Saklı Kentte Pembe Gül Yanaklı Prenses ...

Zeki Çelik 2
640

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Saklı Kentte Pembe Gül Yanaklı Prenses ( Masal )

SAKLI KENTTE PEMBE GÜL YANAKLI PRENSES ( MASAL )

Güney kente hakim bir ağa varmış,
Köyün fakirini hizmetçi almış,
Bağ bahçe içinde gülleri karmış,
Onunda bir kızı, bir oğlu olmuş.

Hayrettin, Alime görev sürdürmüş,
Nice gariplerin yüzü güldürmüş,
Kentliye kendini fazla sevdirmiş,
Evinin çevresi çocukla dolmuş.

Güller arasında duyulunca ses,
Gülden hanımdan da doğmuş prenses,
Özgün İpek'ede sevinmiş herkes,
Ensar'i Hikmet'i aramış, bulmuş.

Toplanan güllerle dolarmış çuval,
Neşeli oğlanda çalarmış kaval,
Çalışan kızlarda olurmuş bir hal,
Serilen güllerde güneşte solmuş..

Zeki'ye, Cennet'e söylediği gün,
Beşik kertmesiyle çözülmüş düğüm,
Üç gün torununa yapılmış düğün,
Kraliçe Güler gelini almış..

SAKLI KENTTE PEMBE GÜL YANAKLI PRENSES masalımız başlıyor…

Evvel zaman içinde, Kalbur zaman içinde yörenin halkı da, Çok zorlanmış seçimde, Çünkü mutlu olamamış bazısı geçimde. Herkes kendi çapında düşünmüş çare, Kimi zengin olmuş kimi avare. Bakmayınca güller açmadan solmuş, Başka şehirlere göç eden olmuş. Paraya çevirmiş malı, mülkünü, Aşıklarda söyler ezgi, türkünü. Zekice ağada çokmuş bilgiler, Ona karşıda artmış saygı sevgiler. Cennet hanımı da ağzı dualı ana, Minnettar olurmuş Hayrettin oğluna. Gelini Alime de hürmette kusur etmezmiş, Atasının gönlünü almadan gitmezmiş. Yaşlanınca onlar çekilmiş ahşap eve, Eşiyle birlikte sarılmış dini göreve. Aklından geçeni demiş oğluna, Evladı da rıza göstermiş duruma. Dinleyelim bakalım fikrinde neler var neler, Kulaklarımıza küpe olsun düşünceler. Çoğu yalan olur baktırma fala, sevimli Zeki çocuklar önem veriyor masala. Dikkatimizi de fazla dağıtmayalım, Doğru düşünenleri de yanıltmayalım,yeşilliği kurutma yalım.

Saklı kentte çok sevilen, sayılan Zekice ağa köyün diğer zenginleri malını mülkünü satılığa çıkarınca yılların maddi birikimi onlara vererek kentinin selameti için elinden geleni yapmaya çalışmış. Kendi ve eşi Cennet de yaşlı olunca canından çok sevdiği, gözü gibi baktığı biricik evladı Hayrettin ve değer verdiği gelini Alime hanımefendiyi evine çağırarak, köyde kalan fakir halkın umutsuzluğa kapılmaması için şu sözleri demiş:

Hoş geldiniz, hanemize sefalar getirdiniz evlatlarım. Önce rahat oturabileceğiniz bir yeri seçin, Şimdi kulağınızı iyice açın. Benim size vereceğim bilgiler hem kentimizin selameti için hemde, sizlerin selameti için çok önemli demiş. Oğlu ve gelini seni dinliyoruz baba elbette senin ağzından çıkacak her söz önemli demiş. Bu arada Cennet ana da çayı demleyip getirmiş.

Bak Hayrettin oğlum: sana önce DÜZGÜN soy adımızın nereden basıl verildiğini açıklayayım. Eskiden soy ad diye bir şey yoktu insanlara Ahmed'in oğlu Mahmut, Tahsin'in oğlu Murat, Süleyman'ın oğlu Ali gibi biri birilerini bu şekilde tanırlardı. Dedemiz de bizim gibi Malına, mülküne değer veren insanmış. Gül fidanlarını genelde güneye karşı dikermiş ve gözü gibi bakarmış. Nüfus Kütüklere soy isim yazılırken dedemin arkadaşları ona imrendiğin den dolayı gözlemlerini de dile getirmişler. Halil ağanın adının soy adı Düzgün olsun demişler. Çünkü bu önemli kayıtta şahitlerin sözü geçerliymiş. Katip. - Şahitlere neden Düzgün olsun diye ısrar ediyorsunuz, içeriğini açıklayın demiş.

Dedemin arkadaşları Halil ağa güllerini genelde güneye karşı diker ve onlara gözü gibi bakar, dalını budar, işini bizlerden düzgün yapar, dibini çapalar tomurcukların ne zaman açacağını hesaplar bizden fazla gözetler biz bilgileri ondan alırız demiş. Ve bu şekilde Düzgün soy ismimiz anlam kazandı, bu varlığın çoğu atalarımızın bizlere sınırsız yadigarı demiş. Oğlu Hayrettin'de- Baba bu konuyu aydınlattığın için çok sağ ol Allah seni başımızdan eksik etmesin demiş.
Aslında DÜZGÜN kelimesinin AYNA anlamına geldiğini bildiği halde babasının açıklamalarına saygı duymuş.

Zekice ağa oğlum bunlar özel basit bir mesele esas konumuza gelelim, önemli olan servete konmak değil, atalarının kemiklerini sızlatmamak için dünya ve ahireti eşit düşünerek onun başkalarınında istifadesine açıp yararlandırıp fakir ve fukaranın duasını almak demiş.
Gelini Alime hanımefendide babasının boşalan çay bardağını doldururken haklısın baba : Köyün zenginleri göç edince kentimizi bir dedikodu sardı aldı yürüdü bizim halimiz ne olacak diye kara kara düşünürler demiş. Cennet ana da bir çare bulunur elbet demiş.

Zekice ağa: Bak oğlum çocukluğundan beri yanımda çalışırsın artı eksileri biliyorsun, bazen benim bile kusurumu fark eder oldun, biz yaşlandık artık Saklı Kentin ağası sen olacaksın ama bu yörenin bulunmaz gibi soğuk kelime kullanılmasından rahatsızlık duyuyorum. Bu yöreye sahip çıkıp adını SAKLI KENT yapacaksın, hiç bir fakiri işsiz ve aç bırakmayacaksın, her haneye zaman zaman eşinle misafir olup eksiklerini alacaksın, çocukları sevindirecek sin, boş arazi bırakmayacaksın, Köyün başı boş hayvanlarını toparlayıp çiftlik kurup kurbanda onların ihtiyacını giderip paylaşacaksın, düğün yapmak isteyenlere destek olacaksın, köyde aç insan bırakma demiş.

Babasını can kulağıyla dinleyen Hayrettin evladı kafasına takılan soruları da yöneltmiş. Babacığım. - köyümüzden göç eden zenginlere borcumuz var mı?, Köy cami imamının ihtiyacını biz mi karşılayacağız, kuran kursu inşaatını, biz mi tamamlayacağız ?, okulumuzu devlet yaptı ama öğretmen ve müdürün kalacak yerini biz mi ? temin edeceğiz demiş.

Oğlum. - Benim iki arkadaşıma borcum kaldı onuda bu yıl ki gül hasadından karşılar kapatırız. Diğerlerine borcum yok. İmam ve hocaya yapılan masrafları paylaşıyorduk ama onların masraflarını elbette biz üstleneceğiz. Okulumuz açılmadan oturulmayan evlerden ikisini tamir ettirelim, müdür ve öğretmeni oraya yerleştirelim. Esas önemli bir konu daha var : Köy odamızda barınan ailesini göç sırasında kaybetmiş Bulgar göçmeni iki garip var . Zafer ile Gülden hanım onları da mutlu et daimi sığınacak yerleri olsun demiş.

Vaktin hızlıca geçtiğini anlayamamışlar. ikindi akşam derken yatsı vakti oluvermiş. Hayrettin bey tam eşiyle birlikte kalkıp evine gideceği sırada köyün cami imamı Şeref bey gelmiş. Hep birlikte hoş geldin imam efendi buyurun şöyle oturun diye yer göstermişler.Gecenin bu vaktinde gelişine Alime hanımefendi şaşırmış önemli bir şey mi var ki diye ama Cennet ana da daha öncede vaktinde namaza gidemeyince tahmin etmiş.

