hiçliğin mor alfabesi, çiçeksiz
bahçeyi bahçen bil, demir
asasıyla geçerken ömür
gittiğinin ertesinde nasıl bir deniz
sabrın çatladığı yerde
bir fena kamaşma
önceye kalma
unutulmuş bir mektup kaldırımlarda
gibi bırakılmış aşkla
ne unutmaya ne hatırlamaya
önüm sıra ardım sıra yok yok yok
dağ olsa yarılmaya, taş olsa çatlamaya
kır kır kır, zamanın çekici
elinde, indir, kristal aynalara
öteydi, gittim, uzak
bir nehir denizini aradı
elim ayağım düğüm, kör
zaman, kambur gece
ne gidip ne döndüğüm
ölü bir güvercin besliyorum kendimle
ölü bir güvercin, sen diye...
.../...
kederim yok, içimdeyim, derin
bir kuyudan çıkmak üzereyim
başımın üstü güvercin denizi
başım mı gök mü kim
dönmekteyim dönmekteyim
boynuna gümüş halka geçirilmiş
kuşları bekle, seni sana senden
toparlanmış sözcüklerle
yapılmış bir bulut gibi sabahına
ve yastığına ve seni sen
yapan cümle hatıraya
ben içimde tarlalar ağaçlar
ve yeraltı şehirleri çarşılar
ve hanlar hamamlar
aşka sunak olsun diye
gözyaşından kurnalar
içimde bir güvercin ölüyordu sabaha kadar
ben ölüyü beklerim, git
altın tozu serperim gözlerine
gövdesine gökkuşağı
son kez avuçlarından su içerim
bekleme git, ölüyü benimle...
uyusun diye, uyansın diye
kalbime ellerinle bıraktığın ökse
duruyor yerli yerinde
istedim kum olayım
gel kırıl bende
düşün gerçekliğine, gerçeğin
koyduğu mesafeye
önce beni inandır, sonra sen
kıvrılmış midye gibi gövdende
uyuyan kendini uyandır
sabır ile yaş ile söz
birike birike, yazdım
defterim elinde. oku
yeraltı sularının sesiyle
ben merhamet dilemedim dünyadan. sen de...
PATİKA / ekim-kasım-aralık 2006
Çiğdem SezerKayıt Tarihi : 14.4.2016 16:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!