Şekerle çizilmiş seksekten çıkıyorduk,
çocukluğumun kırık
dizine tutunup.
Oysa kimseye göstermemek lazımmış
sakat yanlarındaki sızıyı.
Yer bildirimi yapınca, ilk oradan
yalnızlığa uçuran
kanatlar takındık seninle
önce uçtuk yerle bir,
dibinin dibinde
İçinde kırık kürekler gömülü bir mezar.
Taşı, yosunun vicdanına kazılı.
Kaç çocuğun oyunundan çalma bu tarumar!
Sesini kaybetmiş, emziksiz umudu konuşmalı.
uzattığım bir zeytin dalıymış
kızılca kıyametleri körükleyen
dilime dolanmış zeytinden kelimeleri boğansa
sade'ce bir huzur talebi
halbuki tek tek soyasım vardı
Hayallerin dibi yok sevdiceğim,
kaybetme umudunu!..
Sevdikçe yüzümüze ne kapılar kapandı.
Kaç yolun başında ne mayınlar patladı.
Işığımız çok azdı...
Yine de mumları titreyen gecelerde
-İntihardır yaşamak
Ellerinde zamanın zehirli artıkları nasır yapmışken
zorla yapışınca geleceğin yakasına
ve zehirlenmişken ufukta duran gündoğumu
intihardı sevmek bir masumu
gece ve kadın kadar
birbirine benzeyen
farklı iki kutuptuk seninle
sen
dumanında rüzgârı kör eden yangın
Dokunduğumda dökülen
yüzlerce saç telin
ağladı geceye
Yağmur astar çevirdi
parmaklarıma
öznesi yüklemine devrik satırlarda
günyüzüne çıkarttık
zeytindalını
zarfını hiç açmadan
el diline yamalı örtüler aldı
gün aymadan ne geceler sardılar koynuma
el fenerleriyle oyalanırken gençliğim
ne güneşler batıyordu ufkumda
ben miydim geceyi koynuna alıp yâr edinen
yoksa gecenin namussuz kolları mıydı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!