Alıştım kırılmalara; cam parçaları, kalp delinmeleri ve düş bozgunları
Yine de acıyor kırılan her parçam, kolum, kanadım, yürek ve düşlerim
Kendime uzak bir kente gömülüyorum, gitgide bir cenaze marşıdır bu
Çalınan. Galiba bir durgunluk yaşıyorum ben de işte kırık parçalarımla
Ne doğurabiliyorum dölütümü keserek, ne de sevişmesiz ön uykularda
Bir eski devrimle çalkalanıyor kırıklarım, yalnızca saçımmış dökülen!
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
buda çok güzel daha önce nasıl farketmedim...
Hayır, bu şiiriniz ne bireyci ne de bireysellci. Yalnızca toplumsal kavram ve çağrışımların üstünü okuru açmaya iten bir tülle örtmüşsünüz. Açabilirsek, karşılaştığmız görünüm, duyarlıklarımızı alt-üst ediyor.
Kendi içinde devinen, devindikçe de farklı çağrışımlara kulaçlar atan bir dize yapınız var. Giderek duygular, duygulanımlar, yaşantı izdüşümleri... senfonik bir girdapta yoğrularak bir orkestrasyon tümlüğü içinde seriliyor imgelemimize.
Doğru, öyküleme şiirsel anlatınızın temelinde önemli bir yer kaplıyor. Ama bu şiirde öykülemeler, farklı telmihlerle, çağrışım yüklü sözcelerle şiirin aynasından yansıyor bize. Ve bireysel anlatımın içinde toplumsal panoramayı fark edebiliyoruz.
Ali Ziya Çamur
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta