Günlüklü de Gün (Düz Yazı)

Mahmut Özkoca
35

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Günlüklü de Gün (Düz Yazı)

Hep diledim, hep istedim, hep yol gözledim...

Çocukluğum düştü önüme, eğilip aldım yerden gençliğimin eline verdim..

Günlük (sığla) ağaçlarının karanlığında gece üstümü örtmüş yılların özlemlerini arzularını bir bir yerden yere vuruyor hafiften esen ince ve sevgi dolu rüzgâr.

Düşünüyorum da ne hülyalar aksinde ihtiraslar peşinde koşmuşum yıllar yılı.. Ne özlenen bahara ermiş gönül ne kuytularda kaybettiği ‘ben’i bulmuş. Savruk duyguların içimde kopardığı kıyamet mi bu!

Sabah erken sahile iniyorum her gün. Denizin sularına bırakıyorum tutsak olan bedenimi. Sahilde kaleler yapan çocukları görüyorum neşeyle, güle oynaya. İmreniyorum anlara. Ben de kumdan kaleler yapardım. Deniz dalga dalga gelir ve bin bir güçlükle yaptığım kaleyi yıkardı. Üzülmezdim. Bir daha yapardım. Bir daha bir daha. Hep yeniden hep yeniden’lerle yine yeniden yapardım. Kalenin yıkılması bir şey değil şimdi. Beni asıl üzen kumdan kaleler yapmayı hiç yaşayamayan ve asla yaşama şansları olmayan alamayan, olamayacak olan çocuklar. Tanrı’nın yeryüzüne gönderecekken vazgeçip de yanına tekrar aldığı çocuklar. İçim burkuluyor işte. Kumdan kaleler yapan çocukları gördüğümde.

Bu sabah sahilde beş yaşında bir çocukla tanıştım adı Bengisu. Kamyonuyla kum taşıyor, küreğiyle kumları düzenliyor, güzel bir kale yapıyordu. Oturdum karşısına birlikte yaptık en güzel kaleyi. Dalga dalga geldi deniz önce bir kısmını yıktı sonra biraz daha, biraz daha yok oldu kale. Bir imparatorluğun çöküşü gibi. Bir kale daha yaptık o da aynı şekilde azar azar yıkıldı tıpkı bir insanın makamını, mevkisini, servetini kaybetmesi gibi. Sonra bir tane daha yaptık bıkmadık. O da yıkıldı ölüm gelir gibi...

Yedi milyar insan ortalama 80 yılda bir ölüyor ve yerine yenisi geliyor. Bütün bu ölümler kumdan yapılan bir kale gibi değil mi? Neden bu ihtiraslar bu kabına sığmayan vahşi arzular neden? Neden bu kendini tanrılaştırmak, benlik bataklığına saplanmak neden? Neden yiyeceği bir lokma ekmeği olmayanı düşünmek varken, beş yıldızlı otellerde yemediği yemeğe milyonlar harcamak neden?

Evlat! Küçük bedenlerde büyük sevgi var. Büyük bedenlerde ise küçücük belki hiç sevgi! Ne acıdır ki bedenler büyüdükçe içindeki sevgi de azalıyor.

Oysa büyük olmak, büyüdükçe küçülmeyi bilmektir. Bu kaleyi yaşamın boyu hep böyle saflığınla yılmadan yapmanı tanrıdan dilerim.

Saat gece yarısını çoktan geçti emektar diz üstü bilgisayarımla bir günlük ağacına bakıyoruz. Yüz yıllık olduğunu düşünüyoruz. ‘Birinci dünya savaşını gördü’ diyorum. ne acımasız katiller, ne makam mevki peşinde şereflerini satan ucuz insanlar gördü. Ne âşıklar maşuklarına ilanı aşk etti. Kimler sevişti gölgesinde. Kimler kimlerin ırzına geçti. Hangi çocuklar tırmandı gövdesine ve hangi vahşiler çivilerle doldurdu gövdesini. Ben hiç birini bilmiyorum. Görmedim.

Günlüklü’de kendime bir çadır kurdum, burada başka şehirlerden gelen insanların doğal yaşamlarını gözlüyorum. Ama asıl amacım serin ve sakin bir ortamda yeni çıkacak kitaplarımın düzenlemelerini yapmak. Bunu yapıyorum. Çadırların ortamı bana daha samimi geliyor nedense. Yıllarca bu tür yaşam içerisinde yer aldım. Komşuluk ilişkileri de daha bir başka oluyor.

Mahmut Özkoca
Kayıt Tarihi : 5.8.2010 13:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alaaddin Uygun
    Alaaddin Uygun

    t e b r i k l e r i m l e

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mahmut Özkoca