Günümüz Şiiri Üzerine Notlar-1 Şiiri - Y ...

Adnan Durmaz
490

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

Zaman içinde kalıcı olan kim..ancak yaşadığı topraklara nüfuz edebilen sonuçta her fırsatta yeniden yeşermeyi bilir..şair dediğin bir tür ölümsüzlük ağacı olmalı..gelir geçer değerlere takılan,tellere takılan uçurtmaya döner..adını duyurmanın ölçüsü,bu günkü PİYASA da bir süre ad yaymak değil..ne ödül almıştır zamanı aşanlar ne de taltif..yüreğinin sözlerini söyleyenler,yüreğini halkının ve inancının aynası yapanlar,yazıp söyledikleriyle yazgılarını özdeş kıldı..”fırtınalarını kendisi yaratan adam “der bir yazar Nazım için..Pir Sultan öyle değil mi..yazdıklarını yaşama biçimi kılmak önemli olan..Bu arada belirtmeliyim,Ahmet Altan da,Murathan Mungan da,Cezmi de,Hilmi Yavuz da yazdıklarını yaşıyorlar..Yazdıkları,belkemiksiz küçük burjuvanın hezeyanlarından başkası değil..Aşk dedikleri,onların kendi aşk deneyimleri örneğin,kavga dedikleri onların kendi kavgaları..Ne zaman nerede kimin yanında durdukları belli olmayanların yazdıkları da piyasa işi olur..Son zamanlarda çok dikkatimi çeken bir şey var..arada bir tv açtığımda hangi kanala girsem karşımda bir Elif Şafak..Baba ve Piç muhabbeti..göstermedik kanal yazmadık gazete kalmadı anlaşılan..kitabın içindekilerden fazla kitabını anlattı yazar.. Anlaşılan o ki,iki tarafa da dokunmayan bir Ermeni Türk meselesi romanı..Elif hanım başka dillerde de yazıyormuş,söylediğine göre..Neyse isyter istemez Orhan Pamuğun başka bi versiyonu -belki karşı versiyonu –(kitabı okumadım) ..Ancak burada bi başka şeyi de düşünmeden edemiyor insan..Ahmet Atlan ve Ayşe Kulin de Güneydoğuda dağa çıkanlara dair kitaplar yazdı..İşlerini biliyor bunlar..ne satılırsa onu biliyor ve yazıyorlar..
Dergilerde ve piyasada ne kadar kafa kol ilişkin varsa o kadar okunursun,yayılırsın,tanıtılırsın..Ama bu senin şair,yazar olduğunu göstermez..Ödül verdikleri insanların şiirlerinden kimin aklında kaç dize var..Her hangi bir yerde şairlik iddiası taşıyan insan,bunu sormalı kendine,kalıcı ne yazıyorum..Daha doğrusu şöyle,yaşadığım dünyada yazdıklarımla savunduğum değerleri ne kadar savunuyorum..
Savunduğumuz değerleri sadece kalemle savunmak yeter mi..bir de onları yaşama biçimi haline getirmemiz gerekiyor..
Bu ülkede Nazım,Ahmet Arif,Enver Gökçe,Hasan Hüseyin,Attila İlhan hala okunuyor ve kitapları yeni baskılar yapıyorsa,yıllardır bu piyasada söz sahibi olan dergi yayın yönetmenleri,kendini şair sanan tanınmış şahsiyetler ukalalığı bırakıp kendileriyle bir hesap yapmalı..Dönekliği yaşam biçimi haline getiren tiplemeden şair olmaz,fırıldak olur.. Hilmi Yavuz! a bakınca herkese kişisel bir biçimde saldırdığını gördüm..İsmet Özel,nere gitse kavgalı,aslında kendisiyle kavgalı bir insan..Murathan Mungan en toplumcu şiirinin içine bile cinsel kimlik sorununu koyan biri..
Üç beş yıldır piyasada Divan Şiirini sevdirme misyonuyla dolaşan İskender Pala’dan bulunduğu kategorinin ruhuna uygun yumuşak yazılar okuyorduk..Kitabının adını L&M yapıp (Leyla &Mecnun) ,sonra bunu EL EM (elem) okuyunca bi yandan Osmanlı dünyasının laleli sümbüllü atmosferinde yaşarken,diğer yandan L&M ‘yi İngilizce okumanın absürdlüğüne düştü..Bu uçurumun dibi çok derin olmalı..24 şubat veya 24 mart tarihli trt 2 de Hilmi Yavuz’la yaptıkları Hacivat Karagöz tarzı edebiyat proğramında Osmanlı şairlerinin şiirlkeri ve fal olayını anlatırken,bir ara ,bazı divan şairlerinin,şiir tarzında ‘ burnu şöyle olanın kişiliği böyle olur,ağzı şöyle olanın huyu şöyle olur” anlamında insan tiplemesi yaptıklarını anlattılar..Sonuçta Aşk üzerine ne güzel cümleler eden,tasavvuf anlayışında insanın Allah’ın bir parçası olduğunu sayısız örnekle zikreden İskender Pala,”şairlerin sözlerindeki insan tiplerini gözlemlediğini ve aynen doğru çıktığını” beyan etti..İskender Pala! ya göre burun ağız göz kafa biçimi,kulak biçimi,kişiliğimizin nasıl olduğunu gösteriyor..
Hilmi Yavuz’ a gelince,Doğu Şiirleri’nin de şairi olan Hilmi Yavuz ,yaşam çizgisindeki döne döne süren yolculuğunda,Zaman Gazetesi yazılarında,daha önce kimsenin yapmadığı bir deveyi paldumuyla yutma girişiminde bulunmuştur..Bu konuda tartışılmaz bir bilim adamı olan Gölpınarlı’ya rağmen divan şiirinin halktan kopuk olmadığını ve saray şiiri olmadığını yazabilmektedir..(Divan edebiyatında ‘şehir ve şehirlinin izi bile’ bulunmaz; – ‘köylüyü aramaksa ‘abes bir külfet’tir! ‘Bu şairlerden muhitini , içtimai nizamdaki bozgunluğu , ihtiyaçları, umumi hayatı gören hatta mahalli vak’alara, velev şahsi olsun, bir ehemmiyet veren yok dense yeri var’Gölpınarlı) (Tanpınar’ın Samim Kocagöz’e, daha 1930’larda sorduğu sınav sorusunun anlamı, şimdi belirginleşiyor. Hatırlayacaksınız soru şuydu: ‘Söyle bakalım, Ruhi Bağdadi’nin Terkib–i Bend’i ile Ziya Paşa’nın Terkib–i Bend’i arasındaki muhteva farkı nedir? ’
Samim Kocagöz’ü bilemem; ama Abdülbaki Gölpınarlı hocamız, bu sorunun cevabını neden bilmezlikten gelmişti acaba?

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta