Kişiliğimizi tanıyalım mı?
Bir arkadaşım bu soruyu sormuştu. Bende kendime sordum soruyu. Acaba ben güvenmenin ne anlama geldiğini gerçek anlamda biliyor muydum? Birkaç saat içinde cevap vermeyi bile düşündüm ama sadece kendimi kandıracağımı düşündükten sonra vazgeçtim. Çünkü güvenmenin tam anlamda birkaç saate sığdırabileceğimi düşünmüyordum. Birkaç gün geçtikten sonra arkadaşıma yanıtımı verdim ve yanıtım çelişkili idi. Çünkü arkadaşım beni yanlış anlama olasılığı çok yüksekti. Ne kadar da bana dese seni tanıyorum ve seni yanlış anlamam diye öyle bir durum değildi.
İnsanlarımız değişken kavramlara sahip olduğu için kendi inandığı bir şeyden saptırmaya çalışmak kendi inandıklarımızla emin olun ki arkadaşınız bile olsa yanlış yorumlayabiliyor. Ve bunun sonucunda o kişinin size duymuş olduğu güven sarsılıyor. Peki bunun neticesinde ne yapmak gerekiyordu ve yine kendime soru sorarak yanıtı verdim. Şimdi bu tartışma sayfasını kuran ve bu soruyu sorarak insanların da ne demek istediğini düşündüğünü öğrenmek isteyen arkadaşa yazıyım.
Benim için güvenmek konusunu iki türlü ele almak en iyisi olacaktır. Hangisi doğru ise siz karar verin, Çünkü benim doğru dediğim sizin için yanlış olabilir ve bana bir şey ispatlamak sorunda değilsiniz. Bırakın herkes bildiği gibi yaşasın ama birilerine taş atmadan.
Güven duymak iki kişi arasında olacak bir kanun olmadığı tek bir kişi içinde de olmayacağı anlamına gelmez. Yani bir insan ilk önce kendine güvenmesi gerekir. Siz arkadaşlar birisine güvenmeden önce kendinize ne kadar güveniyorsunuz? En temel soru ilk bu. Bu sorunun cevabını verdikten sonra artık bir insana gücen duyabilirsiniz ama güven duyduğunuz zaman da güvensizlik sizi yıkmasına izin vermeyin. Çünkü siz kendinize güveniyorsunuz ve bu durumdan dolayı yalnız değilsiniz.
Arkadaşıma bu açıklamayı yaptıktan sonra aklı bir hayli karıştı. Çünkü ne demek istediğimi anlamış değildi, bakışlarından bunu anlaya biliyordum. Bende olayı farklı değerlendirmek için konuyu genişlettim.
Bir insanın kendine güvenmesi nedir? Bu bizim başlangıç sorumuz olsun. Bunu okuyan bütün kişiler bu soruma yanıt bulabiliyorsanız beni daha iyi anlayacaksınız ama bulamıyorsanız bu yazının sonunda bu soruya cevap vermek için uğraşacaksınız.
Kendine güvenmenin anlamı bir insanın kişiliğini tanımasından gelir. Bu hayatta sadece ben varım diye bilmeli insan. İlk önce kendisini düşünmeli, Allah ona vermiş olduğu bedeni sadece kendisinin yapmış olduğunla yargılayacak. Başkasının bedeni ile değil. İlk temel taşımız bu hayatta ben varım diyebilmektir. İnsan kendini mutlu edebilmeli birilerine muhtaç kalmadan ayakta durabilmeli. Zaten bunu her insan yapabilir ama bu insan kendine güveniyorsa.
Aslında bütün işlerin başı güvenmekle başlar. Güven olmadan yapmış olduğunuz işten verim almak zordur. Bakın verin almamak demiyorum almak zordur diyorum. Yani verim alabilirsiniz ama zorluklar içinde, yıpranarak…
Kendinize bir sorun isterseniz, şu an üstünüze giydiğiniz elbisenin rengi ile örneğin, kırmızı kazağı bugün niye giydim, gibisinden. Bakalım cevabınızı hemen diye bilecek misiniz? Eğer diye biliyorsanız kişiliğiniz oluşma evresinde ama diyemiyorsanız siz kendinizi tanımıyorsunuz sadece inandığınızı düşünüyorsunuz. Bu yolda giderken ön yargılarınızı silin eğer silmezseniz ne kadar yazdıklarımı okursanız okuyun boşuna. Zaman kaybedersiniz o nedenle okumayın…
Sonra kendinize şöyle bir soru daha sorun ben neden buradayım neden bu yazıyı okuyorum. Bu sorunun cevabını bir kağıda yazın ve o kağıdı ters katlayıp bir yere koyun. Bu yazının sonunda çok işe yarayacaktır, tabi yapmak isterseniz… Bu yazıyı okuduğunuz halde ve hâlâ yapmamış iseniz sizi bekleriz bu yazım bir yere kaçmıyor, yapmak istiyorsanız yapın ama istemiyorsanız bu yazının sonuna geldiğinizde boş yere yapmayın bir anlamı olmayacaktır, kendinizi kandırmanız dışında ve kendinize güvenmediğiniz için ne olacak diye şüpheye düştüğünüz için de olabilir. Sizi tanımadığım için farklı açılardan ele almak zorundayım konuyu şimdiden kusura bakmayın artık.
Bu aşamaları yaptıktan sonra insanın kişiliğine giden bu yolda aslında siz kendinizi neden bu zamana kadar tanımadığınız düşüne bilirsiniz aslında bu ne kadar kolaymış diye bilirsiniz ama unutmayın ki bizler insanız, Allah bizim içimize bu cevheri verdi önemli olan onu bulmak.
Aslında bu aşamaya örnek verebilirim, yaşanmış bir olaydır kendisi. Biraz uzun ama güzel bir hayattan tecrübe diye bilirim;
Bundan yıllar önce bir arkadaşım vardı evli çocuklu bir baba. Borca girdi ve borçtan çıkmak için mafyadan para aldı. Ama mafya gün geçtikçe faiz bindirdi olaya vereceği para haddinden 4 katına çıktı. Arkadaşım çok çaresizdi ve kendini kaybetti. Ailesine herkese zarar veriyordu ve kişiliği yoktu. Bende ona yardım ettim ve bir kişilik sahibi oldu. Bunun sonucunda şunlar oldu. Mafya parayı almaya kararlıydı. Ama arkadaşım tamam ödemeyi size yapacağım ama ne aldıysam onu 4 katı değil der. Hayır, hepsini vereceksin. Vermezsem ne yapabilirsiniz, beni öldürürsünüz en fazla der. Hatta onu da geçtim bu yaptıklarım benim hatam olduğu için işkence çektirirsiniz ama biliyorum Allah benim yanımda der. Bunun üzerine mafya hayır der sana bir şey yapmayacağız ama ailene yapacağız der. Arkadaşım hemen atarlanır hayır onlara bir şey yapmayın her istediğinizi yapacağım der ve oradan ayrılır. Bu konuşmaları aynı gelip bana anlatır. Ve ben ona derim ki. Senle hangi yollardan geçtik neler yaptık ilk kuralımız neydi. Bu hayatta ben varım. Peki, bu cümlede ailen yer alıyor mu hayır der. Eğer Allah onların ölmesini istiyorsa bu olur arkadaşım bunun önüne geçemezsin bu senin hatan ama bunu aileni koruyarak başka bir suç işleyerek parayı geri ödemeni gerektirmez. Sen bana dedik ki ben hayat felsefemi buldum ve kişiliğim oturdu ve adına dejavu dedin. Bunu bana kanıtla dedim ve gitti. Arkadaşım bir daha yanıma geldiğinde şunlar gerçekleşmişti. Mafyayı aradı ve parayı size vermeyeceğim dedi. Aramadan önce ailesinin yanına giderek dedi ki, Ben size iyi bir eş ve baba olamadım. Allah daima sizin yanınızda olsun. Ve aldığım karar en doğru karar ve ev hali anlamamış ne olduğunu. Sonra mafyayı aramış. Bunun üzerine mafya dalga geçtiğini düşüncesine kapılmış ve dediği gibi karısını ve çocuğunu hatta annesini de kaçırmış. Telefon ettiler arkadaşıma. Ailen elimizde dediğimizi yapacaksın yoksa ölürler demiş ve polise de haber verme. Arkadaşım da istediğinizi yapın ben polise gittim ve her şeyi anlattım. Ben sadece Allah’tan korkarım bana canı veren o dur, Allah böyle istediyse bir bildiği vardır, bu hayatta sadece ben varım, diyerek telefonu kapattı. Polis arkadaşımın evinde olduğu için telefondan adamların yerini buldu, fakat polisler geç kalmıştı. Adamın karısı ve çocuğu ölmüştü. Yaklaşık bir hafta sonra da adamlar yakalandı. Şu an arkadaşım sağ yaşıyor ve çok mutlu. Her işte bir hayır var derler ya bu kesin, doğru. Eğer eşi ile çocuğu yaşasaydı, şu an verem hastası olacaklardı
Unutmayın, ne olursa olsun bu hayatta sadece ben varım, diye bilmeli insan eğer buradaki sonucu anladıysanız hadi gelin ikinci aşama olan temele gidelim. Bu aşama aslında çok tanıdık bir sanattır.
