Üstü açık göklerde seren serpe bir yağmurdu sanki
Sıcak sıcak ve gevrek bir günü fırınından kapıpta gelen
Hani nasıl diyim..Kapılarda onüçüncü kapı..ve sağlam..
Çok açtığın kapılardan kalkansız ve mızraksız
Bir yenisine keşfoluyorsun gibi gizli yollu
Deeeaaaahhh...! bilirim ben böyle günlerin kahveleri geride bırakan
Büyülü bir kokusu vardır
Kaçak bir kuytunun
Adı bellisiz rügarlarını gezdiği bayırlardan çekip döşüne sardığı bir giz
Yaman eser
Bir yaman eser ki;
Sorsan nafile
Hani nasıl diyim, doyulası bir gülüşün kucaklarına koşan
Sıfır ve
Sıfırdan sonrası
Nasıl diyim işte, sen de bilirsin ya öyle köprüleri
Yolundan gönüllü hayatlar geçtikçe
Ömrü diri kalan
Bir gün evvelisinde yapraksız ağaçlarda ay da vardı
İki orta halli mutluluğunda kıpır kikir kadının yakamozlu suya bakan
Evvel akşamında gölün kıyısını gezdiğimin
Hiiiç lafı uzatmayım
İkincisinde Olga vardı..
Bunda bunca lafımın kıymetli konuğu Olga...
Olga...?
Yoooo öyle hafife alınacak bir durum değil...haaa..!
Bütün ' açın yolları! ' diyene püskürmüş en dehşetli yanardağ gibi
Bırakılmış koskocaman çığlıklardan ne varsa
Solfejine basılmış perdelerin en yüksek seslisi Olga.
Bahçesi büstlü çılgınca kişneşen bir galerinin önünde tanıdım
İnsanı mimleyen ve gözlerine dokunduğunu olduğu yerde
Kımıldamaz hale getiren kirpikleri
Ve kısık, kendini aşka vakfeden gözlüklerine saklı o
.....Siiiiimsiyah gözleri...
Slav bir okşayışın en dayanılmaz hükmüne alanıyla
Olga işte, kolay kolay anlatılmaz ki..Kaşı, gerdanı..gıdısı..
Bütün gayretimi büyük bir ağacın koynuna sindirip
İşlettiği ayakkabıcı dükkanına ilğimi bağlayıp..
Yaklaşan her dakkanın olganın diliyle tercuman ettirerek
...cumaya...öğleden sonra üç bucukta...
Büyük çınarın yola tarlalara bakan tarafında..
Sanırsınki ağacın bile gözü olgaya kesik..
Tarlada birbiriyle güreşen kuzgunlar sanırsın ki, Olganın talibi
Saat küüüüüt küüüt..Olgaya can atan, yüzünden günaha girilen
Elma diyarı gibi dal ve dalyan..
Geldiğinde olga..
Bindiğimizde saatin üçbuçuğuna..az gittik uz gittik..tepe dere..
Döner miyiz daha geriye, onun dizlerinin bağı meğer benden de
tiiir tiiir tirr
Elde ne varsa bütün köşesini bucağını sökülsün bize dedik güze
Gazel çığnadık, suyu dinledik, tabureler çektik altımıza
Kırdan kentten dumanlanmış demimize nere ne katarsa
Dostoyewski, Tolstoy ve ötekileri birer cümleyle geçerek..
Olga dedi ki 'dulum ben...'..' aslında evliyken bile sanki dul idim'
Anlattı olga... anlattıkça içinde yılların yosunlaştırdığı
Billur bir dereyi masamızdaki akşam sofrasına boşalttı...
mest oldu camları geniş bir mekanda tepeleri gölediğimiz zaman
Adının Helana kökünden geldiğini, bilgeliğin ve güçlülüğün
Namına değer olduğuna kadar...sonra kollarımıza yığıldı gece..
Ve şurda..şu anda, hemen ve hiç aksatmadan düzeni
Fin hamamı, Konsalik romanı, Burç, Belde ve...diye diye
Olganın oturası durası yok..
Aşkı kenara çektik
Gülüm aman amana..
Seyfi Karaca.........Nisan / 05
Seyfi KaracaKayıt Tarihi : 3.12.2009 00:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!