AHMET BEKTAŞ GÜNAH ŞİİRLERİ

AHMET BEKTAŞ GÜNAH ŞİİRLERİ

Ahmet Bektaş

Sonuç Niyete Tercihe Bakar

Ahret denen ahirdir!

Ahir, insan tercihlerinin (izafi zaman mekan boyutlarında) yansıması, görünmesi.

"An" da olan bir tercihin, zaman ve mekan içersinde genişlemesi. Geçmiş ve geleceğe yayılması. Geçmiş ve geleceği oluşturması, şekillendirmesi.

Bu açıdan bakınca “Ahret” olarak bilinen de aslında "An" da yapılan tercihin zaman ve mekan boyutlarında açılması. Netice vermesi. Boyutsal sınırdan dolayı “Gelecek” olarak bilinen şeyler başka bir boyutta “Geçmiş” olarak görünebilir. Şöyle bir durum var. “An”, zaman ve mekan boyutlarının sınırından dolayı geçmiş, gelecek şeklinde görünüyor. Eski makaralı video kasetleri bilirsiniz. Kasette hem geçmiş hem gelecek hem an vardır. Okuyucu başlığın önünden geçerken her kare “An” durumunda; başlığı geçince “Mazi (geçmiş) ”, henüz geçmemiş olanlar da “Müstakbel (gelecek) gelecek konumundadır. Kasetin geleceği okuyucu başlıktan her kare geçmeden bilinmez. Okuyucu başlığı “An” olarak düşünmek anlamı kolaylaştırır. Kasetin içeriğini bilen, kaseti hazırlayan için kasetin başlıktan geçmesinin yani zamanın önemi var mı? Elbette yok. Yani yönetmen oyundaki oyuncuların kaderini bilir. Doğaçlamalar dahi yönetmen onayına bağlı… İçeriği zaten kendi hazırlıyor! İçeriği neye göre hazırladığını da kendi biliyor! Onun için içeriğin kusursuz işlemesi önemli. Yoksa içerikteki iyi, kötü algılar önemli değil. Şöyle ki sahnelerde görev yapan herkes rolünü iyi oynadığında takdir görecek! Katil rolündeki veya tecavüzcü rolündeki de ücretini alır. Hatta iyi yapmışsa rolünü pirim bile alır! Yani yönetmen için roldekilerin rol harici şahsiyetlerinin iyi kötü olması önemli değildir! Roldeki başarısına bakılır. Peki masum, iyi rolünde olup da rollerini beceremeyen sırf rolü masum ya da iyi diye takdir görür mü? Hayır göremez! İşte zurna burada “Zırt” diyor! Genelde dini öğretilerde masumiyet ve iyilik üzerinden gidilir ve kalite ihmal edilir. Oysa kalite önemlidir. Şeytan dahi Allah’a hizmet eder. İnsanların terakki etmesinde rol oynar. Yoksa Allah haşa şeytandan korkuyor ya da gücü yetmiyor da şeytan insanları azdırıyor değil! Herkes rolünü oynar. İyi oynayan kazanır! İyi rolde kötü oynayan da kaybeder. Misal uzamasın konu anlaşıldı aslında “Kader” konusu bu.

..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Duygusal Şirk


Şirk, dini literatürde Allah’a eş koşmak, ortak koşmak manasında tarif edilir.
Bir şeyi Allah’tan değil de her hangi bir sebepten veya kişiden bilmek “Şirk” kapsamındadır. Evrensel işleyişte her şey Allah'ın kontrol ve bilgi dahilinde işler! Tüm işleyişin sebep, sonuç ilişkisi içersinde cereyan ettiği unutulmamalı. Evrende iyi, kötü olarak insan izafiyetinde tanımlanan her şey sistemin içinde işleyişe dahil. Bu anlamda “Hayır ve şer Allah’tan” denir ki insanlar işleyişi sebeplere ve insanlara verip şirke düşmesin!

Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan (günah) ları ise dilediği kimseler için bağışlar. Allah'a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. Nisa ﴾ 48) http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#4:48

Sebep olan yapmış hükmündedir!

..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Vicdan

“Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muâmele ederim.”

