I.
Güzel bir aşk için bekliyorum.
Neredesin biliyorum.
Kör topal hörgüçlerin zirvesinde.
Neden çekersin bunları.
'Mutluca saf' çıkmak
dururken o zirveye.
Neye sürer bir inat,
anlamsız bilişimsiz?
Çok kızmalar var dedik
bir kereye mahsus, bu kereye;
baktık, gene susmalar.
Bu kadar mı para önemli,
kendine gurur (yapmaya onu) ?
Bunların gereksizliğini bilirsin
(bir defaya mahsus,
tanıyışınla beni)
Nerdesin...
II.
Saçlarını koklamak
istiyorum şimdi.
Bir kere 'sevdim seni'
desen sanki kaç kere sevmişsindir.
Bir defacıktır, o hep.
Ve birdir Ve bölünmez.
Parçalanmaz.
Alt bölümlere ayrılamaz.
(Sınıfsal hiyerarşisi'nin
yok olduğuna
basılan mühürdür burası,
iflasının görüldüğü eşiktir oy!
kölelik ile karakteri zayıf-beyliğin,
ama iş bölümünden
bir çok yönüyle ayrı..
: Kimse kimseye egemen değildir,
ama kardeştir biribirine,
biri diğerine;
hayat böylesiye güzzeldir!)
Azrail'in tavrı gibi,
hep tetikte beklemez.
Uğurböceği el sallamasa da,
uğurböceği el sallanandır.
Yalnızca güzelleştirmeyi arzular,
parçalara bölünmeyen.
Hiç düşünmezcesine masum,
sorunca: 'Ne düşünüyorsun
şimdi? ', 'Hiç! ' der.
Feveran eder karşısındaki erkek,
kıpır kıpır kanatlanırken
ama aslında burkulmuştur
yüreği. Ve şimdi
aranıyor 'uçanlar'ın ereği'
III.
Absürd
Bir traji komedyada;
üstüne üstlük,
bir de karınca komedyası.
İzliyorum onları.
Doluşuyorlar yuvaya,
sonra doluşuyorlar gene dışarı.
Gene doluşuyorlar içeri.
Ve telaşla çıkıyorlar
gene dışarı.
Devam ediyor bu.
Öyleyse bir hakkım
da var olmalı zaman üstüne,
sevgilinin
sebepsiz ki ve sessiz
uluyuşunda.
Öyle ki,
Vatan, daha bir,
para için satan
gördükçe; eşzamanlı,
enerjiler doluşuyor
pantolon kınıma.
Ve ben suçlu değilim.
Hatalı, belki.
Lazım açıklaman ama.
Şekillenecek olanın
yoludur iletişim,
ve bu giden şekle..
Hayaldir gerçek eden.
IV.
Şu bizim bebekler
koşturuyor, ulema çocukları;
Ve ben sırf bu zaman için
tek, engel olamıyorum.
Sevgili 'hapşu! ' dese,
göğsüne inmez mi sanki
o diğer, dinleyenin,-
bu derebeylik akıntıları.
Bu akıntıdan
buzdolabı hayata gelir
Ve her ağlayış seanslarının
ardından ki karşılıklı;
o dolapta coşulur:
iki göz iki çeşme,
önce wc'ye lavaboya
bıcı bıcı yüze,
sonra buzdolabına
mama atıştırmaya.
'Mideye giden yoldur' derler,
zıpırca. Ama bu maddi lafı
yalanlarcasına: 'Pes!
Aşk bu kadar mı olur! ! '
Dörtyol ağzında,
bir Malmut* büyüyor
ki ardına dek açılmış
ağzından görünmeyen
onun vücudu neredeyse;
'Bu yoldan büyüğüm ben'
demek istiyor gibi!
Bu sefer,
Tweety** korkmuyor.
V.
Kırpıştırıyor kanatlarını
kırmızı uğurböceği;
tıpkı Güneş çitliyor Dünya'yı
ozon ve atmosferile -
aşağıda, yaşam kaynaşırken
denizlerde, milyonlarca
yıl değin ta öncesine! ...
Ve ordaki moleküller
oluşamazdı, gamma ışını güçlüydü:
Ve teşekkürler atmosferimize.
Ve/ama teşekkürler
de güneşimize, hayat verdi ışığı.