ikinci aşamamız, nefsini terbiye et. Bu zor bir aşamadır. Ben bile nefsimi terbiye etmiş değilim bazı konularda. Birinci edemediğim konu halk arasında denilen otuz-bir çekmek. İkinci başaramadığım konu ise, kendime verdiğim sözleri tutmamak. Onun dışında nefsimi terbiye etmeyi başarmışımdır. Bu aşama gerçek anlamda harbi zordur. Her insan dört dörtlük bunu başaramaz. İllaki eksikleri vardır ama en minimuma indirmek lazım. Senin bu yoldaki amacın nefsini seni yönettiği bütün konularda terbiye etmeye çalışmaktır. Nefis o kadar kapsamlı ki her konuda karşına çıkar. Şu an bile düşünce olarak senin beyninde yer alıyor. Ve sana olmadık yere uyarılar vermeye başladı. Bunu ilerleyen dakikalarda anlayacaksın zaten.
Bu hayatta sen neyi seviyorsun, ne yaparsan hoşuna gider. Sadece senle ilgili neler olursa her açıdan önemli sonuçlar elde edersin. Bunlara bir cevap ara bu cevapları yanıtladıktan sonra, sadece kendin için yaşamayı öğreneceksin. Ayrıca nefsini terbiye etmeye başlayacaksın. En basit örnek, sigara neden içiyorsun? Çevrendeki insanlarla neden etkinlik yapıyorsun? Mecbur olduğunu düşündüren evliliği neden yapıyorsun? Bunları yaparken hep kendin için mi yapıyorsun, peki?
Bu takım sorular hem kafanı karıştıracak hem de seni belli bir yola koyacak, unutma bu uğraş senin elinde başkasının değil.
Yine yaşanmış bir olayın örneğini verelim sana. Olumlu, olumsuz olarak her iki yönden ele alım ama. Yine geçmiş zamanın birinde bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşımla tanışmamız farklı oldu. Beni bir web sayfasına yazı yazmıştım ve bu arkadaşım çok dikkatini çekmişti ve bana ulaştı ve ondan sonra buluştuk, konuştuk derken kişilik sorunu olduğunu öğrendim ve benden yardım istedi. Bende tabi ki, senle beraber bu işi hallederiz dedim ve yola koyuldum. Ve her şeyden sonra ben hazırım dedi ve sordum bana kendini tek kelime ile anlat dedim ve “Bağımsızlık” dedi. Şaşırdım hiç beklemiyordum, ama bir yandan da sevindim. İnşallah yararlı oldum sana dedim ve aradan bir zaman geçtikten sonra bir olayla karşıma geldi ve sonucunu ve seni tanımasaydım şöyle olacağını hep anlattı bana ve çok teşekkür edip gitti. Gidiş o gidiş bir daha görmedim…
Şimdi bu arkadaşımın yaşadığını anlatayım sana nasıl bir nefis terbiyesi yaptığını. Bu arkadaşım çok samimi bir dost dediği bir arkadaşı varmış. Bunların arasından hiç su sızmazmış. Her zorlukları beraber gelmişler ama bir gün bunlar bir arkadaş edinmişler. Bu edindikleri arkadaş da aralarındaki samimiyeti çok kıskanır olmuş ve bir gün aralarını açmak için aklında oyun kurmaya başlamış. Bir gün bu arkadaşım demediği bir şeyi söylemiş gibi gidip dostu dediği kişiye anlatmış. İşte senin arkadan bunları diyor falan filan işte. Gibi sözler etmiş hatta küfür de