Senin adın Şiiri - Murat Ülkü

Murat Ülkü
1302

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Senin adın

Senin adın artık ne bir dost, ne de sevgili,
Senin adın: Sırtıma saplanan o soğuk hançer.
Yüzüne baktığımda gördüğüm tek bir iz:
Münafık bir yalanın buzdan, donuk maskesi.
Oysa bu hanede sana sonsuz güvenin kalesi vardı.

Dostluğumuz dediğimiz o ulu çınar,
Kökünden zehirle çürümüş bir koflukmuş meğer.
En zayıf anımda, en kör noktadan vurdun sen,
Elinde iftira denen o ağır, kara mühür.
Sana helal ettiğim her bir anım haram olsun.

Sevgiye ihanet bir yara açar sadece belki,
Ama dostluğa edilen bu kahpe veda bir ölüm.
Sen, benim en mahrem sırlarımı bilen kişi,
Şimdi o sırları pazarlayan kirli tüccarsın.
Ciğerimden sökülen, bir daha dolmayacak nefestir bu.

Attığın her iftira, bir kurşun gibi dönsün,
Dolaşsın, gelip kendi uykuna saplansın.
Benim alnım açıktı, ruhum ise tertemiz,
Senin gölgende yürüyordum, ışığı görmeden.
Şimdi anladım, o gölge zehirli bir bataklıkmış meğer.

Hatırla; aç bıraktım kendimi, doyurmak için seni,
Uykusuz kaldım gecelerce, huzurla uyu diye.
Şimdi o ellerinle ördüğün yalanların ağı,
Kendi boynuna dolanan bir keskin ilmek olsun.
O sözler, kalbinde hiç dinmeyen bir çivi sesi olsun.

Oysa ben, sana güvendiğim o masum anları,
Hayatımdan söküp zamanı durduramam ki.
Yanan sadece yuvamız değil, tüm inancım,
İnsan denen varlığa duyduğum o altın itimat.
Sen, o itimadı darmadağın eden bir tsunamisin.

Sen gittin; ne bir iz, ne bir pişmanlık kaldı bende,
Arkasında kalan sadece külden bir yeni anka kuşu.
Artık seni ne sevgi, ne de nefret besler,
Sadece kayıtsız bir boşluk, sonsuz bir suskunluk şimdi.
Kalbimde ölen düşmanın değil, yeni bir benin anıtısın.

Zannetme ki unuttum, zannetme ki bu geçti gitti,
O iftiranın lekesi, ruhumun mermerine işlendi.
Gözlerinle bakıp yalan söylemek ne kolaymış öyle,
Sanki bir sahneymiş taktığın o sahte samimiyet.
O sahnenin altında çürümüş bir vicdanın varmış senin.

Bu şiir; bir ağıt değil, ebedi bir mahkeme kararı sana,
Nereye gitsen, vicdanın gibi peşinden takip etsin.
Dostluğa ihanetin o acı, zehirli meyvesini ye,
Her lokmanda boğazında taş gibi düğümlensin.
Huzur, sana bu dünyada sonsuza dek yabancı kalsın!

Senin gidişin, benim kendi zırhımı kuşanışımdır şimdi,
Ama içimde ölen o saf çocuk asla geri gelmeyecek.
Ona attığın iftira, bana bir sert ders oldu,
Şimdi yürüyorum; tek başıma, çelik gibi dimdik ve soğuk.
Ve o günden beri, insana güvenim sıfırlandı.

Artık aklımdan sildim yüzünü, ismini, hatta sesini,
Ama o ihanet denen derin yara hiç kapanmayacak.
Ne zaman bir dostluk görsem, ne zaman bir samimi sevgi,
O derin çukurda senin gölgen hep bekleyecek sessizce.
Bu şiir son mühürdür; sen, vicdanının sonsuz kelepçesisin.

Murat Ülkü
Kayıt Tarihi : 16.11.2025 18:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!