İşte bundan Tanrı bize duacı,
devam ettiriyoruz aşk ve sevgiyi,
şükrettikçe
dualarımızla inancımızı.
Bu ip çekme oyununda,
aslında ip hiç çekilmez,
varolan umut zaten içimizdedir,
termonükleer-çeker sarı Güneş
aşağı, genişleme uğrunca
bir basınç sergileyerek;
gene, ''geri 2 adım ileri bir'deki
Mehteran Bölüğü'
bir yerçekim kuvvetine...
Ama sonuç alınamaz
ki öyle de oldu, bu ip çekme oyununda.
Ve işte hayattayız hala.
Bu gitmesi beklenen ölüme
sonuç alınamayışta,
kim bilirdi çıkacağını Atamızın,
ama o çıktı
ve sevgimizi biz yeşerttik -
bu artık bakiydi,
öyle olacaktı;
ölüm'e yaşam'dan
tanı-yanıt.
VI.
Ah doğa!
Köpürt kendini!
O, tavuk gribinde yolunmuş,
ahı alınmış
Uçan kuş bilir
yerdekinden gayrı,
Afrodit büyüsü.
Coşuyor dalgalar şimdi.
Köpüğünden kesil insan.
Değişik boyutlar haberin'de,
kordon bağı kesilen
bebek karadeliğin namında:
O bebek ki,
hep büyütülecek
avuçlar içinde,
göklere tutulacak,
yıldızlar böyle hep şenlenecek.
Işıklarını esirgemeyecekler.
(ZİLİ kutsaDIN,
zili KUTSAdım.
Kutsanan 'Biz', alkışladı.)
Sevgilinin ağzı
gene böyle tümlenir,
güzel nefes* almaya.
(Ve büyük öpücük kondurur,
'sessiz' dense de -
belirli bir zamaniçin.)
İşte, hayat bundan üstündür.
Bir basit
görünür çiçeğin
rengi katre pare.
VII.
'Balık istifi tilki sofraları'
bilmez
kaçın kurrası olduğunu
tilki uykusu çiseleyeni'nin:
O,
tilki uykusudur;
başkaca,
tilki değildir.
Kümes korur.
Kıvılcımlara yol verir.
Değerini bilendir
enerjinin:
Beş vakte kadar
'''Çarşamba'dan gelişi
Perşembesinden belli'
'düzenli gelişler''-toplayan''dır -
hem de nadasların ürküncü
getirisi fırtına öncesi
sessizliklerden
- mangal ayrılıklardan.
VII.
Pıtırcık pörtleyen ani
çiçeklenmişler'den
korkmaktan ziyade olan
aşırılıklar,
dışımızdadır bizim -
dahil edilemezlerimiz asla.
Kim dedi ki 'Kasım',
o ay Nisan 13'tür.
Ve her kim derse
ki bu ay Nisan'dır,
bil ki Kasım 18'dir o.
Turşusu kurulası bir
kalabalık kaldırım;
..Ki, oyy
Asfalttayızdır...
Ve nice arabalardan
sıyrılarak kaçarız ki,
nicelerini de göğüsleriz
ama gene, gene eni konu! ..
ve gene salarız o nefesi,
içimize çektiğimiz egzosu...
VIII.
Küçücük lokma yutunca
AliŞen yanakları kocaman şişen
bebek simetrisi'nde
emekleyen bir anlık tablo; ..
kaç kere sıva tahta hatası
tutabilir Dart, Michelangelo'da;
hata bir kere bile kabul etmeyen
bir tüm duvar freskinde
aslında?
: Kocaman sorular,
küçük cevaplar alıyor benden.
Biliyorum,
gerçek basit:
Gün gibi bariz.
Hayat kaynıyor Güneş.
(Ve sevgili, vuruş!
: Çalışır mı çalışır, tik ve tak
kalbi,
eh elleri -
ta buradan
tutunca, tutununca.) ? =
Yangöz-serçe bakınıyor,
rüzgarın yüzeyine alınmış. -
Az ve uz, Oz.
Gidiyor.
- Konuk, Hepp'tir.
(Ve`tta, yine de bur'da.
Ve hatta yine de,
(onun sarf kendi)
yinelenip gelecek.)
VIIII.
Tahir ile Zühre'nin
Paul ve Virjini
Ve ila Adem ile Havva'dan
Leyla & Mecnun hah işte
ki Kerem ile Aslı;
bir de ha,
gelmiş Romeo Juliet gelmiş!
'Ankara K(.) esat kükreyince
bir 'üç aslan-Türk' -
ki 'nasılmış' ha, vay!
Hah & peh; nasıl olurmuş, ha! ? ,
- Edirne'de canlanır,
İbni Sina'da,
gizemli-ulu minareler-uçlarda..
Bebek İstanbul'un,
zengin ama deniz kıyısında
olmakla Thames-coşkun.'
Bir tutim gene elin;
öyle kararlı olur
Ali Veli kırkdokuz 50'n.
Bir şaha kalk,
köşesiz beş'ten beşköşe
'zevk'ten-dört nala
'beşgen yıldızışığı-atlar' -
zevk, rengarenk en! -
kuduracak enginde!
Ölü toprağını at
üzerinden ve kalk,
vrak vrak;
Püskür Güneş, dev lekenle!
siğil, gidecek:
akrep kuyruğu gerçek-hayal(,
balık kavağa çıkanda!
İnsanlar imkansızı gerçek eder
ki 'iyi' olmuşlardır;
o vakit, herkes...
İnsanlar imkansızı gerçek eder
ki 'kötü' olmuşlardır
o vakit, o bazıları... :)
Bu, 'kötü', Oasla gerçek,
senle bana olamayacak.
Aldatmasın eriyen karlar,
yüksektir dağlar,
denizler yüksektir,
('gökdelenlerden-minnacık'
fersah fersah yücelen,
dalga kırarken uçaksavarlaşmayan
kutsal dalgakıranlar
elinden-eriyik o saldığın
'kumdan minareler-zirve
noktalar'da ;)
GERÇEK olmuştur RÜYALAR.
B.
I.
Gerçeğin doğasına iniyorsun
ve bir şeyin
yalan olduğunu eleştirirsin
ama görür de görürsün,
tam aksineymiş durum bunun;
demez misin
ki o vakit,
bu imiş e(a) sas, Aeneas-akit.
Yüzlerce kez olmadı mı?
ve bir o kadar da
şans verilmez mi?
: Argonautlar delişmenidi,
şimdiki halleri karşıtı.
Aşık Dido'ya nasıl olduydu ki;
yıkılınca Truva,
Aeneas
yeni bir Roma mı kurmuştur?
Öyleyse, Priamos
neden Apollon'a güvendi?
Kutsal dersen putlara,
sahte atlar sokarlar içeri.
Kendinden prim tanırsan
sokaktakine;
'varsa yanlışım
hesap sorarsın
benden, olur biter.' der.
'..Şimdi, ilerle, git ileri.'
Bu, bu kadar kolay mıdır.
Çünkü ne danış eder,
ne de küstahlığından vazgeçer;
sen de beklersin,
köşelerin'de.
Haydi,
hesap sor bakalım.
Hadi, eğriye eğri
doğruya da doğru,
doğru konuşup
eğri oturduğunca,
gidebil, ilerleyebil
şimdi bakalım.
II.
Halbuki,
sevgili gelmiştir bir zaman,
senin için
ve öyle el açarsın,
açabilirsin.. hayata
ve tüm insanlara,
bazen ve hep
ama gözlemeye de
başlayacaksındır,
yine de etrafı.
Saklanırsın belki başlarda
ve çıkardığında
kumdan kafayı;
en güzel o öten kuş,
tabiat ahengi canhıraş,
olmuş tüm etraf
sebat-rengi o telaş.
Yine de, haklıdır da koza;
bilirsin.
Taa Judy Garland
Dorothy'den Oz'a.
tokuşvari kırmızı pabuçların,
kasırgalarıdır Kansas'ın.
Enerjisidir doğacak olanın,
senin her bir seçimlerin.
III.
Yoktur yalan.
Ardılını destekler bir riya.
Ve bu ortaya çıkan
da bir başka diğer
hemcinsini.
Bir gün biri çıkar
ki o, hep vardır
aslına bakarsan,
çalar bunları yüzlere kara.
Ne dersin, ne edersin?
Cevap verebilir misin?
Hayatın yönüdür bu.
Aşkta ise hayat bitmiş,
yaşam'ın isim hali bile
yaşamak olarak kotarılmıştır.
Bu kadar dolu'dur ki sevgili,
yalan bilmez nefesi;
karardan geçer
onun gidiş, kah gelişleri.