kullanmış. Bunun üzerine dost dediği kişi arkadaşımın yanına gelerek sen benim hakkım da nasıl böyle bir şey dersin sen kimsin kendini ne zannediyorsun, diyerek ön yargılı davranmış. Arkadaşım ne oldu ne dedim ben demiş. Olanları anlatmış. Arkadaşım durmuş, demiş ki dostuna beni kaç yıldan beri tanıyorsun, 3 yaşından beri peki ben diyelim ki öyle bir şey dedim gelip direk yüzüne demez miyim, dersin peki nedir senin bu tavrın. Aramıza sonradan giren piç bizi kıskanmış ve yalan söylemiş ve sende bunu hemen yedin ve yanıma geldin hesap sormaya. Sana bir şey diyeyim, iyi ki böyle bir durum oldu seni tanıdım demiş ve şimdi git benim dost dediğim insan yalanmış. Ve dost dediği kişi öylece gitmiş. Ama arkadaşım bir de bana dedi ki seni tanımasaydım şöyle yapardım. Direk nefsime yenik düşerdim ve dostum geldiği zaman onunla beraber o kişinin yanına giderdim. Bunun üzerine derdim ki ben sana öyle bir şey dedim mi? Gözlerinin içine bakarak hayır demedim derdi, peki demediysen sen neden benim hakkımda konuşuyorsun başkalarına deyip iyi bir döverdim. Bunun üzerine bu eve giderdi ve ağabeylerine beni birisi durduk yere dövdü derdi. Zaten yalan göbek adı olmuş. Bunun üzerine ağabeyleri benim önümü keserlerdi ve ver Allah’ım ver deyip iyi bir sopa atarlardı bende boş durmaz onlara karşılık verirdim. Bunun üzerine bu hesap burada bitmez deyip çeker giderdim. Ve bu lafımın üzerine her şey daha çorba olur ve artık aileme de bulaşmaya başlardılar. Oysa düşündüğüm zaman bir hiç uğrana olacaktı hepsi. Ama sana çok teşekkür ederim hayatımı değiştirdin dedi. Ve helallik isteyip gitti.
Evet arkadaşım bu da başka bir olaydı. Örnekler çoğaltılır ama en güzelini ve anlamlısını seçtim sana özel. Unutma nefisini max. Minimuma indir. Terbiye et, intikam almak her şeye çare değil. Buradaki intikam sadece suç olarak görülmemelidir. Böyle bir yanlış anlaşılmaya yenilmeyin.
Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi kişiliğimizi tanımak yolunda ve kendimize güven konusunda ilerliyoruz. Bu aşamalar kolay aşamalar değildir, öyle olsa idi bu hayatta hiç kötülük denen kavram olabilir miydi?
Şimdi gelelim kişiliğimizi tanımaktaki son olaya. Bu kavram her şeyin son noktası. İçimizdeki zehri dışarı atmakta ki en öncü bir kavramdır. İşte bu aşamada;
Üçüncü ve son aşamamız Yaratanımızın kim olduğunu bul ve onun yolunda git. Şimdi arkadaşım iki aşamayı hallettikten sonra bu dünyaya neden geldiğimizi ne olmamız gerektiğini anlayacaksın ve gideceğin yol bizi yaratanın yolu olduğunu bulacaksın. Yaratanın kim olduğunu bulduktan sonra onun yolunu bulmak kolay olmayacaktır emin ol. Ama bir yoldan başlayacaksın en azından. Bu yolun en basiti namaz kılmakla başlar. Tabi bu benim düşüncem sana göre ilk yol
Kuran okumaktır ve ya başka bir şey.