Köy imamı sebebi ziyaretime sizlerin şaşırdığınızın farkındayım. ikindi, akşam, yatsı namazında Zekice ağamı camide göremeyince içim rahat etmedi, eve giderken bir hatır sorup birde acı kahvenizi içebilirim diye düşündüm. Cennet ana : Kahvenin lafımı olur Şeref efendi şimdi size Alime gelinim Türk kahvesinin en güzelini ve köpüklüsü nü yapar deyince Hayrettin beyin gözü hemen eşine ilişmiş mesajı algıladı mı diye, Alime hanımefendide kalkıp görevini ihmal etmemiş.

Zekice ağa: İmam efendi gelişin isabet oldu bende seninle bir konu görüşecektim. Şeref hoca: Hayırdır ağam emrin olur buyurun sizi dinliyorum. Hocam ben haliyle biraz yaşlandım, SAKLI KENT ve KÖY halkının selameti için işten , güçten elimi ayağımı çekip bundan böyle ağalık görevini biricik oğlum Hayrettin'e bugün devrediyorum. Şeref hoca: - Yaşlılık ne demek hocam evveli Allah siz daha dağı devirir siniz maşallah demiş.

Sağ ol hocam. kaporta sağlamda içi biraz aşınmaya başladı ben kararımı verdim bundan sonra kendimi ibadetle meşgul edeceğim. Senden ricam yarın kuşluk vakti camideki ezan okuduğun yerden halka duyuru yap bende orada olacağım. Ağalık hırkasını ve başlığını oğluma SAKLI Kentin sakinleri önünde giydireceğim .Oğlum bu konuda şehir mektebinde eğitim aldığı için benden daha güzel bu işi yürütür, oda yapacaklarını projelerini, hayallerini gelen halka anlatır demiş.

Babasının evladına güven dolu konuşmasını taktir eden hoca efendi : Bana düşen görevi memnuniyetle yaparım bir defa değil üç defa halkı çağırıp meydana toplanmalarını saplarım demiş. Kahveleri içtikten sonra herkes evine çekilmiş. O gece sabaha kadar planlar yapan, sorumluluğunun bilincinde olan oğlu Hayrettin bey uykusunu da feda ederek SAKLI kentin halkına nasıl bir güven duyan, umut veren konuşmasını yapabilirim diyerek Hakka sığınıp dualar etmiş.

Sabah ezanıyla uyanan Alime hanımefendi eşine Sen hiç uyumadın mı yoksa gözlerin kanlanmış demiş. Hayrettin bey: - Nasıl uyuyabilirim ki yüzlerce halk benim ağzımdan çıkacak söze odaklanacak onun için gerekli tasarımımı yapmalıyım. demiş. Namazlar kılındıktan sonra Alime hanımefendi kahvaltıyı hazırlayıp eşini buyur etmiş. Birlikte yedikten sonra İmam efendinin sesi duyulmaya başlamış, duyuruyu üç defa yansıtmış. Zekice ağamızın müjdesi var demiş.

SAKLI KENT yörenin sakinleri vaktinde önce meydana toplanmış. Herkes tedirginlik içindeymiş. Çünkü köyün bütün ağaları kenti terk etmiş. Zekice ağamız damı gidecek yoksa diye düşünenler varmış. Gözler merakla ağanın oğluna çevrilmiş ama Hayrettin bey babası gelmeden , ona söz vermeden bir kelime dahi halka konuşmak istememiş, soru soranlara sabredin demiş.

Bu arada Zekice ağa Cennet anayla birlikte meydana gelmişler. Herkes saygıyla , hürmetle her ikisinin ellerini öpüyormuş. Bu arada çocuklarda sıraya girince onlara pardösü ceplerine önceden hazırlık yaptığı şekerlerden el öpenlere ikişer üçer yaşlarına göre taksim etmiş. Konuşma yerine geçen Zekice ağaya halk pür dikkat odaklanmış. Ağa konuşmasını özetleyerek: - Çok değerli yöre halkımız..Sizin buraya toplamamızın sebebini size açıklamak istiyorum. Biliyorsunuz SAKLI Kentimiz adeta göç dalgası yaşıyor artık buna dur demenin zamanı gelmiştir. Bundan böyle SAKLI Kentimizin selameti ve sizlerin huzur içinde sağlıklı yaşayabilmeniz için ağalık hırkasını oğlum Hayrettin'e huzurunuzda giydiriyorum, haliyle biraz yaşlandığım için istirahate çekiliyorum. Oğlumun beni mahcup etmeyeceğine ,daha güzel hizmet edeceğine canı gönülden inanıyorum hakkınızı helal edin demiş.

Halk hep birlikte helal olsun ağam , Allah senden razı olsun , sende bizlere hakkını helal et, sağlıklı ömürler dileriz diyerek içlerinde gözleri yaşaranlar olmuş. Bu arada Ağalık hırkasını, başlığını giyen Hayrettin bey halk biraz sakinleşince dikkatlerin kendinin üzerine odaklandığını hissedince duygu ve düşüncelerini aynen söylemeye başlamış. - Muhterem halkımız.saygıdeğer büyüklerim, hanımefendiler, beyefendiler, kıymetli gençlerimiz, sevimli çocuklar, Sizler SAKLI Kentimizde umutsuzluğa kapılmayın, Allah'ın izni ile sizlerinde desteğiyle ben Zekice babamdan aldığım öğütlerle, tecrübelerimle, plan proje, fikirlerinde sizlere hizmet etmeyi, güveninizi kazanmayı SAKLI KENT'İ tanınır kent yapmayı yöremizden göç edenlerinde buraya imrendirerek arzu edenlerin geriye dönüşünü erken saplamayı düşünüyorum demiş. Halkın hepside coşmuş Hayrettin beyin güven dolu konuşmasını alkışlamışlar.

Konuşmasına devam ederek daha önemli konuları dile getiren Hayrettin bey sözlerine şöyle devam etmiş. - Bundan böyle bana ağa diye hitap etmeyin çünkü bende sizler gibi insanım. büyüklerimiz evladı gibi bilsin , gençlerimiz ağabey , emsallerin de kardeş bilsin. Bulunduğumuz yöreyi kalkındırmak için her vatandaşımız yeteneğini, yapabileceği işi belirtsin. Kuran kurs hocamız Hatice NUR hanımefendi dosyaya isimlerinizi ve söylediklerinizi kaydedecek bende onu yarından itibaren görev taksimi yapacağım. Örnek olarak - Ben terzilik yaparım, diğeri halı dokurum ,bir başkası bahçıvanlık yaparım, diğeri budak yaparım, hayvanlara bakarım diyebilir. Burada benim hedefim herkes yapabileceği, başarabileceği görevi üstlenirse SAKLI KENT'İ turizm kenti yapmayı istiyorum demiş.

Bunu duyan hak Allah senden razı olsun köyümüzün zenginlerinin hepsi gitti Bir siz kaldınız Siz de buradan gitseydiniz bizim halimiz nice olurdu diye Zekice ağaya DÜZGÜN ailesine duacı olmuşlar. Hayrettin bey önemli sözlerini şu sözlerle tamamlamış. Görev taksimi isteğe göre yapıldıktan sonra her çalışan için Çetin Güven bey gözetiminde puantaj defteri tutulacak, Çalışanın kişiler ihtiyacına göre ister haftalık, ister aylık olarak günlük hizmetine göre emeğinin hakkı peşinen ödenecektir.

Hayrettin bey kuran kurs hocası Hatice Nur dan listeyi aldıktan sonra Çetin Güven beyle bir araya gelerek onu istişare yaparak kimlerin ne yapabileceğinin kararına varmışlar. Liste içinde o kadar çok her yönde meslek sahibi çıkınca duygulanmışlar. Üretilen ürünleri şehirde ve gerekli yerlerde paraya çevirip artı eksileri harfiyen tamamlayıp , çalışanların parası ödendikten sonra para üstünü SAKLI KENT yöneticisi Hayrettin beye teslim edilmesi gerekliymiş,son değerlendirmeyi yapıyormuş.

