Sevildiğin yağmurlu
topraklarda
konukların yeşil yapraklar
kanayan
bir kuyuyu örtmekte
su
Bir kez daha yüce köpüklü dalgalar
Sedefleri devire devire geldiler
Milad'dan beri mercan resifleri
Gülmelek portresi
Oluşturuyordu uç kayalıklarda
Bir kez daha yenileniyordu sular
Artık evreni duymuyordum
ne de
gül yapraklarının sesini
çünkü asalak bir perde
evrenle senin aranda
siyah ışığını sızdırıyordu sadece
Ağaran yıldız gökle
Kızıl yer arasında
Ateşe yürürdüm
Asmak için ruhumu
Kendimi beklerdim
Hep
Öyle uzak ki yeryüzü ışıklı tabandan püsküren tuhaf
asmalarla
birlikte bir gece hükmü
yaban hayvan çığlıklarıyla doluyordu
ve
hava toprak
Artık yok bana izin bu sabah
göremiyorum ışıklar nerede ben nasıl kayıp bir denizde
titrek yıldızların ölü çekiminde
toz atmosferinin yeşil akışında
yıkımın sırsız bir aynadaki duruşuna
gövdemin hiçe sayılmasına
Bu sabah salkım söğütler sallanacak yine ölüler üstünde
çırpınacak öylece uzak kıyılarda
esecek ses veren yüreğinin üstünden doğru rüzgârı
geçenlerde anlatmıştır bozkırın acımasızlığı
insanoğlunun suçlu yürüyüşünü kutsal dağa
Akşamüstü ekin acısı mı bu
yoksa sarışın buğdayın iç çekişi mi
suların artık unutması mı toprağı
Nedir bu ağaç yalnız ürperen öyle
ayışığına hazırlanırken dallarını
Nereye vardık hangi kıyılara
yıldızlerın izni gerekti, çıkarmamız için tül giysiyi
sonra dalla kendilerini verdiler
eğri büğrü menekşeler kasrında
vahşi ve hayvaniydi
gece de tanımını çoktan aşmıştı
Hâlâ aranızda yatıyorum umarsız ölü olsanız bile
yeşillikler doluyor ağzıma, denizin ünlü tıkaçlar
kitara sesleri başlıyor
gece derin nefesini salıyor koynundan
o büyük taş bir türlü kımıldamıyor
yalnızlık yeni bedenim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!