Demir parmaklıklar,
sürgülü kapılar
Hele hele duvar dibi gardiyanlar
hiç değişmemiş.
Yıllar sonra her şey yine aynı
……….bildik,tanıdık.
………..ve karanlık
Arkadaş, bu gece sana ağladık.
Tüm insanlığımı şuramdan söküp aldın
Karşında küçüldüm küçüldüm.
Sen ipe gitmeden önce,
ben çoktan ölmüştüm.
Sen, “Devrimciliğimin olanca ateşiyle”
…………………deyince
Ben de ne hal kaldı,
ne de adamlık.
Şimdi devir değişti.
Kimi kapağı Amerika’ya attı
Kimi de derin devlet oldu, üç kuruşa dostlarını sattı
Yani diyeceğim şu ki;
Geride kalan üç beş kişi…
Kıvırcık Osman radyo tamircisi.
Radyolar da piyasadan kalktı ya.
Garibim ne yapsın, çocuklarımın rızkı diyor
Edebiyatçı Kadir dersen bir markette muhasebeci
Geçenlerde az kalsın bilgisayarı kafama geçirecekti..
Galiba beni eski polis zannetti
Sonra kendimi tanıttım.
Vay be Kadir!
Sen kocayacak adam mıydın?
Saçlarında siyah kalmamış
Ayşe’ye yangındı..
Ayşe bacı da ona.
Birbirlerini sevdiklerini hiç söyleyemediler..
Ulan! Olur mu be!
Böyle bir sevda yarım kalır mı?
Kaldı..
Ayşe kız gurbet de memleket hasretinden öldü.
Kanserden dediler.
Yandım gardaş! Yandım!
Görüyon mu? Bak bak!
Sol serçe parmağım o günden kırık.
Ölüm haberi gelince
Gelince acısı
Vurduğum taş,
Vurduğum dünya
Parmaklarımda kaldı…
Nerden aklıma geldin?
Filmini niye seyrettim bilmem ki..
Ulan ne yufka yürekliyiz be!
Sen onurunla dikilince…
Ben de aldım kalemi elime..
Ooof! Of!
Yine beni söyletme
Güle güle arkadaş!
Güle güle!
Kayıt Tarihi : 12.12.2008 21:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!