O günden itibaren kent halkına herkesin anlayacağı işi Taksim ederek çalışmaya başlamışlar. Hayrettin bey milletin gözünde de Kral lider sıfatında olduğu için eşi Alime hanımı da Kraliçe gibi ilgi görüyormuş zaten köyde giyimi ve örnek davranışları milletin İlgilisini çekmiş. Kent sakinleri hep birlikte beylerine de her an güvenerek çalışmaya başlamışlar. ÇETİN GÜVEN bey başı boş hayranları da bir araya toplayarak büyük bir Çiftlik yapmış bunların dilinden anlayan tecrübesi olan Zafer beye görev vermiş bunu da Hayrettin beye bildirmiş. Beyde Çetin'in İsabetli kararını tebrik etmiş.

Hayvan çiftliğinden sorumlu Zafer beyin Gülden adında bir eşi varmış henüz çocukları olmamış. Bunlar Gürcistan göçmeni olarak gelmişler, göçmen olunca köy evleri yokmuş Köy odasında geçici kalıyorlarmış. Kente dışarıdan misafir geldiğinde de mecburen o gün komşularına sığınıyormuş. Bu duruma kalıcı çözüm bulan Hayrettin bey Gülden hanımefendinin bağ ve bahçe işlerinden anladığını bildiği için , önceden düzenli bir şekilde yapılan bahçe evine onları kalıcı yerleştirmiş. Hayvan çiftliği de bahçe evine yakınmış bu vesileyle köy odası da ziyaretçileri için müsait olmuş. Ora en çok Metin beye yaramış. Çünkü Hesap kitap, alacak verecek meselesini oradan yürütüyormuş.

Zafer bey eşini çok seviyormuş . Ailesi göç sırasında farklı yerlere gidince yeterince Haberde alamayınca Gülden hanımla birbirine sıkı bağlanmışlar. Kraliçe Alime hanımefendi de bunların mutluluğunun farkında olup, bağı ve bahçesini emin ellere teslim edince hep bunlar hem de onlar sevinç ve mutluluk duyuyorlarmış. Hayrettin bey çiftliğinde yetiştirdiği hayvanlardan uygun olanları kestirip köy halkına dağıtıyormuş. fakir fukara bey sayesinde et yüzü görüyormuş. Herkesin çalıştığı ölçüde yevmiyesini veriyormuş. SAKLI KENT halkı beyinin verdiği hizmetinden çok memnunmuş.

Sarp yöre dere tepe arazisi düzensiz olan Kente ilgi gösterip bakınca gereksiz ağaçlar, Otlar ayıklanınca toprak ve gübresini, suyunu alınca harika bir kent sıfatı taşımaya başlamış. Gül fidanlarının dibini bayanlar pürüzsüz çapalarken , erkeklerde dallarını mevsiminde buduyormuş. Terzi kadınlar köy ihtiyaçlarını dikerken, genç kızlar nakış oyası benzer hediyelik eşyalar takılar üretirken, bazı becerikli kadınlarda kent atölyesinde Isparta rengarenk desenli, kaliteli halısı dokuyormuş.

Kent çocukları da buldukları meydanda bir araya gelip oyunlarını oynuyorlarmış, kızlar şaplak taşları biriktirip üst üste yığılarak, evdeki işe yaramaz çaputları da top şeklinde bağlayarak yığılı taşın üzerine sırası gelen onu yuvarlayıp taşları yıkan başarılı oluyormuş. Bebeklerin uyuması için iki araca bağlanan salıncak ipinin ortasına da battaniye serip bebeğin oraya yatmasıyla ortadaki ipi çekerek sallanmasıyla küçük çocuklar mışıl mışıl uyuyormuş. Fazla olan iplerinde iki kişinin ipi havada dalgalandırıp sallamasıyla ipe değmeden, ayağına takılmadan hoplama, zıplama oyunu oynuyorlarmış. ayağına, koluna, eline ,vücuduna ipi taktıran da oyun dışı kalıyormuş. bir grup kızlar da çapraz kareler çizerek yolda seksekler halinde çizgiye değmeden, üzerine basmadan karşıya geçen oyunu kazanıyormuş .seksek yaparken de çizgiye basan oyunu kaybediyormuş, buna benzer kızların yuma göz oyunu varmış bunun bir adı da sobe diye geçiyormuş.

Oyuncu çocuklar sırasıyla bir araç veya bir yere yaslanıp gözünü yumarak birden ona kadar sayı sayıyormuş sayı bitince de . Önüm arkam sağım solum sobe diyormuş. Bu sefer saklanan arkadaşları bulmaya çalışıyormuş, buldukları ceza olarak söbe yerine görevini yapıyormuş. Saklanıp da sobe yerine gizlice gelen oyunu tadını çıkarıp tekrar saklanmaya devam ediyormuş. Kızların daha da farklı oyunları çokmuş.

Erkeklerin oyunları kızlardan biraz daha farklıymış. Yarım metre veya 75 santim 2 Parmak kalınlığındaki bir düzgün değerinin ucunu kertip 10- 15 veya 20 santimlik dalı koyarak havaya kaldırarak o dalın ortasından kuvvetlice vurup öteye gitmesini sağlıyormuş, bunun adı da met değnek oyunu adı verilmiş. Kim daha uzaklara vurup fırlatırsa bu oyunu kazanıyormuş. Bir grup genç de fitçi oyunu oynuyormuş Onun yapılışı yumruk büyüklüğünde ki ağacın yuvarlak altına doğru silindir şeklinde incelmesiyle alt bölümüne çivi çakılmış, üst bölümü de ip dolanacak yer varmış ipi saran birden bırakınca fitçi kendi etrafında döndükçe mutlu oluyorlarmış,kim fit çiyi uzun süre döndürürse oyunu kazanıyormuş. Bir grup erkek çocuk arkadaşla da elindeki boncuktan büyük cam bil yaları birbirine baş parmağı ile itmesiyle vurdurarak birbirine şiddetle temas etmeleri ile sallandıkça çıkan ses den de mutluluk duyuyorlarmış. Cam bil ya bulamayan erkek çocuklar da yuvarlak taşlardan istifade ediyorlarmış.

Yuma göz yani sobe oyununu erkek çocuklarında oynadığı gibi bazen kız çocuklarla karışık , olarak oynuyorlarmış aileler çocuklarının birlikte olup oynamasından memnunmuş, çünkü işlerinden geri kalmayınca mutlu oluyorlarmış.Akşam olunca herkes evine gidiyormuş. Kraliçe Alime hanım efendi Hayrettin bey ile şehre gittiğinde çocuklar için aldığı çikolata, bisküvileri meydanda onlara dağıtıyormuş. Her çocuk hanım ağanın elini öperek minnettarlık duygularını dile getiriyorlarmış. Bu arada kadınları da düşünüyormuş. Şehirden aldığı basma topları Köyün terzisine bırakarak herkesin ölçüsüne, tarzına göre dikilmesini sağlıyormuş. Onlar da özel ve güzel günlerinde Kraliçe sayesinde bir güzel giyinip toplantıya geliyorlarmış .Her kadın halinden çok memnunmuş. Saklı Kentte nice güzellikler oluyormuş.

Hayrettin bey ve kraliçe Alime hanımefendi fırsat buldukça fakir ailelere misafir olup eksiğiyle gediğini yakından fark edip not ederek onlara hediyeler götürüp memnun etmeye çalışıyormuş. Evli oldukları halde henüz çocuğu olmayan Alime hanım da köylünün duasını alıyormuş. Eşiyle birlikte her şey güzel yoluna girdi ama Allah'ın izniyle birde evlat umudumuz da gerçekleşse diye konuşuyorlarmış. Bu arada Gülden hanım da eşi Zaferle evlat arayışı içindeymiş. Kentte çocuksuz aile yok denecek kadar azmış.

Gülden hanım ve Alime hanımefendinin çocuklarının olmayışı dikkat çekiyormuş, Ama birlikte doktora gittiklerinde de bir kusur olmadığı zaman la çocuğun olabileceğini kanaatine varmışlar..Gülden hanım Kraliçe Alime hanımefendiye zaman buldukça destek oluyor .Ev işlerinde de gerekeni yapıyormuş. Çocukları olmadığı halde Hayal kurarak birbirlerine evladımız olursa beşik kertmesi yaparız, senin oğlun olursa ben kızımı sana veririm benim oğlum olursa senin kızını alırım diye sohbeti sürdürmüşler. Bizleri yoktan var eden yaratan yaşatan, sevgi ile kuşatan dan umut kesilmez diyerek, inancının da farkında olup hakkına olan görevi yerine de getiriyorlarmış , çünkü hiç bir zaman onlar umutsuz olmamışlar..

