ben yerlerde,
O göklerde,
bakışır, gülüşürüz göz göze gelince.
yüreğim uzanıp
Değince bayrağımın teni tenime
Ne zaman yolum düşse sancılı yüreğimle,
Klasik müzik sesleri dans ederdi muayenehanesinde
Mavi köşkün turuncu renkli polikliniğinde.
Üşümüş yürekler nöbete dururdu kapısının önünde
Or-an şehrinin karla kaplı bembeyaz gündüzlerinde.
Gittiğim an anlarsın, yittiğim an.
En çok ne koyar içine biliyor musun?
Karanlık bastığında,
Evimizin kapısını açtığında,
Fark etmez mevsimi, içimdeki zemheri
Sonbahar hiç değil, kara kış sanki
Bir girdaba tutulur sebebi belli
Yüreğim bulutlu, zifiri karanlık içimdeki.
Bir yıldırım düşer, delip geçer hislerimi
Yem vermeden serçelerime, güvercinlerime,
Seslenemeden kedime, köpeğime,
Sormadan aç mısınız diye?
Helalleşmeden sevdiklerimle.
hey! dur dünya dönme.
dur! Sonbahar denen mevsim gelme.
adın gibi,
hüznü yüreğime yine yine indirme
yeter, yeter, yeter be!
ne çok koştum peşinden sürüklenircesine
uğrunda feda oldum, delicesine
bak işte sonunda geldim kendime
gidersen git, pes pes ettim artık.
ben varmışım güya rüyalarında
Görmezden gelemem dudak bükeni
İçli içli ağlayıp, için çekeni.
Sormazsan ayıptır çilesini, derdini
Ben değil, biz varız
Tek cüsse nedir ki?
Analar tırnaklarıyla toprağı kanata, kanata
Nice evlatlar doğurdu çığlık çığlığa.
Ne oğullar yolladı asker ocağına
Kurban olsun diye bayrağına, vatanına.
Yıldız, yıldız düştü her şehit annesinin saçlarına
Acemi aşıklar,
Küçük şirin, kiralık evlerinde şendiler.
Bir lokma ekmek,
Bir bardak sıcak çayla,
Tertemiz, içten aşkla yundular.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!