İçimde yürek yangını…
Tüm güvercinlerimle çıktım yola…
Bir yanım Kudüs…
Bir yanım Filistin…
Ve bir yanım Mekke…
Yüreğin kıblesi Mekke…
Acılarımı gönlümün iç duvar yıkıntılarının arasından çıkararak…
Arka bahçeye koşan çocukların üzerine gül düşer mi bilemiyorum?
Açmamış goncalar yağmurla ıslanır mı?
Kuru toz bulutlarının arasından sana kavuşsam, ey Kudüs’ün merhameti…
Benim de elimden tutar mısın Mekke?
Beni duyuyorsun değil mi?
Taş duvarlar üzerimde, ben gelemiyorum…
Gelemiyorum aşka…
Hasretine yandığım yerler bazen kara, bazen ak…
Gönlümün içi renk renk, hepsi tek mezhep, hepsi hak…
Yön bulma kaygısıyla yürüyorum…
“Kaybedilmiş topraklarımın üzerinde misketlerimi arıyorum…”
Nice yağmurlarımız, nice gün batımlarımız var.
Nice hüzün, nice ayrılık, nice kayıplarımız var…
Baş ağrılarımız var.
Bir de yanında yürek ağrılarımız.
Baş ağrılarımıza şükrettik…
Lakin yürek ağrılarımıza derman bulamadık…
Doldu yüreğimiz zift karanlığı, kömür boşluğuyla…
Yürek ağrılarımızın sonu gelmedi.
“Babasının bir gün döneceği haberini alan çocuğun, gerçek olmayacağı şüphesiyle sevincini muhafaza etme duygusunu bilir misin?”
“Sahile vurmuş bebeğinin cansız bedenine sarılan bir
babayı anlamak ya da anlayamamak…
Ve o babanın canilerle birlikte aynı toprağın üzerine basma duygusunun vermiş olduğu ağırlık kaç dünya?”
Halep…
Halep’te çocuk olmak bir suç değildir.
Halep’te doktor olmak da bir suç değildir.
“Aynı coğrafyanın farklı iklimleri de olsa, sonuçta aynı
toprağa değmiyor mu yağmur?”
Kendi ameliyatında kendine şifa olan çocuk…
Çocuklar suçlu olamaz!
Sen güneşe suçlu diyebilir misin?
Güneşin çocukları suç işler mi hiç!
Suçlu sensin ey zalimlerin dünyası.
Henüz iki aylık bebeğin savaş yükü taşımasına ne demeli?
Bu dünyanın içinde olmak!
Kömür karası uçsuz bucaksız sahillerde denizaşırı boğulmak gibi…
Bu dünyanın içinde yaşamak…
Bir vazo içinde kilitli kalmış kelebek gibi…
Arakan'ı da unutmadık…
Umudumuzun göç yeri Arakan.
Biz vefayız.
Zulümler olsa da, zalimler her yeri işgal etse de, bir gün
dualarımızla titreyecek yer ve gök.
Tek dayanağımız Rabbimiz...
Mahşerde görülecek hesap bizi bekler.
Suçlu sensin ey zalim dünya…
Zalimsin, ey zalimlerin dünyası…
Kursağımıza dizilen ekmeğimiz…
Boğazımıza düğümlenen kelimelerimizdir bizim…
Filistin…
Gelecek için senettir, döktüğümüz gece gözyaşları…
Acı hatıralarımız…
İnsanlık katliamıdır, yüreğimizin orta yerinde…
Anlatamadığımız bir hüzün şiiri…
Suriye…
Yaşayamadığımız bir hayat…
Ve sergileyemediğimiz bir şuurdur…
Ağlayan ümmet, mazluma zülmettir.
Kanayan yara…
Tutunamadığımız bir vatandır…
Kaybedilmiş bir savaş ve fethi yapılmamış bir diyardır!
Arakan…
Kayıt Tarihi : 2.6.2018 11:49:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MAKAM-I AŞK KİTABINDAN...
![Mehmet Sedat Kurt](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/06/02/gunesin-cocuklari-23.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!