“Vicdan” sözcüğünü ilk defa babamdan duydum!
O’na suçluların neden hapse atıldığını sormuştum. Hapse atılmazsa başka suçlar da işler, yaptığının sonucunda kendi zarar görürse daha iyi anlarmış başkasına verdiği zararı. Yakalanmaz ya da suçu ispat edilemez serbest kalırsa diye sorduğumda; “İşte o zaman da vicdan azabı onu yakar” demişti. Anladım ki insanı ilk olarak vicdanı yargılıyor.

İnsanlık tarihi boyunca iyi/kötü; günah/sevap şeklinde öğrenilen davranışlar vicdana etiketleniyor. Bu kodlarla yapılıyor tüm vicdani değerlendirmeler. Bireyin kendi tercih ve davranışı bu kodlar üzerinden iyi veya kötü hisleri üretilmesine kaynak oluyor. Bu öğretilerin, kodların sağlıklı olması, yerli yerinde olması kişinin isabetli duygular üretmesini sağlıyor. Vicdanın rahat olması için doğru kodlanması esastır. Dünyaya suçlu olarak geldiğine inandırılan bir birey “af” peşinde koşacak devamlı günah çıkaracaktır. Günah korkusu ile yaşayacak, günah olmayan şeylerden de kaçınmaya başlayacak; buna da kendince takva diyecek. Takvalı olunca da diğer insanlardan üstün sanacak gereksiz yere kısıtladığı şahsını…

İmam-ı Gazali’nin “İhya-i Ulumiddin” eseri muhteşemdir 4 dev cilt. Zamanında temel kaynak olarak büyük fayda sağlamış. O kadar ince ve ayrıntılı bir eser ki bu zamanda okuyan için kaçınılması imkansız görünen günah kodları yüzünden bazıları aklını yitirme derecesine gelebilir.
..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

İyi Kötü

İnsanın tercih ettiği kendine göreceli olarak iyidir! Tercih etmediği de kendine göreceli olarak kötüdür! Evrende aslen “İyi-kötü” ayrımı yoktur! Bir unsura iyi olan diğer unsura kötü olabilir! Tüm unsurlar yerinde olduğunda tercihe göreceli olarak iyidir! Arı çiçek ister, bok böceği gübre ister!

İyi veya kötü konusunda belirleyici olan insan tercihidir! Tercih ise evrenden, esmadan yapılır! O halde “Kötülükleri, ‘Ben’ tercih eder, iyilikler Allah'ın! ” şeklinde ayırmak abes olur! Yani hayır da şer de aslen evrende ayrılmamıştır, tercihle benlik ayırır! O halde bu ayrımı yapan benliğe göre oluşur günah-sevap! İnsan bir şeyi “Kötü” kabul ediyorsa, benliğine saygılıysa tercih etmesin; “İyi” kabul ediyorsa da (başkasına zararı dokunmayacak şekilde dilediğini) tercih eder! Çelişkiler içerisinde debelenip sonra da iyi-kötü üzerinden bir sürü yanılgı yaşar! Zaten evrensel işleyişe uymayan eylem ve tercihler geri kişiye “Cehennem” olarak yansır; buna da kötü tercihin geri yansıması olarak bakabiliriz, iyi tercih de yansır ona da “Cennet” yansıması olarak bakabiliriz! Torpil arayışı vardır, o da kutsal alandaki gayretlerde ve ayrıcalıklı olmak isteğinde saklıdır! Yani her şey ortada yanılgılar ve debelenişler de ortada! Görene!

Kişi kendini nasıl vasıflar ise öyledir zaten. Beylik laf eder bazısı, kendi adına da konuşmaz genelleme yapar "Hepimiz günahkar! " beyliğinde bir laf eder ki akıllara zarar! Kendi günah saydığı şeyi ya da günahını başkalarına dağıtınca aklınca yaranacak Allah'a…

Günahkar olarak kendini kabul eden, zaten durumunun farkındadır! Başkalarına bu konuda akıl vermeye çalışması ise çaresizlik ve cahillik göstergesidir! Yani ilk önce kişi kabul ettiği şeyleri kendi içselleştirecek. “Günah kötüdür! ” diyor ve kendini günah içinde görüyor! Sonra da nasihat veriyor!