Karşılıklı sevdaysa
(yaşanan) ,
böyle olmalıdır.
Boş kalır görünen bardaklar,
dikkat edelim ki
her daim boş olmayabilir.
Göz kısarak
önem arzedişten ziyade,
en yakından, dokunarak
bir kontrol etsek;
elbet bu 'eli gözü oynaşta'
demek olmayacaktır.
Tam aksine,
bir işe önem atfetmek,
onun devamlılığını sağlamaktır
ki budur yılan'ın aksi dengi -
akisi değil karşıtı yani
- el elde,
(uzun eşek, kısa hayata)
geleceği dürüst yaratmada.
(Sonu yoktur
riyakar hülyaların.
Şaşı bakar,
bitkisel hayatında.
Vahadan yoksun çöldür.
Yoktur çıkar'ı, kaçarı.)
IV.
Cesaret girifttir.
Grifinler doluşur
ve ejderhalar -
ta Artwyr'dan
Odin ve Thor'a değin.
Frigg sonunda Merlin'e
ne demişti?
'... Nimue'n bir mağrada,
bıraktım onu..'
kasdederek kötü kraliçe Maab'i,
'.. Bak, kalktı büyüsü,
unutulmak oldu cezası.':
..'İyi dost olduk
senle ise, şimdi.'
Doluşanlar
kör topaldır,
hem de görüyordur ve
yengeçtir. Bazense,
hem görür hem de yürüyebilir.
Çoğunda bu,
gelen değil ancak
ulaşılan 'sonucun
senin' olacaktır.
Böylesinde,
apolet yoktur,
hacıyatmaz ogitmez.
Böyle gitse bile,
koridor duvarlarını yıka yıka.
Düşünmeyeceksin
gerçek cesarette,
sadece alır sırtlanırsın;
tüm olası
sırtlanlıklarını
böyle yaracaksın!
Ateşler arasından geçerek.
Ve korktuğunda ağlayacaksın;
tekrar gülümsemek için
senin özkahkahalarına -
bunu bilerek...
V.
Acıma'nın kör hali'ne
pek benzemez, ağlamak.
Bencil uygulanan gurur ise,
tamı tamına
kör hali'dir acıma'nın.
Güzel hali ise acıma'nın,
aynı; bir sevgi'dir,
birine kıyamamaktır.
Nasıl ki, aynı,
bu sözler de
olabildiğince didaktiklikten
uzaktır.
Bir şeyi öğretmek
değilse amaç,
bir faydan yok yok
da demek değildir bu.
Potansiyel-oluşmamış
ile aktive-dokunulabilinir
arasındaki ince alaka,
her şey ile her şey
arasında süregiden bir Mu.
Sevilebilir bir insan,
eyvah'larla, endişelerle;
değer verdiği oranca.
Küçümsenme sebebi ise,
kelime anlamında buna yakın;
anlamsal, eni konu uzaktır.
Kör hali budur işte acımanın
Ki kör gururlar
aslında sebebi bunun
olabilir, düşününce...
VI.
Kelimelere dikkat etmek lazım.
Bir laf, ağızdan çıkmaktadır.
Doğru konuştuğumuzda çıkılabilir
işin içleri'nden.
İletişimi konuşarak kuruyorsak,
kelimelere dikkat etmeli,
sözlerimize.
Ölçmeli biçmeli.
İletişimi yumrukla kuruyorsak,
tırnaklarımızı
kesmemize gerek olmadığı gibi.
Şakasına tabi 'son bu'.
Sevgililer arasındaki iletişim
ki önemlidir,
gerçekliğe giden
önemli bir halka olmaktadır:
Sakınma kendini
bir işi yapmaktan.
Örtünmekten güzeli,
çiçekler gibi açmaktır.
Rengarenk ve samimi.
VII.
'Dengelenişi iyi,
aşırılaştığı noktası
kötüdür zirve aşırılığın'
denegelmiştir...
Doğrudur gerçi.
Ama bazen en önemlisi,
gittiğimiz yola bakınmaktır;
ellerimizle kesmemek için
yapışık ikizi
bulunduğumuz dalı.
Bazen öyle iyi şeyler vardır ki,
aşırılığı da iyidir.