Günler Aylar birbirini kovalarken Kraliçe Alime hanımefendi ile Gülden hanımın hamile olduğunu kentli kadınlar duymuş bunu fark eden Hayrettin bey eşini hamilelik döneminde koruduğu gibi, Gülden hanıma da ağır işler yaptırmayarak koruma altına almış. Zafer bey de hayvan çiftliği üretiminde çok başarı göstermiş . Doğum yapmayanları kurbanlık seçip çiftlikte üretime uygun olanı artık biliyormuş. Her hayvanın barınağı farklıymış, tavuklar kümesinde, civcivler daha muhafazalı yerlerde, koyunlar, Kuzular, keçiler ve oğlaklar uygun yerlerde yem ve samanı veriliyormuş. Tavşanın kafesi farklıymış, inek ,eşek, at gibi büyükbaş hayvanlarda besi hanede duruyormuş. Her hayvanın yiyeceği yem saman balya deposu mevcutmuş. Yazlık ve kışlık farklı yerlere konuyormuş.

Zafer bey bakımı için yetersiz kaldığı zamanlarda köylü erkeklerde destek oluyormuş, her an yardıma koşuyorlarmış. Ara sıra SAKLI KENT muhasebesinden sorumlu ÇETİN GÜVEN bey büyükbaş ve küçükbaş hayvanları sayarak kayda geçiyormuş. Gül fidanlarının da yavaş yavaş yaprakları üremeye başlamış. Bu arada domurcuk güllerde açıyormuş. Hamile olan Gülden ve Kraliçe Alime hanımefendi kentin hemşire ebesine kontrol olunca doğumlarının çok yakın olduğu müjdesini almışlar.

Hal böyle olunca her ikisi de Hayrettin beyin evinde koruma altındaymış, ağır sancıları artınca ebeye çağırmışlar. Ebe hanım bu işin ehli olan iki bayanla gelmiş sırasıyla önce kraliçe Alime hanımı doğum yaptırmış ve nur topu gibi bir oğlan evladı dünyaya gelmiş. Buna sevinirken Gülden hanımın da ağrıları, sancıları iyice artınca Ebe hanım onu da doğum yaptırmış onunda dünya güzeli bir kızı olmuş. .Doğum ehli olan iki hanım çocukların göbeklerini bağlayarak gereken ilgiyi göstermişler. Önce müjdeyi Hayrettin beye vermişler Arslan gibi bir oğlun oldu diye. Sonra da Zafer beye müjdeyi iletmişler kızın oldu demişler.

Kusursuz doğum yaptırdığı için Hayrettin bey Ebe hanıma bir küçük altın hediye ederken, Zafer beyde de ağanın izniyle bir horoz hediye etmişler.Evladına kavuşan DÜZGÜN ailesi torununa kavuşan Zekice ağanın ve Cennet ananın emriyle sevincini Köy halkı ile mutluluğunu paylaşmak için üç gün Meydan'da ziyafet vermiş . Kent halkı yiyecek ve içeceklere de doyduğu gibi kedi ve köpek gibi diğer hayvanlarda doymuş, ve böylelikle halk yeniden içtenlikle yürekten çalışmışlar. Her emek veren de karşılığını mutlaka alıyormuş.

Kraliçe Alime Hanımefendinin evine çocuk görmeye gelenler devamlı artıyormuş her gelenlere ikramlarda bulunuyormuş. Nihayet birkaç gün sonra da köyün imamı Şeref hoca ziyarete gelmiş.. Hayırlı olsun Allah güle güle büyütmek nasip etsin. Hayırlı evlatlar olsunlar düşüncesiyle geldiğinde Gülden hanım ve Zafer Bey de oradaymış. Hayrettin bey ziyaretten çok memnun kalmış ve şöyle demiş. Hazır İmam Efendi de buradayken inancımızın gereği çocuklarımızın da ismini ezan ile koyarsak daha iyi olur diye düşünmüşler. Hoca efendi de doğru söylersin. Ezanla konulan isim kalıcı olur ve çocuk benimser aklına yazar bu isim Onların her yerde pusulası olur onunla tanınırlar ve anılırlar demiş.Çay kahve hazırlanırken isim arayışına girmişler.

Kraliçe Alime hanımefendi eşiyle karara vardıkları Ensari Hikmet adını koymayı uygun görürler. Hocanın buna aklı yatar ve duasını yapıp kulağına ezan ile okuduktan sonra oğlum Ensari Hikmet adına sahip ol diye 3 kere tekrarlayınca adı konulmuş olur. sıra Gülden hanımın kızına gelmiştir. Annesi kızının burnunu elleyip senin adını ne koyalım kız dedikçe Hep gülmüş gülüşü de Zafer beyin çok dikkatini çekince madem bunun adı da Güler koyalım hep gülüyor bizim içimizi ferahlatıyor baksana demiş. Ve bu karara varmışlar. Hoca efendi onun ismi de ezanla dua edip 3 kere Güler adına sahip ol diye çağırdıktan Sonra Güler kız olarak kabul edilmiş. Vakit geç olunca herkes yuvasına çekilmiş normal Yaşam devam etmiş.

Kraliçe Alime hanımefendi oğlunu önceden
özenle hazırladığı süslü ahşap beşiğe yatırmış, kundaklamış, üzerine battaniyeyi hava alacak şekilde örtmüş.Hayrettin bey fırsat buldukça battaniyeyi kaldırarak Ensariİ Hikmet oğluna öpücükler konduruyor muş ayrıca önceden nazar değmesin diye hazırladığı boncukları beşik sapına bağlamış, oğlunun elleri salınınca onları oynuyormuş. Çocuğun rahat etmesi için çanak sayesinde belendiği için gider oluyormuş. Her ağlayışında da Alime hanımefendi gıdasını veriyormuş, rahat bir ortam içinde büyümüş.

Gülden hanım kızı Güler'e bahçe evinde bakıyormuş. Tabii ki fakir olunca onların beşiği olmadığı gibi kundak içinde gerekli ihtiyaç duyulan eşyalar yokmuş. Kızı Güler'in biraz olsun rahat edebilmesi için Gülden hanım ağaç dallarından dökülen kuru gazellerden yatak yapmış. Evin önündeki bahçeden topladığı yeni açan gül yapraklarının yumuşaklığını bildiği için torbalarından yastık yapmış. Minnacık çocuk debelenip çabalarken çuvalın içindeki gazel yaprakları ses yapıp sıkıştırıldıkça çocuğa ninni görevi yapıyormuş, uyuyup kalıyormuş, fazla ninni şarkısına ihtiyaç duymuyormuş.

Güllerden oluşan yastığa da kafasını koyunca sağa ve sola döndürdükçe, Gülün ıslaklığı güzelliği yanaklara yapıştıkça Teninin de tazeliği ile adeta yanaklarında pembe güller açıyormuş, uyanınca annesine bakarken de gülücükler saçıyormuş. İsminin Güler oluşu da isabet olmuş. Eşi Zafer'de hayvan çiftliğini koruyucu dev köpeklerine emanet edip eve geldiğinde ilk işi Güler kızını öpüp kucaklamak oluyormuş. Çocuğun yanaklarından daha çok öpüyormuş, çünkü hem Gül Kokusu hissediyormuş, hem de bebek kokusunu her ağlayışında Gülden hanım da gerekli gıdasını her an vermeye, olmasa da sağlamaya çalışıyormuş.

SAKLI KENTTİN üretiminden sorumlu ÇETİN GÜVEN beyde çiftlikten elde edilen süt, yoğur,lor, peynir, kaymak, tereyağı gibi gıdaları ihtiyaç sahiplerine dağıtıyormuş. Kent sakinleri ürettiklerini paylaştıkça da pek ithalat ürünlerine ihtiyaç duymuyormuş. Halk kurulan düzene Kral, lider, ağa bildikleri Hayrettin beye ve DÜZGÜN ailesine minnettar oluşunu sohbetlerine yansıtıyormuş..

Havanın sıcak oluşunu fırsat bilen Gülden hanım Güler kızını yıkayıp durularken kızının yanaklarındaki gül deseni sabunlu su ile de çıkmayınca çok şaşırmış. Çocuğun her iki yanında pembe Gül yaprağının güzelliğini, özelliğini i andırıyormuş . Bunu gören Zafer bey de hem şaşırmış hem de çok sevinmiş. Çünkü her bir günü güllerin arasında geçiyormuş.

