.VII.
bayramlık giysilerini
gezdiren çocuk olacağını
düşünüyorum
bu sabah güneşin
hatta
bana da
geliceğini el öpmek için...
yine sevinçlere bileniyorum
derin derin
yeni aşklar için
elini yüzünü yıkıyorum
kalbimin...
yeni günün
ilk iki saati
eriyen mum gibi
dökülüyor avuçlarından gecenin
ve
rüzgar
yağmurun ıslattığı sokakları geziyor
kurutmak için...
.VIII.
dinlenmek üzere
köşe başlarında durduğu an
rüzgar efendi
bi ürperti gelip
enseme vuruyor
-eşek şakası yapan-
kravatı yağlı, sivilceli
bi okul arkadaşı gibi...
biraz korku
biraz serin
ucundan kıyısından mutlantı
biraz dinçlik
eh! keyif orta karar
irkilmeme neden oluyor
tüm bunlar...
geceye
gerilim yüklüyor;
deprem olacak diyorum
köşe başında
soluklandığında rüzgar...
latince türküler dinliyor
pamuk ve tütün dolaylarından
bi ezgi uyduruyorum
eski ve kaba
ve
iyi geceler diliyorum sana
iyi geceler
doğmamış 'su'yuma
ve merhaba
merhaba
elle tutamadıklarıma...
.IX.
şimdi
son kez merhaba
diyorum göklere
bulutlar gibi doluyum
ve sanırım
uykuya dönüyor soluğum.
hoşçakal diyorum bu geceye
ve düne.
ve merhaba
umut yüklü dalları olan güne...
aşılacak tepelere bak!
onlar gibi umutluyum yine...
.X.
biliyorum
umuda gebe olsa da yarınlar
nöbetteler hep karalar...
bak!
'çekiceğiniz var benden aşıklar'
dercesine yaklaşıyor
sinsi sonbahar;
önce kavaklardan başladı
hüznün rengini bulaştırmıya.
sonra akasyalar
alıcaklar paylarına düşeni
ardından da
meşeler ve çınarlar...
bi yıl daha kocayacak kestaneler
yakada unutulan
karanfile dönecek
kimisi için neşeler
kimisi için hüzünler..
aşıklar sonra
sararıcak
bulaşıcaklar rengine ayrılığın
kolu bükülemiyecek
soğuk esen rüzgarın...
.XI.
hayret!
yorgunum.
henüz çiçeklenmiş gibiyim oysa
bi erik ağacıyım sanki
kıpır kıpır bayram içim.
ayrılıkların
yinelendiği
bu sarı mevsimde
haziran gölgesi gibi yaklaşırken
hüzün
beni süzdüğünü seziyorum
bi çift gözün...
giyiniyor
yürüyorum
yeni aşklara
beni bırakın!
size diyorum
doğa ve mevsim
çözün artık bağını gözümün
çözün...
.XII.
bazen donuklaşsa da
bakışları
gözümün
-grileşen
bulut kümelerinden
soyunur soyunmaz-
gülümsüyorum
gözlerinin içine bakarak
gökyüzünün,
şenliksiz kalmış
bahçelerde
tadını çıkarırken özgürlüğün...
çiçek sesleri bile
gelmiyor yanıma
duymuyorum kokusunu
koştura koştura gelen denizin;
martılar böyle telaşlı olmasa...
.XIII.
annemsi yemeklerin
sesi geliyor yalnız
evlerden birinden;
geliyor
ve en hasret yerime
batıp kalıyor
orada
dibe batan
bi taşça...
işten dönüyor sonra babam
hayal yapımı ’82 model
bi oyuncak araba
koltuğunda.
sonra bi bakıyorum
gözüm önünde hepsi
sevgili şeyler hep bi arada.
anılarım işte dap-dağılıyor bu sırada
boğazım yırtılıyor
kala-kalıyorum bi başıma param-parça...
.XIV.
sonra arife
ardından bahar geliyor
dar geliyor işte o zaman her yer
baba oluyorum ertesi sabah.
bayram oluyor
bahar geçiyor
doktor oluyorum bu sefer.
hayal bu ya:
komutanı bile oluyorum
bahçedeki akasya gölgesinin.
sağa dön diyorum
dönüyor
sola!
dönüyor
rahat deyince
gidiyor
peşi sıra gölgesinin...
küçük ellerime aşina oyunlar
geliyor hatırıma
ve arkadaşlar teker-teker
hayaller
pembeye boyuyor gönlümü
bi süre uzaklaşıyor keder...
.XV.
kimse görmesin diye
aceleyle seviyorum
arkadaş oyuncaklarını.
kahrolsun demeyi
öğrenir-öğrenmez
kahrediyorum küçük dudaklarımla
yoluğu, kıtlığı;
kahrolmuyor ama
yok olmuyor
sürüyor yokluk
büyüyorum sonra...
.XVI.
bi bakıyorum ki yollardayım
başkalarının denizli kentlerinde
geziyorum başım eğik önde.
tığ gibiyim ama
tığ gibi delikanlı
daha onyedisinde.
sokaklar aşıyorum
aralanıyorum evimden iyice
bi umut kaplıyor bilincimi
hem de pembece...
sonra
bi kapı daha aralanıyor
sonuna kadar açılıyor
geniş ferah bi pencere
atmıyorum kendimi
atamıyorum dışarı
yoldaş oluyorum istemeden
birbirinin aynı gecelere...
.XVII.
sonra arife
ardından bahar geliyor anlamadan
karşıyaka'nın ışıklı caddelerine bakarken
denizin ortasından
özgürlüğün aslında
başka bi şey olmadığını
anlıyorum
yalnızlıktan...
buharlar kaçarken vapurdan
yağmur çiseliyor bi yandan
sonra
yarın görünüyor ufuktan
göğsümü kabartıp
' GÜZELİ YOK '
diyorum
' GÜZELİ YOK YALNIZLIKTAN! ..'
SES* : Araştırma sektöründe artık terimleşmiş bi kısaltma: Sosyo Ekonomik Statü.
Hasan YaşarKayıt Tarihi : 16.9.2002 01:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hasan Yaşar](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/09/16/guzeli-yok-yalnizliktan.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!