..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Bir Şeytan Edinmek

Bireysel yansımalar, toplumsal alanda gözlenebilir! Bu gözlem bireysel olur! Aynı şeyi gözleyenlerin farklı açıklamalar yapması bu yüzdendir! Yazımı, tamamen bireyin iç alemine dair yazıyorum! Hariçte bunu nerede gözlerseniz o dahi sizin bireysel gözleminiz olacak! Bu gözlemleri “İyi-kötü” göreceliliğinden bağımsız yapalım ki durum anlaşılsın! “İyisi-kötüsü” kişiye kalsın, biz durumu anlayalım!

Hani iskambil oynayanlara, “Şeytanınız bol olsun! ” derler! Şans oyunlarında talihi, “Şeytan” üzerinden düşünürler! Yapılan iş, şeytani bir iş olarak kabul edilmiş ise o işte başarı da “Şeytan” üzerinden kabul görecek! Yani şeytanı bol olan kazanacak! Burada “Kazanmak” olumlu, bu masada “Meleği bol olan” kaybeder!

Şeytana devamlı lanet eden insanları düşünelim; bu aslında şeytani şeyleri kendine çeker; bu olumsuzluklar yüzünden ve daha fazla lanet okuması gerektiğini düşünür! Kısır döngüyü sarar!

Şeytan edinme yoluyla bir alanda kabul görmek veya egemenlik kurmak isteyen birinin bir şeytanı olmalı ki bununla etki oluştursun! İnsanlara “Şeytandan sakının” dediğinde bile şeytan üzerinden “Kendinden sakınılmaması” konusunda telkin vermiş olur! Şeytan üzerinden kendine güven oluşturur!

..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Böcek Mi Bebek Mi?

Günümüz çeteleşen insanları, bebekler gibi! Akılları basmayınca bir grup içinde kendilerine yer arıyorlar; bu gruplar çeteler, ideolojik örgütler, dinsel gruplar, siyasi gruplaşmalar olabilir! Toplum tam gelişmeyince bu haller kaçınılmaz! Bebekler, kendi aralarında çeteleşince mahallenin iki bakkalından biri bebeklere çikolata verip diğerinin cam çerçevesini kırdırıyor!

Bebek akıllı yaşlıları bir araya getirenler de onlara kendini toplum içerisinde ifade edeceği bir ortam sunmuş oluyor; tabi ki karşılığı, ideolojiye veya gruba destek! Bazı niteliksizler de kendini ifade edeceği ve niteliksiz yanının kapatılacağı ortama kaçıyor!

Bazısı da toplumsal olarak bir gruba girmenin heyecanını yaşıyor; insani ilişkiler açısından! Bunların tamamı toplumun eksik yanlarının ideolojik ya da dinsel ya da diğer egemen gruplarca kullanılmasına yol açar!

Bebeklikten kurtulma çaresi var mı?

..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Günah Sevap

İnsanın Dünya (esfel) boyutundan bakınca görülen; iyi / kötü, güzel, çirkin, günah sevap aslen evrensel boyutta denge içinde ve denge için var!

İnsan bulunduğu boyuta izafi olarak bu durumlardan kendine uygun olanı çeker. Bulunduğu boyutta kendine uygun olanları "İyi, sevap" şeklinde yorumlar. Uygun görmediklerini de "Kötü, günah" şeklinde kendi boyutuna has değerlendirir!

Hayır ve şerrin Allah'tan olduğu bu nedenle söylenir. Hayır sanılan şeylerin başka boyutlarda şer olması, şer sanılanların da hayır olması evrensel denge içindir. Demek evrende "Şer" yok. Bize ve o an bulunduğumuz boyutua uymayan var. Cehennem'de kötü kabul edilen ve yakan ateş hayırdır, Cennette ise tüm güzel kabul edilenler hayırdır. Evrensel bakıldığında ise hepsi hayırdır. Yani olması gereken yerde olan hayırdadır.

İnsan Dünya'da olması gereken yerde midir? Elbet değildir bu nedenle "Miraç" yapmak ve aslına dönmek ister. Ahsende en yüksek makamda iken, esfele en aşağıya düşen insan olması gereken yeri bulmak için yükselmek ister...

..

Devamını Oku