Önümü göremiyorum,
Zifiri karanlıkta kaldım
Sesime gel diyen yok
Susma anne
İn cin top oynuyor hayatımda
İz bırakmaz dokunuşum
Boşluktayım ya da boşluk benim
Hangi makamla üflese hayat
Aynı ahı söyleyen neyim
Tenimin kadehindeki kızıl şarap
Sarhoş muyum
Gözlerim tavanda
Yatağım çivili tahta
Kımıldasam daha geniş
Dursam daha derin
Acının coğrafyasında
Evlerin penceresi yok
Kaybettim kendimi
Dilimdeki kutsal kelimeden bir harf düştü
Cennetten tek başıma kovuldum
Avcumdaki elmada yok dişlerinin izi
Terk etti beni
Şeyler uyuyor, en çok da karşımdaki koltuk
Rüyaların sesini kısma vakti
Umulası saatler değil, varsın uyusunlar
Yük trenleri
Yerin altından fırlamış
Geceyi yara yara uzayan
İnsana uzak, doğaya aykırı, evrene yabancı
Kaldırımdaki uyanışın; tanımsız cisim, belki de ufo
Ne ölü, ne diri
Allah kadar yalnız, eşya kadar iktidarsız…
Hele vakit geceyse,
Epeyce geçkin bir gece…
Soldukça gölgesi uzar düşlerin
Ve can pahasınadır aşkın endazesi...
Hafızasızdır viran gönüller;
Biraz yaşanmış, çokça yaşanmamış...
Aynı gecenin plağında kendimi tavaf ettikçe
Mademki gül yaprağıyım,
Beynimin epileptik kıvrımları
Kış gecelerinin ayazında kalmış
Telefon telleri gibi gerilip titreşecek.
Müzik mi çok çalacak,
Yoksa ben mi çok duyacağım?
Her nota bir başkasını çağırırken;
Çığlığını alına saplar
Devirir endamını gül
Kanı damlar hülyasına
Yasağın entarisini naza
Acının kabuğunu hazza
Kapıları kilitli gönül eğlencelerinin
Yok gidecek yerim, duracak kararım
Evlerin ışıklarına bakıp şarkı söylüyorum
Bu aşk da mundar gitti
Daha sabahlayacak çok gecem var
Can Yücelin yolundasın yolun açık olsun