Seher vaktinden, kuşluk vaktine kadar, ikindi vaktinden akşam vaktine kadar Tomurcuk olup açan pembe gülleri toplamaya gelen kadınlar, kızlar da bahçe evine gelip çocuk görme bahanesiyle ziyaret ediyorlarmış. Güler kız çocuğunun her iki yanağındaki pembe gül deseni her gelenin ilgisini çekmiş

. Kraliçe Alime hanımefendide şehirden bazı ihtiyaçları alabilmek için eşiyle gideceğin de oğlu Ensari Hikmeti Gülden hanıma emanet etmiş ve aceleyle. ilkine pek Güler kızı dikkat etmemişler ama ..Pazar dönüşünde Güler kızımıza da hediye alıp severken her iki yanındaki Pembe Güllere hayran kalmış, ilkine boya veya yaprak sanmış ama gerçeği öğrenince bu da bir hikmet ilahi demiş. Gülden hanım da çocuk olmadan kurduğu hayalleri hatırlamışlar verdiği sözlerimizde de sadık kalmalıyız diyet vurgulamışlar.

Çünkü o zaman oğlun olursa kızımı veririm oğlum olursa kızını alırım demişler. Kraliçe Alime hanımefendi pembe gül yanaklı Güler'i sevdikten sonra oğlunu kucağına alınca evine gelmiş,durumu eşine açıklayınca beyde şaşırmış .
Hayrettin bey SAKLI KENTİMİZ de çok güzel kızlar yetişecek desene demiş .Kraliçe Alime hanımefendi - iyi ya bizde Gül güzelleri yarışması düzenleriz hemde gül güzeli prensesini topluma tanıtırız, bu vesileyle Kentimizin adını duyurmuş oluruz saklı kalmaz . Hem de güllerin ürünleri daha güzel pazar bulur piyasada değerlenmiş olur demiş. Hayrettin bey cevaben - ben de düşünüyorum ama önce toprağı yeni yatırdığımız gül dalları Fidan olsun, kıvamına otursun bu yılki hasılat ile babamın borçlarını kapatalım. Bundan sonra gelir kaynaklarımız daha da artacak, İnşallah SAKLI KENT tamamen turizm kente dönüşsün, bu vesileyle il ilçe idare amirleri de ziyaretimizde bulunur. Burayı turizme açarız, Ülkemize değil Dünyaya Miski amber Peygamber kokusu saçarız İnşallah demiş.

Kraliçe Alime hanımefendi bu müjdeli haberi hanımlara sohbet sırasında iletmiş. Hanımlar da bize düşen her görevi yaparız diyerek güven vermişler. Kraliçe bayanlara şunu söylemiş. Eşleriniz bizim Gül fidanlarını budarken sizler de evin çevresindeki uygun olmayan yerlere gül dallarını getirin, toprakla buluşturun. Bundan böyle her evin çevresinde moloz taş yığını yerine Gülden duvar oluşsun Gül fidanları büyüdükçe verim aldıkça sizlerde yararlanırsınız demiş.

Bayanlar - Hayrettin ağamız buna izin verir mi? deyince Kraliçe siz razı etme konusunu bana bırakın. Onun da mutlu olacağından eminim demiş. Ve hep birlikte bu fikri benimseyerek o sene budanan bütün gül fidanlarının birini bile boşa gidermeyerek evin çevresindeki gereksiz moloz taş yığınlarını kaldırarak
düzeni oluşturmuşlar, budanan dalları toprakla buluşturup gerekeni yapmışlar. Çirkinlik kalkmış ortadan onların yerini pembe gül Fidanları, almış

Birkaç sene içerisinde gelişen her gül fidanı yörenin mevsimine göre açıyormuş, gelişigüzel çirkinlik ortadan kalkınca en güzel manzarayı ortaya koymaya başlanmış. Her daldan fışkıran tomurcuk güller birer birer açmaya miski amber Peygamber kokusu saçma ya başlamış. Bu vesileyle herkes Güllerden oluşan bahçenin havlunun duvarını, evini benimsemiş, hane halkı da gülümsemiş. Civar köylerden gelenlerde Saklı Kentteki değişikliklere , güzelliklere imrenmiş.

Bu arada Güler kız ile Ensari Hikmet çabalayıp yürümeye büyümeye başlamışlar, köy çocukları ile oynayacak duruma gelmişler, ilk kez oyun oynarken
Pembe Gül yanaklı Güler kızların arasında günün dalga konusu olmuş. Diğer kızlar kıskançlığından ipleri sallasalar da onu uzaklaştırmaya başlamışlar, grup halinde Gül yanaklı kız, pembe Gül yanaklı Kız, Kırmızı dudaklı kız biz buradayız diyerek seslerini yükseltiyorlar onu gücendirmesinler. diyede erkek çocuklar kızlara susun dese de kızlar alayına devam edince pembe Gül yanaklı Güler kız ağlayarak oradan kaybolmuş. Peşinden de kızlardan giden olmamış.

Erkekler kızlara çok ayıp ettiniz sizin gibi küçük hanımefendilere yakıştıramadık demişler. Diğer çocuklar onu evine gitti salmışlar ama Güler kız evine gitmemiş ilkine okul bahçesinin kızlar tuvaletinde girip , sığınıp saklanmış biraz oyun yorgunluğuyla orada uyumuş kalmış. Ve o gece bahçe evine gelmeyen Güler kızın yokluğu Gülden anne ve Zafer babayı derinden üzmüş. Birlikte doğru Hayrettin ağanın evine gelmişler, kızı orada da yokmuş. Bu sefer onlarda kapı kapı dolaşıp aramaya koyulmuşlar.

Tuvaletin kapısı örtük olunca içeri yabancı mahlukat giremeyince kız uyumuş, uyanmamış, geç vakitlere kadar Güler kızı arayanlarda bulamamışlar. Güler Kız sabah ezanıyla uyanmış ama sabahın sakinliğin den birazda kaçış korkusundan bir müddet daha tuvalette kalmış. Hava yumuşayınca kimse görmeden Gül bahçelerinin içine girmiş. Saklı Kent cami İmamı Şeref beyde caminin yüksek yerinden Gür sesi ile ezan okuduğu gibi Güler kızımız kayıp, Güler kızımız kayıp, bilen gören varsa bize haber versinler demiş.

Güler kızı her arayan devamlı dolaşıyormuş Çünkü bu sefer beni cezalandırılırlar diye korkuyormuş. Kız aslında bütün sesleri hissediyor ve duyuyormuş. Kraliçenin oğlu Ensari Hikmet de aramaya başlamış bir yandan da güzel arkadaşım, Güler arkadaşım diye bağırıyormuş, sesini duyan Güler buradayım diyememiş. Ensari Hikmet dolaşırken çok sıkışmış, Ağaçtan yapılan gül bahçenin tuvaleti de çok uzaktaymış, ufak suyunu dökeyim diye güller arasında ihtiyacı giderim diye fermuarını açarken birden: Güler kız ne yapıyorsun? .. Benimi ıslatacak sın diyerek saklandığı yerden ortaya çıkmış.

Ensari Hikmet - Güler arkadaşımı buldum diye bağırmaya çağırmış, anne ve babası koşarak gelmiş , biricik kızını kucaklayıp özlem gidermişler, ağanın oğluna da teşekkür etmişler. Kent imamı Şeref bey tekrar seslenerek: çok şükür Güler kızımız bulundu demiş. Herkes görevinin başına dönmüş. Bahçe evlerine kızı götürmüşler. Kızına neden kayboldun diye sorunca ? Güler kız - anne baba arkadaşlarım benimle eğlendiler, Gül yanaklı kız diye dediler. Bu da benim gücüme gitti herkesten kaçtım. Annesi de yavrum ya başına kötü bir şey gelseydi bütün gece nerede kaldın biz seni aramaktan perişan olduk demiş. Güler de okulun kızlar tuvaletine saklandım. Uyanınca da cezalandırırlar korkusuyla tekrar saklandığını söylemiş.

Zafer babası da yumuşak ve sevecen davranarak- kızım kızlar senin güzelliğini kıskanmışlar, onun için sana çamur atmaya çalışmışlar. Sen akıllı bir kızsın onlara aldırma sonunda pişman olurlar özür dilerler demiş. Gülden annesi de - kızım ben onların annesine söylerim kızlarına ceza verirler deyince. Güler de hayır sakın böyle bir şey deme anne sonra onların kızları da benim gibi gurur meselesi yapıp kaybolursa ben üzülürüm, birkaç gün oyun oynamaya gitmem Onlara da bu şekilde ben Ceza vermiş olurum. Onlar da hatasını anlarlar demiş. Ertesi gün Kraliçe annesi ile Ensari Hikmet oğluyla bahçe evine gelmiş bir güzel bahçe'de Güler ile akşama kadar oynamışlar..

Gülden hanım da elinden gelen ikramı sunmuş.Tabii ki Güler kızın kaybolması kentin annelerini üzmüş onlar da yavrularına gerekli dersi de vermişler. Bu sefer köy meydanında toplanan çocukların canı oyun oynamak istememiş. Çünkü orada Ensari Hikmet ve Güler kız yokmuş. Birlikte karar almışlar doğru Güler kızın bahçe evine gelip hep birlikte yaptığımız hatadan dolayı Özür diliyoruz demişler. Gülden anne yaptığı saç üstündeki böreklerden çocuklara ikram etmiş, bir ayran sunmuş. Güler kız da onları affetmiş birbiriyle kucaklaşmışlar. Bundan sonra da okulda da ders konusunda da birbirlerine destek olmuşlar, başarı göstermişler.

Çocuğun kaybolması Gülden hanımla Kraliçe Alime hanımefendiyi düşünceye sevk etmiş. İyi ki kızımız bulundu yoksa ne yapardık , aynı şekilde oğlumuz kaybolursa ne yapardık diye kahve içerken bizler en iyi birer evlat daha düşünelim diye kahve içerken isabetli karara imza atmışlar. Bir kaç sene sonda Kraliçenin Özgün İpek isminde pırlanta gibi güzeller güzeli bir kızı olmuş, yine kısa bir arayla Güler hanımında nur topu gibi Umut evladı olmuş. Bunu duyan Zekice ağa yine talimat vererek torunlarının sevincini paylaşarak üç gün kent halkına ziyafet çekmiş. Cennet ana da torunlarına altın takmayı ihmal etmemiş .Atasının bu duyarlı davranışından mutluluk duyan Hayrettin beyde Kentin tüm çocuklarını sevindirerek türlü oyuncaklar dağıtmış. Çocuklarda beyin ellerini öpmüşler.

Her sene büyüyen çocuklar daha da güzel olup gelişmiş, bu güzellikler karşısında Hayrettin ağamız duyarsız kalmamış. SAKLI KENT de örnek kentler içinde yer alması, güzelliği ile nam salmasından cesaret alarak her sene Gül Güzeli yarışması yapıp gülün Prensesinin jüriler sayesinde ortaya çıkarmaya karar vermiş. Kentin muhasebesini yapan Çetin GÜVEN beyle de artı eksileri değerlendirerek bu tür hazırlığa koyulmuşlar. Çünkü Saklı Kentte'de içtenlikle üretilen her ürün değer bulup, ihracat talepleri artırıyormuş.

Ensari Hikmet çobanlık yapan Mesut'un yanına gelmiş. Onun kaval sesini dinledikçe hayran kalmış ve bu kavalı bende çalabilir miyim diye ondan müsaade istemiş O da ağanın oğlu olduğunu bildiği için ne demek senden kavalı mı sakınacağım buyur al çal ama bunu önce öğrenmen gerekiyor ve öğrendikten sonra daha güzel çalarsın demiş , ve ona öğretmeye çalışmış Ensari Hikmet eline almış ve birkaç sefer üflemiş ama olmamış. Mesut amcasının istediği gibi hareket ederek öğrenmeye çalışmış bu kaval merakını babasına ileterek, Onun da kaval almasını istemiş ve kavalı alınca, Mesut Çoban'dan öğrenmeye devam etmiş .

Öğrendiğini kanıtlamak için Güler kız Gül toplarken O da kaval çalarak aşkını ilan ediyormuş. Hayrettin bey şehre gitmeden önce SAKLI KENT yörenin güzelliğinin fotoğraflarını çekerek çantasına doldurmuş. Bu arada boş arazi var mı diye tekrar kontrol etmiş. Evlerin önünün bahçeden gül duvarlarının oluşundan da gurur duymuş. Isparta şehrine gelince basın açıklaması yaparak gül mevsiminde gülün prensesi yarışması bahanesiyle herkesi SAKLI KENTE davet ediyorum diyerek yarışma ve davet için gerekli mesajı iletmiş.

Basın mensuplarının sorularını cevaplamış, çekmiş olduğu kentin manzaralarını yansıtan fotoğrafları da onlara dağıtmış, önemli yerlerde ilanlar asılmış bu ilanı duyanlar harekete geçmiş kızlarının güzelliğine güvenen analar en güzel kıyafetlerini giydirip kuşatıp provaya başlamışlar Bu arada Güler kızda heyecan sarmış annesine. Ben de bu yarışmaya katılmak istiyorum demiş annesi - kızım İyi güzelsin hoşsun ama güzelliğe biraz da kıyafetler damga vurur damga vuracak bu kıyafetleri biz nasıl alırız nereden buluruz diye düşünmüş.bu sözlerde Kraliçenin kulağına gitmiş.

Bunu işiten Alime hanımefendi gelin kızım Güler'i ben giydiririm demiş. Bu arada dünyaya gelen çocuklar büyümüşler Özgün İpek kız ve Umut da köydeki okulun ana sınıfına başlamışlar. Başarı gösterince öğretmen buları piyes oyunu kahramanı yapmış. Önemli bir etkinlik olursa Umut aile reisi rolünü üstlenecekmiş, Özgün İpek'te hanımefendi rolünü üstlenecekmiş. Ana sınıfında ki diğer öğrencilere de görev taksimi yapılmış. .Zaman zaman bu prova unutmaması için sınıfta tekrarlanmış.

Ensari Hikmet köyün koyun çobanı Mesut beyden aldığı dersle kaval çalmayı geliştirerek, festival program günü açılış yapmak heyecanını ailesine yansıtmış, gizleyememiş. Ağabeyinin bu fikrini işiten Özgün İpek'te anne ve babasına - Bizde Umut ile sınıf arkadaşlarımla programa katılırız deyince. Kraliçe Alime hanımefendi evlatlarının gönüllü hizmetine yeşil ışık yakarken baba Hayrettin beyde - bunu program organizatörü ÇETİN amcan ile değerlendirelim. Elbette sizlerin Gül festivali yarışma öncesi sahne almanızdan mutluluk duyarım demiş.

Her iki kardeş yaşasın DÜZGÜN ailesi yaşasın annem ve babam, dedem baba annem deyince baba evlatlarına sarılırken . Alime hanımefendi - Biliyor musunuz çocuklar size bir sürprizim olacak deyince - Bu sefer annesine sarılırlar ağzından baklayı çıkartmak için. Oda hani resimlerden tanıdığınız gurbette anne anneniz ve dedeniz de festival gününe kadar burada olacaklar deyince çocukların neşesi dahada artmış.

Festival programını duyan Saklı Kentten göç edenler ailecek geri dönmeye başlayınca Saklı Kent nüfusu dahada artmaya başlamış, belediye olma yolunda mesafe katetmiş. Her tarafta pembe güller açılmış . Tüm yöreye mis kokular saçılmış. Isparta ilinden gelen Valiyle birlikte mülkü amirleri, diğer ilçelerden, kasaba ve köylerden gelen Kaymakamlar ve komutanlar, Belediye başkanları, Muhtarlar ve vatandaşlar batı yönünden doğuya doğru yokuş yukarı çıkarken bile SAKLI KENTİN gül kokulu miski amber havasını teneffüs etmeye başlamışlar. Kent Merkezine ulaşınca daha çok beğenmişler tüm manzaradan etkilenmişler.

