Ehil sancılarda kızılca kıyâmet
Avuçlarda unufak edilmiş yıldızlar
Sağanaktır kıblesi metânet olanın otağına
Derin uykularda tan yıldızı
Eskitir karanlıklar kucağında yüzünü
Yüzümde karanlıklar ana rahmindeki aydınlıkları
Zembereği şaşmış anın
Geri kaldıkça buz dağlarından yankılanır sesin
İleri gittikçe ateş yontturur
Yalımlı alıyla közünden kamaşır yürek
Ziyân karanlığa kenetlenir elemlerin cümlesi
Dönüp baksan geriye
Geçmiştedir hâlâ silinmez ayak izleri
Hangi mavi soyundandır düşler
Hangi bahar kokusunda elvanlanır çiçekler
Kirler çeliklenir sanki
İliklenir şahdamarına
Attıkça
Attıkça sözün sözlüğünden imtina eder
Özünse törpülenmiş ömründen
Bikes duruşuna armadır artık
Firkât biçâresi asaletin …
Göğsünde dağlar biter üst üste
Üst üste biner sezdirmeyen incelikle
Eteklerine düşer ihanet gölgesi
Bembeyaz nefesini irkiltir
O ilk değen zulmün kara cemresi
Gümüşi akasya suretinde dem tutar
Ansızın açıveren cehennem çiçekleri
Yağar yağar yağar
İliğine, kemiğine sırılsıklam ıslatana dek
Sabrın örsüne vurulan zemheriler
Beyazlığının hatırına
Lâl kesiği dudaklarda kar busesi
Dongun, suskun alışkanlıkla...
Üşütmez olur artık soğuk yangınlarıyla
Hasmın sancağı dalga dalga semalarında
Ürkmüş kuşlar gibi masmavi hısmın
Kanat çırpar artık meçhûl ufuklara
Şaşmış zembereğin zili çaldıktan sonra
Hep mi yarının yarınına taşır düş gülüşlerini
Çoğalası ahraz umutlu bekleyişler
Irak mı kalınır tutkuyu tutuşturan gün ihtilâlinden
Hüzünbaz vuslatın göğsünden esaret mi sağalır hep böyle...!
Bilen varsa söylesin derilir mi ki?
Bir gün gamzelerdeki şebnemli güller...
Kayıt Tarihi : 4.5.2012 16:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir gün gamzelerdeki şebnemli güller...
Final mütiş olmuş Şükran hanım, kelimelerin eksilmesin dilinden.
TÜM YORUMLAR (3)