Güneş kıskanç
bulutlar küskün
umutsuz ağaç,
bitkiler mahzun
karanlık kör,
güneş ve dünya
yağ - ma - la - ma
yıkılan bozulan
doğa
küresel ısınma
uluslararası çevre kirlenmesi
bildirgesi
insanlık ve doğa
ilişkisi
bana değmeyen yılan
bin yaşasın
felsefesi
atom,
hidrojen
nükleer
de - ne -me - si
zehirli
atıklarla
savaşlarla
kimyasal
ve yasal
? ? ? O
zon
taba
kası
de
lin me si.
Kayıt Tarihi : 2.2.2007 23:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
YİTİRDİKLERİMİZ Seksen yaşına gelmişti. Ne zaman bahçeye gitse gözyaşlarına boğuluyordu. Yaşlılıktan ve sona yaklaşmış olmaktan değildi gözyaşları. “ Dünyaya direk kalacak değildi ya.” Vakti saati gelince elbet bir gün göçüp gidecekti şu dünyadan. Onu asıl üzen şey, bahçenin şimdiki durumuydu. Tüm ömrünü geçirmişti o bahçede. Bahçenin geliri ile dört çocuk okutmuş, dört çocuk evlendirmişti. Yemyeşil, güllük gülüstanlık bir yerdi bahçe. Her türden meyve ağaçları yetişir, dallarında çeşit çeşit kuşlar öterdi. Bahçe yamacındaki kayaların gögsünden su, aşağı akar, savaklara birikirdi. Savaklar kayaların içinde doğal birer su havuzuydu. Bu doğal ortamda, kayanın kucağında, bir güzel dinlendikten sonra, şarıl şarıl bahçeye bırakılırdı. Otlar diz boyuydu. Ya o kenardaki çiçekler? Bin bir renkle bezenmişlerdi. Gökyüzü, hem gece, hem gündüz pırıl pırıl yanardı. Maviydi gökyüzü. Kelebekler rengarenkti. Yoncalıkların üstüne pır pır konarlardı. Sonbahara karşı yerde bitenlerle, dalda bitenlerin kokusu birbirine karışırdı. Kavun, karpuz, biber, patlıcan, salatalık, domates, kabak,pancar,havuç,turp,marul, maydanoz,ve ayçiçekleri ekiliydi. Bunların etrafında elma, ayva, armut, kiraz, vişne, ve zerdali ağaçları çevriliydi. Nesilden nesile geçen bir cennet yaratılmıştı. Son yıllarda sular azalmakla kalmamış iyice kurumuştu. Savaklar, artık su havuzu olarak kullanılmıyor, içlerine elma depolanıyordu.Suların çekilmesi ile önce kelebekler kaybolmuş, arkasından bitkiler kurumuştu. Ağaçların dallarında yapraklar cılızlaştıktan sonra, çoğu ağaç gövdeleri kurudu. Kurumayan ağaçların da gölgesi yoktu. Meyveler yapraksız ağaçlarda çıkmaya başlamıştı. Kuş cıvıltıları susmuştu. Geceleri kurbağa sesleri duyulmuyordu.Kargalar ortadan kaybolmuştu. Böcek sesleri bitmişti. Yıldızlar akmıyor, ay gülmüyordu. Toprağın rengi değişmişti. Arazi kuruyordu. Su yoktu. Kışın kar nadiren yağıyor, çok yağsa bile üç günde eriyor, toprağın gözü yine havada kalıyordu. Yağmur duası falan kar etmemeye başladı. Bulutlar küsmüş, toprak boynunu bükmüştü. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, şehir üstüne geliyordu bahçenin. Belediye, çöp kamyonlarıyla adeta çöpten bir duvar örmüştü bahçenin çevresine. Yaşlı adam, “Hey Allah’ım, ben, bu dünyayı böyle mi teslim edecektim? ” diyerek bir daha ağlamak istedi. Ama ağlayamadan oraya, kızgın güneşin altına yığılıp kaldı. Hüseyin Seyfi
Güneş kıskanç
Güneş kıskanç
bulutlar küskün
umutsuz ağaç,
bitkiler mahzun
karanlık kör,
güneş ve dünya
yağ - ma - la - ma
yıkılan bozulan
doğa
küresel ısınma
uluslararası çevre kirlenmesi
bildirgesi
insanlık ve doğa
ilişkisi
bana değmeyen yılan
bin yaşasın
felsefesi
atom,
hidrojen
nükleer
de - ne -me - si
zehirli
atıklarla
savaşlarla
kimyasal
ve yasal
? ? ? O
zon
taba
kası
de
lin me si.
Hüseyin Seyfi Dogum günün kutlu olsun
mükemmel bir paylaşımdı şiiri kutlarım
NE
bildirgesi,
'bozmayın doğamızı'
savaşlarla,
barışlarla büyütelim
sizi, ''...
.............
TEBRİKLER DUYARLI ŞİİRİNİZE ....
SEVGİ VE SAYGILARIMLA.
severek okudum
kutluyorum...
TÜM YORUMLAR (6)