Çünkü her hanenin avlu duvarı güllerle çevrilmiş, Civarda gülsüz boş arazi yokmuş. Kentte üretilen gül mamulleri ürünlerinin yanı sıra rengarenk dokunan halılar, bayanların bin bir emekle işledikleri oyalar, güne özel yapılmış hediyelik eşyalar, Ressamların tabloları , Çiftlikten üretilen gıda ürünleri sırasıyla dizince kermesten öte fuar stantlarını andırıyor, kanıtlıyor muş. Misafirler hayran kalmışlar. her hane önünde de Ay yıldızlı Bayrağın dalgalanması, güllerin açması örnek bir tablo sergilenmesi bile idare amirlerinin dikkatini çekmiş. Gelen yarışmacılarla, izleyicilerle meydan dolmuş taşmış. İkramlar için gerekli hazırlıkları önceden yapınca pek sıkıntı yaşanmamış yiyecek ve içecek her şey bolmuş.

Program açılışı İstiklal Marşımızın Okunmasıyla , Şehitlerimiz için saygı duruşuyla başlamış..Açılış konuşmasını yöreye yeniden sahip çıkılmasına vesile olan Zekice ağa kısa bir konuşmayla misafirlere hoş geldiniz demiş. Program organizatörü ÇETİN GÜVEN Hayrettin DÜZGÜN beyi sahneye davet etmiş. Büyük alkış desteği alan ağa misafirlerine hoş geldin dedikten sonra hedeflerini sıralamış Gül güzeli prenses yarışmasına katılanlara başarılar dilemiş.

Ensari Hikmet delikanlı çoban Mesut'tan aldığı kaval dersi ile hünerini sergiledikten sonra. Ana sınıfı hocasının hazırladığı Gül Kralı ve Gül Kraliçesi oyunu sergilenmiş. Kraliçe krala - Beni seviyor musun demiş? Kral şu dörtlükle cevap vermiş:
Hani sana tutulup da,
Sıcacık akanlar danım,
Aşk seline kapılıp da,
Severek bakanlardanım.
Kraliçe : Nasıl güveneyim sana sen bu ülkenin kralısın ya beni yaşlanınca boşar san deyince : Kral-
Sende tattım yaşamayı,
Vız geliyor bana ölüm,
Düşünemem boşamayı ,
Seninle solarım gülüm.
Deyince Kraliçe ve izleyiciler kuvvetlice alkışlamışlar. Burada sınıf arkadaşları da yer almış. Gül kralı kraliçeyi güller arasında mutlu etmek için elinden geleni yapıyormuş, Kraliçenin boynuna gülden halka takmış.

Gül güzeli yarışmacı güzel kızlar alkışlar eşliğinde sahneye gelmişler. Her biri rengarenk kıyafetleriyle süslemeleriyle ilgi topluyormuş kulaklarına da kimi pembe, kimi mor, kimi, sarı, kimi kırmızı , kimi beyaz gülleri takmış ama yürürken de bazıları kulaklarında ki takılı gülleri düşürüyormuş. Güler kız buna hiç gerek duymamış. Çünkü açmış olan pembe Güler yanaklarda sabitmiş . Yaklaşık 20 gül prensesi arasında 16 güzel kız yarışmada elenmişler. Finale kalanları büyük bir heyecan sarmış.. Nihayet jüri özel ödülü alan güzel açıklanmış. Ardından üçüncülük ödülünü alan gül güzeli açıklanmış. Yarışmaya kısa bir ara verilmiş.

Bu arada Saklı Kentin çok güzel saz çalan aşığı ARİF sözleri Babası Zeki Çelik'e ait olan bestesi kendisine ait olan gül ile ilgili bestelediği türküyü okumuş.
GÜL KOKUYOR
Dikenler içinden sünmüş,
Pembe renk yeşili sevmiş,
Saklı Kentim ne güzelmiş,
Yaprakları gül kokuyor.
Bahçe duvarı örülmüş,
Balkon üstüne bürünmüş,
Saksıda bile görünmüş,
Sokağımız gül kokuyor.
Halıları desen desen,
Sevgidir içinde esen,
Hayran olursun gelirsen
Saklı Kentim gül kokuyor,
Isparta'mız gül kokuyor,
Türkiye'miz gül kokuyor.
Deyince .Protokol da ki oturanlar, Vali, Kaymakamlar, dahil hepsi ayağa kalkıp aşık ARİF beyi alkışlamışlar. İkinci gül güzeli yarışmacı kızda açıklanmış. ama birincisi açıklanmadan yine ara verilmiş. Bu arada Saklı Kentin şairi ZEKİ ÇELİK Gülün içeriğini anlatan dörtlükler okumuş, fon müziği de eşlik etmiş. Birinci güzel ara verilip açıklanmayınca millet dedikoduya başlamış. Acaba birinci güzeli, gül prensesini bulamamışlar mı diye üzülüyorlarmış ,neden 1. çıkmadı Bu kadar güzel kız prenses arasında diye.
dedikodular yapılırken jüri heyeti Güler kızın yanaklarında ki pembe gülleri inceliyormuş sahte mi gerçek mi diye. Onun için şiirle de programa renk katmak istemişler. Güler kız kendinden oldukça eminmiş, Kraliçe Alime hanımefendi ona en güzel kıyafetleri giydirdiği gibi taktire layık süsleme yapmış.

Şair Zeki Çelik'in şiiri harikaymış. sözleri-.
SAKLI KENT GÜZEL,
Gül suyu ile yüzünü yıkarsın,
Gül kremi ile cildine bakarsın,
Gül yaprağını dostuna atarsın,
Güzelliğin simgesidir SAKLI KENT.
Gül şampuanı saçlarını yıkar,
Gülün sabunuyla kirlerin çıkar,
Gülün esansıyla vücudun kokar,
Güzelliğin simgesidir SAKLI KENT .
Oda, koridorlar, salonlar halı,
Aşkına güç verir bir tek gül dalı,
Havası temiz olursun sevdalı,
Güzelliğin simgesidir SAKLI KENT.
Deyince büyük alkış kopmuş günün de konusuymuş.

Nihayet jüri kararını vermiş . Organizatör ÇETİN GÜVEN beyin anonsuyla İşte SAKLI KENT birincisi seçilen pembe gül yanaklı Güler kızımız sahneye geliyor deyince millet alkışlamış. Annesi Gülden hanım Babası Zafer beyde heyecan içindeymiş. En güzel kıyafette Güler kızın üzerindeymiş, sahne ışıkları vurdukça da yanıp pırıl pırıl parlıyormuş. Sahneye gelen Güler kız Gül yanaklı prensesin adı kimliğini ortaya koymuş. Güzel kızı görenler hayranlıklarını gizleyememişler, seyircinin alkışları uzun sürmüş.

Çünkü pembe gül yanaklı prensesin kulaklarında sahte güller takılı değilmiş onda Allah tarafından yanaklarına monta edilmiş bir ömür boyu solmayacak güller varmış . Çünkü diğer kızların kulaklarında takılır güller sahnede yürürken düşüyormuş Gül yanaklı Güler kızın güllerinin sabit olduğu anlamışlar ve jüri heyeti oy birliği ile pembe gül yanaklı gül prensesini Güler olduğunu alkışlar eşliğinde duyurusunu yapmışlar.

Pembe Gül yanaklı Prenses ödülünü Isparta Valisinden. almış Vali bu arada konuşma yapmış : -SAKLI KENT beldemizin güzelliğine hayranlığını dile getirerek burada kurulacak fabrika için, Devlet desteği için elinden geleni yapacağını beyan edince Isparta valimizi halkımız coşkuyla alkışlamış, yöre halkı sevinmişler.

İlçe kaymakamı da ikinci gelen gül güzeli prensese ödülünü vermiş. Üçüncü güzele de SAKLI KENTİN ilk ağalarından sayılan Zekice ağa teslim etmiş. Jüri özel ödülünü alana da bu festivalin oluşumunda büyük emeği olan, SAKLI KENTİN turizm kenti almasına sebep olan, göçü önlediği gibi , göç edenlerin geri dönüşümünü sağlayan halkın Kralı, ağası, beyi, örnek davranışlarıyla vatandaşın sevimli saygıdeğer kardeşi olan DÜZGÜN ailesinin biricik evladı Hayrettin bey vermiş. Bu arada Isparta Valisi de boş gelmemiş. Zekice ağaya, Hayrettin beye ve Çetin Güven beye örnek çalışmalarından dolayı plaketlerini vermiş.
Şu sözlerle sözünü noktalamış. Öğrendiğime göre SAKLI KENT artık belediye olma durumuna gelmiştir. Bundan böyle daha güzel hizmetler sunacağına inanıyorum, Gül prenseslerinin hepsini kutlarım demiş.

