su adresini saklıyor çiçeğimden
bütün musluklar yara
birkaç damla yağmur tozu konuyor belki
baharı tasfiye etmiş mumyalara
Sancı taşıyor kabımdan
Televizyonlar, radyolar, gazeteler
Gözbebeklerimi, kulaklarımı oyuyor
Ah annem, dayanılacak şey değil
Yediğim lokma taş gibi duruyor
İçtiğim su oksitliyor beni
Nikelden karbona kadar
Kütleden atoma kadar
Doğumdan ölüme, ölümden doğuma kadar
Su yatağını bulana
Güç işçiden olana kadar...
İncirde serçe
Konup kalkıyor
Yağmur yeni dindi
Toprak ıslak
Hava açtı
Patladı bir ebemkuşağı gökte
Neyi kutlar bu verem döngüde hava fişekleri
Erotik panayırlara mı safra şarkılar
-Cinnet mahallelerinde de dinlenir oysa-
Para pazarının nefret abileri
Şakrak ablaları beceriyor yatlarda
Seni benden alıkoyan ne varsa yırtıyorum
Komşu kadını yırtıyorum ilkin, sonra “el âlem ne der”leri
Senden geriye bir adım mı atmışım, o adımı yırtıyorum
Bir söz mü demişim bize aykırı, ortadan ikiye ayırıyorum o sözü
Bir kapı mı ayıracak seni benden, ya bir pencere?
Uyanıyorum kar ve tufan altında…
...
Başımdan sen geçmişsin, sanki bir yüzyıl geçmiş
Kalbimin içinde kırık köşeli, küçük kuşlar kalmış
Televizyonda oynatıyordu az evveldi
Gördüm bir kemendin ucunda
Ucuz balkonlarıyla sallanan küçük insanları küçük paralarıyla
Biraz daha düşmemek için Tanrı’ya yakarıyorlardı
Göğe zindan gideriyordu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!