Ha bu yerde de işte,
bir bakıma;
amaç, erek, gaye, emel
önem arzetmekte:
Çok seversen birini,
iyi bir şeydir
büyük olasılıkla bu.
Nefretin nezdimizde kötü
değer kazanışı gibi.
Burda da şunu sormaktadır
sıkı dinleyici
ya da yazan'ın kendi,
sormalıdır:
Nereye gidecektir
bu çok seviş'in aşırılığı.
Sonuç kötü olacaksa bu kötü,
iyi olacaksa da iyi:
Bir düşünmedir duygularımıza,
her anı hayatımızın.
Böyle de olmalıdır,
bu açıdan odengelenmeli(:
Kırlarda koşup oynamalı,
sevgiyi düşünmeli.
Saraylarda delirmeli aşk,
Hamlet gibi.
Koşmalı hep böyle,
sonu güzel dengelere.)
Gerçeğin gerçek olduğunu
belirtmekte kelimesel anlamıyla
tamı tamına Mahatma.
Çiviyi çiviyle sökmenin
kötü bir örneği değildi Gandhi'ninki.
Aksine ışıkla ışığı yüceltti.
İsa-çoban 'tokat tokada atma' demiş ise;
o ise de bunu kotarmadı mı işte,
soykırımcı bir çağcılı
bir kırmızı urba'ya.
VIII.
Güzel köy gelenekleri,
şehirleri gibidir bilginin.
Biri kalabalık ve diridir,
diğeri sayıda az-diri.
Tüm fark sanırım bu olmalı,
herkes kendini bildiği biryerde.
Hatasız kul olmaz öte yandan,
her nasılsa.
O vakit, bir şehir çocuğu da
bir ayakkabı boyacısına
yersiz yere çay ısmarladığında
-ki bunun yersizliği;
ayakkabıcı çocuğun,
beklemeyişi anlamında bu tavrı-
şaşırmamak olmalıdır
o ayakkabı boyacısının görevi.
Gelirken burda faktöryal heyecan'a,
şaşırmak mevzuuna:
Güzeldir pır pır heyecan.
Kalbi telaşa verir.
Tıpkı bazen ağlamak denli:
Düzelttirecek yolu açar zamana,
hatalarınızı,
hatalarınızsa eğer var olan sorun.
Yok eğer sebep hatalar değilse,
var olmuş olaylara
ya da zorla
karşı tarafça zorla
var edilmiş olaylara;
gene yolu açar.
İzmarit km taşlarını temizler.
Ağlamayı sevmeyen yönünde
de en coşar.
Bir sürprizle,
binbir dünya doğmuş olabilir.
Bir bakarsın sevgi, aşk var.
Bir bakarsın, ayrılık bitmiş.
Bir bakarsın,
bir güzel hediye almışsın.
Yeryüzündeki o en güzeli,
en yakının birisinden
hatırlanmak gibisini.
VIIII.
Bir sabah daha oldu
Ve güvenle bakmak gerçeği geleceğe
-hücumetti.
Değişmeyecek, kaldı ki
değişmemeli bu döngü;
her ne kadar insanın içi
içini bazen kemirse de.
Hayat devam edecekse ki hep eder;
benim de olmam burda,
mutluluk verici olmalıdır.
Tek ki cesaretim olsun buna,
heyecanlarımı canlı tutayım,
kötücülleri veki bazı anıları
kanıksamaktan
haz almamacasına...
Ve yalan bilmeyiş ve
insanın içindeki adalet duygusu,
haksızlığa karşı bir duruş;
insandaki en önemli şey olmalı,
Sağlıklı olmakta çünkü,
doğanın genel bir ilerleyişi:
Ne insan baltası dinler o,
ne genel bir karartı.
Devam eder.
Sanırlar ki
Caretta Caretta'ları yok ettik.
Halbuki, sevgilerimiz eksilmez,
aksine büyür.
Sanırlar ki,
bizden olmayan o eski
tarihi yapıları yıkabildik.
Ve sanırlar ki,
laisizmi yenebildik.
Olay bunun tam aksidir.
Devinim, su
ile gerçekleşen bir cereyandır -
iki penceresinin
yaşam ile ölümün.
Seviliyorsan,
bundan emin olmak
önemli bir erdemdir.
Bazen devinim seyreder görünür
ama Devamlıdır
Ölen bir ceylan,
kaplanın yemi olmuşsa;
'(insan'daki) zekanın elleri
yok ve olmayacak'
demek değildir bu.