Program organizatörü ÇETİN bey önce gül güzelleri prenseslerini sahneye alarak yörenin kadınlarının hazırladığı hediyelerden her birine taktim ettikten sonra alkışlarla sahneden ayrılmışlar. Onun ardından İlk açılışta programa birbirinden güzel ezgileriyle renk katan Ensari Hikmet'i sahneye almış, onun ardından Kraliçe unvanıyla piyeste başrol oynayan Özgün İpek'i sahneye almış, yine aynı piyeste Kral unvanıyla başrol oynayan Umut'u sahneye almış, bu programı organize eden ana sınıfı öğretmeni Gülfidan ve rol alan öğrencileri sahneye almış, yörenin aşıkı Arif beyi sahneye almış, Kentin şairi Zeki Çelik'i sahneye alıp, hediyelerini vermek üzere Kraliçe Alime hanımefendiyi sahneye alarak büyükleri,küçükleri de sevindirmişler.

Program sona erip misafirleri uğurladıktan sonra herkes evine çekilmiş ama DÜZGÜN ailesi ve yakınları, Pembe gül yanaklı Prensesin ailesi Kraliçe Alime hanımefendinin evinde toplanmışlar Alime anne ve babasına yıllar sonra kavuşup özlem ve hasretlik giderdiği gibi ilk defa canlı olarak gördüğü torunları ile de kucaklaşmışlar. Bu arada Gülden hanım evin içine yabancı olmadığı için çay kahveleri de hazırmış . Bu arada Prensese Ensari Hikmet kaval çalıp aşkını ilan edişi aile büyüklerinin kulağına geliyormuş. Kaval müziği ile de Umut ile Özgün İpek dans ediyormuş.

Bunu fırsat bilen Zekice ağa ve Cennet ana Zafer beyden ve Gülden hanımdan Allah'ın emriyle Peygamberin kavliyle . pembe gül yanaklı prenses ödülünü alıp üne kavuşan Güler kızı torunu Ensari Hikmet'e istemişler. Kraliçe Alime hanımefendide bunlara biz zaten beşik kertmesi gibi söz verdik diye o anısını Gülden hanıma da hatırlatmış . Zafer beyde olumlu bakarak hayırlı olsun demişler.. Kraliçe Alime hanımefendinin anne ve babası da çok sevinmişler.

Düğün tarihini belirleyerek gerekli hazırlıkları da yaparak iki bayram arası üç gün üç gece yemekli düğün yapmışlar. Bu arada belediye başkanı seçimi olmuş büyük bir oy çokluğu ile Hayrettin Düzgün SAKLI KENT belediye başkanı olarak seçilmiş. Bunu da halk coşku ile kutlamış. Yardımcı olarak da Çetin Güven beyi tercih etmiş. Daha güzel hizmetler sunmaya devam etmişler, kentin giriş ,çıkışlarına parke taş döşenmiş.

Bu yöreye yurt içinden ve yurt dışından gelen turistler çok hayran kalıyormuş, burada fabrika kurulduğu gibi seri üretim haneleri de kurulmuş. Hayrettin bey Belediye Başkanı seçilince her bölgeden tebrikler yağmış. Yöresel ve Ulusal basında SAKLI KENT hak ettiği noktaya gelmesini sağlamak için röportajlarına devam ediyormuş. Yöresel Gül prensesi güzellik yarışmasına her sene devam ederken yarışmalar uluslararası festivale dönüşünce daha da çok bilgi toplayarak beklenen hedefine ulaşmaya başlamışlar.

Gül yanaklı Prenses'in resimleri tablolara dönüşmüş, şiirlere, hikayelere, masallara konu olmuş. Ensari Hikmet eşi Güler hanımefendiyle çok mutlu olmuşlar.. Pembe gül yanaklı prenses dillere destan olmuş .Her gelen gül prensesle resim çekilmeyi prensip edinmişler. Buna da izin veren Ensari Hikmet beyde yanlarında duruyormuş ve yurt içinden Yurt dışından gelen gül hayranlarına misafirperverlik yapıyorlarmış.

Bu arada Hayrettin bey ülke genelinde örnek çalışmalarından dolayı yılın belediye başkanı seçilince Isparta ilinde ki Bürokratlarında gözdesi olmuş. Böyle yetenekli bir başkan şehrimize çok şey kazandırabilir düşüncesiyle önemli kurumda aktif görev yapmak için teklifini sözlü olarak sunmuşlar. Hayrettin beyde durum değerlendirmesi yapıp kentin gelir gider işlerinde oğlu Ensari Hikmet'e sorumluluk vererek tıpkı Zekice ağanın ona bu görevi verdiği gibi aynı şekilde evladınında yürütebileceğini düşünerek kayın pederi Zafer beyinde tecrübelerinden istifade edip Gülden kayın validesinin de güvenini kazanarak eşi Güler ile de daha güzel plan,projeler oluşturacağını düşünüp görevin hayırlı uğurlu olsun oğlum Allah kolaylık versin demiş. Bu şekilde baba oğul kucaklaşmışlar.. ÇETİN GÜVEN bey ile de görüşen Hayrettin bey onu SAKLI KENTİN belediye başkanı olabilmesi için teklifte bulunmuş.

Çetin beyde Başkanım - Benim senin makamında gözüm yok ama siz nasıl uygun görürseniz hizmette kusur etmeyeceğimden emin olunuz demiş ve sözlerine şunu da eklemiş. Sizi daha yüksek makam, mercilerde, seviyelerde görmek bana da gurur verir, ayrıca başkan olarak yöre halkı sizi bırakmak istemez, vatandaşlarımızın anlayacağı dilde görev taksimi yaptığınızı izah ederseniz isabetli olur demiş. Bunun için kent imamı Şeref beyle görüşerek SAKLI KENT halkının meydana toplanmasını sağlamış. Zekice babası, Cennet anasının da, eşi Kraliçenin aile büyüklerinin de rızasını alarak şehirdeki makam teklifini kabul ettikten sonra bunu Saklı Kent halkına meydanda konuşarak duyurmuş.

Veda konuşmasında -Muhterem halkımız sizler bana her konuda destek oldunuz. Yöremizin kalkınmasında sizlerin emeği büyüktür ben sadece bir kardeşiniz olarak önder oldum, sizlerin oylarıyla da belediye başkanı oldum. Şehrimden gelen Makam teklifi de değerlendirmek zorunda kaldım. Ben şehre gitsem bile gönlüm sizlerle beraber. Yerime çok sevdiğim ve güvendiğim sizlerinde yakından tanıdığı SAKLI KENTİN selameti sizlerin rahatı ve huzuru açısından sayın : ÇETİN GÜVEN beyi belediye başkanı olarak halkımıza öneriyorum , büyük bir oy çoğunluğu ile başkanlık koltuğuna oturtacağımıza inanıyorum, bir gözünde burada olacak istişare içinde olacağız, size yardımcı olacağıma söz veriyorum demiş.

Meydana toplanan SAKLI KENT halkı güven verici konuşmasına sevinmişler, görevi bırakacağına da çok üzülmüşler ama Hayrettin beyin kararı isabetli olmuş . İlçesinde kültürel anlamda başarı gösterdiğini resmen kanıtladığı için daha aktif hizmetleri sürdürmeye başlamış. Saklı Kent halkı da Hayrettin Düzgün'ün kefil olduğu yardımcısı ÇETİN GÜVEN beyi Kentin Belediye Başkanlık Makamına layık görünce kutlamalar yeniden başlamış.. Ensari Hikmet beyde Özgün İpek kardeşini yanına alarak kentteki okulunu bitirene kadar gerekeni yapmış. Kayın olan Umut'ta ona yardımcı oluyormuş. Arada Kraliçe Alime hanımefendi şehirden aldığı hediyelerle büyüklerini, küçüklerini ziyaret ediyormuş.
Onlar ermiş muradına bizlerde erelim inşallah muradımıza sevimli Çocuklar iyi uykular sizlere.
10-12- 2020
Ispartalı Zeki Çelik TÜRKİYE İLESAM il temsilcisi,
GBYŞD, ZEKİCE KÜLTÜR ve SANAT EVİ kurucusu.
HABER GAZETESİ KÖŞE YAZARI.

Zeki Çelik 2
Kayıt Tarihi : 15.12.2020 22:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!