Ben bu üçüncü aşamaya örnek vermek istiyorum. Bizzat kardeşimle benim aramda geçen bir olay. Bir toplumdayız, bizden yaşça küçük çocuklar var yeni ergenler yani. Kardeşim ergenlerin yaptığı günahları ele alıyordu ve çocuklara baskılar yapıyordu ve bir örnek verdi, çocuklara. Şimdi Newton yer çekim kanunu buldu değil mi? Onlarda evet dediler. Peki, Newton ağacın altına oturması kafasına elma düşüp kanunu bulması şans mıydı? Çocuklardan cevap yok. Kardeşim değil tabi ki, Allah Newton’un bulmasını istemişti ama Newton deseydi ki yer çekim kanunu ben buldum, günah işlemiş olurdu. Bunun üzerine çocuklardan biri, Newton günah mı işledi? Kanunu ben buldum diyerek evet, dedi. Bunun üzerine ben, kardeşim Newton yaşasaydı nerden biliyorsun öyle bir şey diyeceğini dedim, diyecekti çünkü tanrı diye bir şeye inanmıyordu ama kardeşim nerden biliyorsun belki de demeyecekti, çünkü senin düşünceni bize kabul ettirmeye çalışıyorsun dedim. Ve konuyu değiştirdi. Bunun üzerine kardeşime, tamam belki doğru diyorsun ama yanlış anlatıyorsun, bu çocuklar daha yeni yeni öğreniyor sen bunlara mantıklı açıklama yapmadığın sürece inandırmazsın, haksız mıyım çocuklar dedim. Evet haklısın abi dediler. Bak kardeşim eğer şöyle anlatsaydın kabul edeceklerdi, bak şimdi;
Allah her yarattığı kullarına beyin verdi mi? Verdi, peki bunları kullanmak içinde bize bir takım organlar verdi. Şimdi Newton’u yaratan Allah her insanı yönlendirdiği gibi Newton’a dedi ki o kadar yürüdün ki biraz dinlen. İlerde elma ağacı var altı serin olur ve gitti ağacın altına oturdu. Tam uykuya daldı ki elma ağacın bir dalından elma kopup kafasına vurdu. O anda Allah’ın vermiş olduğu beyini kullanarak yer çekim kanunu buldu. Ama Allah ona emir vermeseydi yer çekim kanunu bulamayacaktı. Bunun üzerine Newton yaşayıp deseydi ki yer çekim kanunu kimseye bağlı kalmadan ben buldum, onu yaratanı inkar edip günah işleyecekti ama bunu da bilmiyoruz. Kardeşimin anlatmak istediği buydu. Şimdi sorusu olan sorsun dedim, anladık abi dediler. Kardeşime dönüp dedim ki, sen direk kabul etsin diyorsun ama bende dolaylı yoldan kabul etsinler diyorum sence hangisi daha olumlu sonuç veriyor dedim. Allah sana da beyin verdi bana da.
Sen kitaplara bağımlı kalıyorsun ben kişiliğime aramızda ki tek fark bu, diyerek konuyu kapattım…
Her insanın yaratanına gideceği yol farklıdır sana kendimle ilgili bir örnek verdim, sende kendi yolunu bulacaksın ama 2 aşamayı gerçek anlamda bitirdikten sonra. Eğer onları başarmazsan nefsin senle çok oynar ve bu hayatta hep başkalarını düşünerek daha çok zehirlenirsin. Yazılar basit gelebilir sana çünkü nefsin öyle istiyor ama bu yazılarda ne kadar yaşanmışlık var bir bilseniz…
İşte arkadaşlar size bir insanın kişiliğini tanıma yolunda giderken aşamaları gösterdim. Bu aşamaları gösterdim diye de doğrudur demiyorum. Ama bunu yapanlar ve ben de dahil bunu başarabildiysek doğruluk payı vardır, en azından.
İşte konu nereden nereye geldi, güvenmenin anlamı aslında kişiliğin temeli olduğunu öğrendik. Bunu anlamayanlar varsa en azından yazıları bir daha okuyabilirler. Ama kendiniz, bunu can gönülden istiyorsa. Ve bir işi yaparken çok fazla kasmanıza gerek yok. Bırakın rayında gitsin. Hani size bir soru sormuştum ya, bir kağıda yazın ve kaldırın, o koyduğunuz yerde dursun onu hiç ellemeyin şimdi.
Ve tekrar soruyorum soruyu, bir kağıt ve kalem alın ve sorunun cevabını yazın. Soru şu?
Ben neden buradayım, neden bu yazıyı okuyorum? Kağıda yazdıktan sonra önceki yazdığınız kağıdı karşılaştırın bir de sonuçları siz değerlendirin…
Saygı ve sevgilerimle
AYDIN
16:50 – 18.02.2015
Kayıt Tarihi : 19.2.2015 15:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ben şiir yazmayı beceremem ama yazdığım yazılarım okuyucular tarafından çıkarılabilen ders olduğu söylenir ve köşe yazarlığı yaparım. Fikir beyanında bulunmak yerine farklı açılardan olayları sorular şeklinde inceler okuyuculara sunarım. Okuyucular istediği seçeneği kendine alır. Asla bir zorlama olamaz bu yazdıklarımda. Her okuyucu kendi için yaşamalı, bu hayatta. Birilerine bir takım etkenleri kanıtlamak için değil...
![Süleyman Muamma](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/02/19/guvenmek-ne-anlama-gelir.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!