Ve gene bir çağ//lar gelir daima
tıka basa;
Atlantis'in hemkaderi.
Devam eder doğa ana,
devam eder 'bir tüm bebek',
kayaçlar üzerinden (kayıp da
ve tahterevalli) çim ve ormanlara
dalgalar üzerli sekerek;
'karışıklık' değil,
'güzel bir curcuna' der bunlara,
böyle ifade eder
bu oluşumları;
Ve yeşerir tüm hayat! !
(Hayata nokta konulası biricik
mevki yer’ler,)
Yarar karnını şerrin, 10:43 10/11/2006...
gerçekten kutsal olan ne varsa.
Niyetli-tertemiz kar,
enerji coşturucu ve sıcak
yazile birleşir;
vefakar'dan-vakur hazan el uzattığında,
kibirsizce.. yemyeşil ilkbaharlara.
(Emek vermek,
bebek ile emeklemek! !
Önemlidir sevgi
ve o birleştirir aşk'ı,
ve sevgi'nin belkemiği sadakat(tir) .
İnanmak eylemi bir yaratı,
din ise, bu bir yaratı'nın isim halidir;
yoksa solgunlaşan din,
insan bazı ruhbanların elinde
olanca yitip gitmektedir.
Tanrı'da koyarsın
bunları, yerli yerinde;
azrail'de değil! ! !
Yaşam ve sevgi, azrail değil! !
: Ölümle yaşam bir değildir,
ama tek 'yek' olamayan
özelik de sanırım,
unutulmaya ki budur.
Hayat, yaşamı kaynatır bünyesinde.
Öz'ün süzgeci,
ahı alınmamış kanatlı'nın kardeşliği...
Kıyameti bir şenliğe çevirebilecek
olan 'güzel insan'dır, ruhça;
ama asıl ereği,
bir ödül beklemek asla olmamalıdır
çünkü bu,
Çınar'ın kökü ile
bu kök'ün bileşenlerine
bir hakarettir -aslı'na hayatın.
Halka halka
bir dostluk örüyor bedenlerimizi,
örtmüyor.
'İyi' olmaktır işin aslı
ve kadrini bilmek iyi'nin.
Hep gidersin ki sanırsın ululandım,
erdim, olgunlaştım,
artık aşık olmam;
halbuki hem devam edeceksin,
hem de eskisiyle bir akit:
Say sayabildiysen,
bir taşla kaç kuşş, başarabilirsen.
Ve çiçeğin kelebeğe borcudur
ve kelebeğin çiçeğe borcudur
ve böcekle çiçeğin,
çiçekle de böceğin; bunlar...
Ve bahis geçilenlerin hepsi birden
bir araya gelince
de -buraya kadar asimetri'nin az solundaydı
ama burdan sonra simetrik-
bir büyük gerçek masal artık oluşmuştur.)
Barış'lar, kendine eşuyumludur;
ve onun kendi, her şeydir.
Ve o her şey de, aslında kendi'dir;
kızmamaktadır, sevinmektedir
el çırpa çırpa, denen Barış'lar'a.
Hareketine geçmeye her an nazır;
(Kotarılan, kota-hak kazanan
her savaş; bu uğurda
nakşedilirse bir anlama mazhardır..)
GERÇEK, böylecesine de,
GÜZELDİR ve VARDIR.
--
açıklamalar 'A':
Salı, ekim, 10, 2006
Çarşamba, ekim, 11, 2006
*Clementine dizisindeki kötü şeytan
**Çizgi filmdeki küçük sarı kaçan kuş
msn'de yazılmaya başlandı.
sezer nişancı'yı radyoda dinlerken istek yapmak amavıyla 3/4 doğaç yazıldı.
-
açıklamalar 'B':
Çarşamba, ekim, 11, 2006 (sabah)
Çarşamba, ekim, 11, 2006 (öğlene sarkan..)
Kayıt Tarihi : 11.10.2006 10:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ama tek ki bir şey bekler, bir ses.
bazısında bu bile gereksiz demeyeyi ancak
solda sıfır kaldığında şaha kalkmak için
gereklilik yoktur, umut kendi yaratılır
aslında hepimizde var
hayatı yaşayan biz insanlarız
TÜM YORUMLAR (1)