Güneş doğarken ilerler,
Martta ekilen kozalar.
Dört parmakta çapaya gelirler,
Nisanda da ikilenir kozalar…
İkindi üstleri garbi yeli eser,
Zaman çabucak gelip geçer.
Gübresini dökerek suyuna başlarlar,
Beşinci seferinde onu da boşlarlar.
Toprağa ilk yağmurlar düşmeden,
Kulakları tozlu çıkıverir,
Tomurcukları beyaz bir gül gibi,
Nazlı nazlı açıverir o sıralar,
Çukurova gelinliğini giyiverir;
Tarlada takımda bembeyazdır kozalar…
Ağustos eylüle devrilirken,
Tarlalara ırgatlar giriverir,
Artık görücüye çıkarlar,
Hararlara toplayıverirler.
Doğduğu köyden uzaklara,
Kâh römorklarda,
Kâh kamyonlarda,
Sallanarak gidiverir kozalar.
Bir zaman ambarlarda,
Bir zamanda depolarda,
Eğreti bir gelin gibi,
İstiflenerek misafir olurlar.
Gün gelir çırçırların,
Dönen dişlileri arasında,
Kendilerini buluverir kozalar.
Canlarından can çıkıverir,
O çiğitlerden soyuluverir,
Güneyin çilekeşidir kozalar…
Kozalar altın kozalar,
Kış geliverir,
Isındığımız yorganlarda terletiverir.
Yaz geliverir,
Yattığımız yataklarda kirleniverir,
O nasırlı ellerden çıkan,
Işıl ışıl ışıldayan,
Güneşin çocukları kozalar.
19-11-2009
Yaşar CeritKayıt Tarihi : 7.7.2016 00:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!