YAKINDAN BAKIN ONLARA..DAHA YAKINDAN..
(-Günümüz şiiri üzerine notlar-)
“İlericilik yalnızca gerici güçlere saldırmak değildir.Yaşam için bir şarkı yazmak da ilericiliktir; böylesine berbat bir hale getirdikleri yaşamın başka bir yanının olduğunu söylemek de,güzel gün batışlarını,gün doğumunu,güzel kadınları,dostlukları,güzel sevgileri söylemek,en kötü koşullar altında yaşamın güzel ve yaşanmaya değer olduğunu söylemek; daha da güzelleştirmek için mücadele gerektiğini söylemek de ilericiliktir. Aşk şiiri ilerici şiirdir” diyor Yannis Ritsos,Aragon,onun şiirlerini ilk okuduğunda ‘gözlerinin dolduğunu ‘söyler; ve onu ‘çağımızın en büyük ozanı ‘kabul eder:”Başlangıçta onun çağımızın en büyük ozanı olduğunu bilmiyordum; yemin ederim ki bilmiyordum bunu.Zamanla,evre evre öğrendim,şiirden şiire,bir gizden ötekine geçerek”
Yannis Ritsos,Yunanistanın Peloponez bölgesinde 1 Mayıs 1909 da doğmuş.Önceden geniş toprakları vardı ailesinin,sonradan kumar düşkünü bir insan olan babanın yüzünden,topraklarını kaybedip yoksullaşmıştır..,bir erkek kardeşi bu yoksulluk sürecinde ölmüş,bir kız kardeşi delirmiş,annesi vereme yakalanmış ve sanatoryumda ölmüştür..Ritsos da vereme yakalanmıştır..Zor yaşam koşulları,üst üste gelen belalar,şu okuduğumuz birkaç satırda,inandırıcı olmayan bir yeşilçam filmini anımsatan,ama bir şairin var olduğu gerçeğin ta kendisi...Ortaöğrenim sonrasında Atina’ya geldi,horlanma,aşağılanma,açlık,işsizlik içinde çeşitli işlere girip çalıştı, yaşamını sürdürebilmesi için.. sağlık sorunlarıyla birlikte yaşadığı karanlık çaresizlik altında,sanki ölüm göz altına almıştı onu; ama onun iki büyük savunma silahı vardı tüm bu olumsuzluklara karşı; ŞİİR ve DEVRİMCİ inançları..Giderek bu olağanüstü zor koşullarda her yıl bir şiir kitabı ortaya çıktı..Alman işgaline,kurtuluşa,İngiliz müdahalesine,iç savaşa,devrimci hareketin uğradığı yenilgilere tanıklık etti,bizzat içinde yaşayarak.Tutuklandı,sürgüne gitti..dört yıl sürgünlük yaşadı,1952 de özgürlüğüne kavuştu.1967 de albaylar cuntası tarafından tekrar tutuklanarak,kendi ülkesinde esir kamplarında yaşadı, sağlık nedenleriyle 1970 yılı sonunda bırakılana kadar orada kaldı..
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim