Ekim şafakları gecikerek geliyor
Bozulmaya başlıyor metal aydınlıkta bağlar
İş başı yapıyor kesiciler
Salkımlara veda eden taneler cam bilyeler gibi
Yer çekiminde parçalanıyor.
Toprakta,üşümüklü şıra kristalleri
Sevgilimsin , kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,yapacak
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Devamını Oku
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden
Çocukluk günlerim. Okul dışı zamanlarda koşarak gidip, aile büyüklerimizle birlikte, üzüm kesme, selelere doldurup, taşımalar, kazanlar, kepçeler, odunlar, pres, hele o arılar, arılar. gece ayazla beraber duyulan çakal ulumaları, tava ateşinin sıcaklığında kapanan uykulu gözler. Köpüren pekmezi maşrapalarla karıştırma. Bağ bozumu, pekmez kazanları... Yaşamın güz mevsimine dayanmışız Necdet abi. neydi o güzel günler... Yüreğine sağlık.
İşçilerin şafakla birlikte işe gidiş telaşlarını görür gibiyim.Serin olur biraz ekim sabahları. Yaza benzemez.
Kasalar doldukça
Bağırları boş kalıyor asmaların
Öyledir. Sürekli bir denge vardır doğada. Bileşik kaplar örneği. Ve kiminin sefası bazılarının cefasıdır genelde. Yükselenlere dikkat edin. Dişleriyle, tırnaklarıyla tırmanıp çıkan çok azdır zirveye. Birilerinin omzuna basıp çıkmışlardır çokları...
Birileri çiğnenen, diğerleri çiğneyerek yükselen... Şiirdeki dolup boşalmalar gibi...
Kurumuş kahve rengi sarısı yapraklar
Ayaklar altında ağlamaklı
Aç kuşlar alçaktan uçuşuyorlar.
Doya doya bağrımıza basıyoruz güzü
Doğanın yasasıdır bu. Doğumlara sevinirken ölümlere üzülmek gibi gelir bana ilk bahara sevinip güzün hüzün vermesi.Yine de sevilir kışın habercisi olduğu biline biline...Kim bilir?... Ardından baharın geleceğini bilmektendir kabullenmemiz belki de... Kutluyorum içtenlikle öğretmenim. Nicelerine...
Bir şeyler söylemek geçmiyor içimizden
Dağların ardında kalıyor deniz kokuları
Iradıkça kırılan bir şeyler var
Tanımlayamadığımız
bir bağ bozumu,ekim serinliği insanın
içinden birşeyler gidiyor,belkide insanlığın desek daha doğru olur.
yine üst seviyede bir şiir okudum Necdet hocam,kutluyorum.
'Dolmak ve boşalmak...'
İlgimi çeker benim de Necdet... Bir şiir çıkacak gibi ama zamanı bilemiyorum... Hele bir 'kristalleşsin' üzüm şırası gibi...
Demem o ki... Dolan var ise, aynı nesneyle... Mutlaka boşalan da vardır... Kasalar üzümle dolarken, bağların bağrının üzümsüz kalması gibi... Ekim şafakları gecikiyorsa, gecenin ve karanlığın uzaması gibi...
Yaşam ve insan da öyle değil midir? 'İyiler azalır', kötüler artar... Sevinçler azalır, acılar çoğalır... Boşluğu sevmez hayat, mutlaka doldurur...
Günümüzün sevgisizliği hiç boşuna değil...
Kutlarım Değerli Dostum..
Doya doya bağrımıza basıyoruz güzü
Güzel bir şiir...Hayatı seven bir insan var bu şiirde...Güz bende hüzün oluşturuyor
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta