Suskun bir şehir gibiydi gurbet çiçeği
yüreğinin kalabalığı yüzüne yansırdı hep
konuşmaz öylece izlerdi ıslak caddeleri
yağmura kapılır aşka susardı
kimse bilsin istemezdi yıkılan hayallerini
gizlemeye çalışırdı
o ürperen bakışlarını
o titreyen ellerini...
Akşamın ayazı vurunca tenine
kızıla dönerdi yanakları
dokunmak isterdim
korkutmadan incitmeden
sarmak isterdim kollarıma
aşka olan inancı yüreğinde bitmeden
azar azar sevmek isterdim
hiçbir zaman gitmeden terk etmeden
erkekçesine!
ama korkuyordu gurbet çiçeği
hem sevmekten
hem sevilmekten...
Farklı bir buğusu vardı gözlerinin
gülüşünü gören yıldızlar ferini kaybeder
ay kendini buluta gizler
güneş alevini yitirirdi
bakmalara doyamazdım
tek zayıf noktamdı duman gözleri
beni bende bitirirdi...
İnceden bir sızı gibi çöreklenince gönlüme bu sevda
dayanamaz ağlardım...
yüreğim yangın yerine döner
kurumaya yüz tutardı gurbet çiçeği
oysa ki onu yeniden yeşertmek
yeniden güldürmekti tek isteğim
bilmiyordu ama
oydu hayatımın tek gerçeği...
Yalnızlığın verdiği yetkiye dayanarak
gidip ellerinden tutmak
kollarıma sarmak isterdim
ah gurbet çiçeği kaldırım kelebeği
bir günlük bari olsa konaklasaydın gönlümde
ben ki aşk sarhoşu biriyim
kimine göre zırdeliyim
anla be güzelim
bugün de efkarın en dibindeyim...
Eskimeyen şarkı gibi
dilimden düşmeyecek adın
elveda gurbet çiçeği...
yine geldi çattı acımasız veda vakti
sen ki gerçekleşmeyen gayem
sen ki hiç bitmeyen hikayem
sen ki benim son sözüm
sen ki yarım kalmış şiirimsin
beni kollarına hapseden
gurbet kokan şehirimsin...
13.11.2014
Emre Yıldız KaramanKayıt Tarihi : 22.11.2015 09:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!