Güneş tam tepede, alevleri yalazlanırken,
Sen gölgeleri bir rüya fırçasıyla boyuyorsun
Ağaçların dans eden siluetlerini mora,
Denizin kabaran dalgalarını altın sarısına…
Gerçeği, hayalin paletinde eritiyorsun,
Kurşuni dünyayı bir ressam edasıyla
Renklerin şarkısına dönüştürüyorsun.
Bir yaprak düşerken, zamanın dilini yakalıyor,
Kum saatini ters çevirip sonsuzluğu öpüyorsun.
"İmkânsız" diyenlere inat,
Gün ışığını kelimelere dönüştürüyorsun
Her ışın, bir mısra olup dökülüyor sayfalara,
Kâğıtlar, seninle nefes alıyor.
Ellerinle dokunduğun her şey,
Bir masalın ilk cümlesi oluyor:
Taşlar fısıldıyor, "Unutulmuş krallıkların hikâyesini,"
Çiçekler mırıldanıyor, "Sevdanın ilkbaharını"…
Sen uyanıkken bile dünya uykuya dalıyor,
Rüyaların, gerçeğin sınırlarını
Bir çocuk coşkusuyla zorluyor.
Gün ortasında bir bulut, gökyüzüne mürekkep lekesi,
Sen onu kanatlı bir at’a dönüştürüyorsun.
Rüzgâr, hayallerini savururken ufka,
Yıldızları avuçlarına topluyorsun
Geceyi gündüzün içinde
Bir bohçaya sarıp saklıyorsun.
Gün ışığında rüya gören birisin sen,
Gerçeğin sınırlarını bir çocuk cesaretiyle eğip büken.
Bırak, gölgen peşinden hayal denizine yüzsün –
Karanlık bile titrer senin yanında,
Çünkü sen, ateşi sudan çıkaran
Bir meşalesin!
Huban Asena Özkan
Kayıt Tarihi : 28.3.2025 18:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!