Tanımayacaksın ki o sokaktan geçerken
Şarkısını dinleyeceksin rüzgarın
Yabancı bir gölge ile süzülecek sesim
Fark edemeyeceksin gözünden inenleri
Genzinden kalbine ince yangın düşecek
Susunca acabalar yakacak sonbahar
Fark edemeyeceksin avuçlarındaki teri
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Avazın çıktığı kadar bağır güneşe
Külünü düşüreceksin
Gözlerime bakma sakın
Gölgemi de üşüteceksin.
finali muhtesem olmus,dost yuregi kutlarim..10 puanlik
Şiir hassasiyettir..Şiir hassas insanların işidir. has insanların işidir. Hislenen ve hissini hususi yani özel yapabilen insanların işidir.
Bir şiiri özel kılan şairin şiirini yazarken derin bir hisse sahip oması değildir yalnız başına.
Aynı zamanda okuyucuya aktarma gücünden, okuru da kendi hassasiyet atmosferine çekebilmesinden geçer şiirin özel bir karakter kazanması.
Biz buna ''ifade gücü'' diyoruz..
Bu şiirde şairin büyük bir duygu sarmalı içinde olduğunu görebiliyorum ama aktarımda tüm okuyucularını diyemesem de en azından okuyucularından birisi olarak beni tatmin edemediğini de itiraf zorundayım
Belki beklentimi yüksek tutmamdan doğdu bu sonuç.
Bence fermente süresi az sanki şiirin..Demlenmeden çıkmış sanki okuyucunun huzuruna..
Sevgilerimle...
can bana bir siir okurmusun ? söytle gözlerimi yumup kizimin omuzuna basimi koyup davudi guzel sesinden bir siir dinlemek istiyorum.Mumkunmudur? mumkundur ve yakindir.Sana yorum yazmakmi sussam olurmu saniyorum mesaj yerine ulasmistir. sevgimle kardesim..
Her satırı harika.
Kaleminiz ve yürek sesiniz daim olsun Cumhur Bey kardeşim.
selamlar
Denizler pişireceksin kendine
Köpüklerinden dudaklarına resim çizeceksin.
Gözlerimize çizdiğimiz resimlerin tuvali olmaz
Renkleri de ...harikasınızzz!!!!.....ALKIŞLAR
Tanımayacaksın ki o sokaktan geçerken
Yabancı bir gölge süzülecek
Fark edemeyeceksin
Genzinden kalbine ince yangın düşecek
Acaba diyecek
Fark edemeyeceksin.
Alevler ne kadar yakar ki kendini
Alevlerin kendini ne kadar yaktığını bilemem ama..bu dizeler okuyanın içini epeyce yakıyor..hatta dağlıyor..Tebrikler sevgili Cumhur..Sevgilerimle..
Şiirde Gül-Tül-Kül ve Dans kavramlarıyla; gül ile sevginin marjinal ve stratejik kesiti, hatta kalıtı, tül ile Haşim allegorisinden farklı bakışla “izlemi-denklanşörlenmesi”, kül ile sonuncu haldeki hararetin biçimsel yapısı, dans ile de bütünselliğe kazandırılan devinim içten duygularla anlatılıyor.
Gelecek zamanda tahmin edilen haller anlatılışı, “yaşanılan” karinesinden “yaşanılacak” hallerin kehanetini vermektedir. Sevgi birikiminleri göz önüne serpiştirilerek adeta sonu kesin olan dayanağı sağlam “fal” sözleri bilimsel olarak söylenmektedir. Bilinen sokattan geçerken tanımayacak, gölge yabanıl süzülecek, fark edilmeyecek, genzi yanacak. Sonra bağımsız tek dizelik ‘alevler ne kadr yakar ki kendini” bilge sorusuyla durumun analizi yapılıyor. Alevlerin kendini yakması, alevin kendini pişirmesi sofistike ve etkili bir dize.Gecede seslenilen kişinin kendine sigara demlemesi de aynı biçimde özün zıddında bir imgeyle dikkat çekiyor.
Şiirde iki dizelik bölümler de aynen tek başına bırakılan dizeler gibi ana temayla bağlantılı sorgulamalar yapıyor. Sigara demlemesi, duman eleminde göz gönül yakalaması simgesel şıklığıyla derinlemesine düşünceler sıralıyor.
Ayak sesleri, tıkır tıkır yerine pıtır pıtır denilerek sevimlilik katılarak veriliyor. Belli ki şiirin kahramanı güvercin yemleme hobisi olan biri. Güvercinlerin ayaklarına takırdayan nalın giydirilmesi, yalın ayak vurgusu ve cin esrarengizliği pıtır pıtır ayak sesleriyle özdeşleştiriliyor. Güvercin ayağında nalın yol alma zorluğunu anlatmada etkili bulgular olmuş.
Denizlerin pişirilmesine ilişkin ikili bölümde anlayabildiğime göre, müthiş bir sevgi potansiyelinin yarattığı sıcaklıkta zor bir olgunluk aşamasına ulaşabilirlik anlatılmakta, alt dizede coşkudan oluşan köpük deyimiyle bir yaşanmışlığın resmi en hassas ağız kıvrımına resmedilmektedir. Bu resim soyut bile değil, görülmeyen ama yaşanan duyguların ruhani resmi. Aynen nefeslerin dumana dönüşmesi gibi. Kül geçginliği burada devreye giriyor. Ayak sesi nasıl “pıtır pıtır” şirinliğinde veriliyorsa, rüzgarın sesi de püfür püfür yerine kuş kanadı tadındaki pır pır sesiyle verilmeye çalışılarak uzaklaşan nesnelerin, duyguların bir bakıma denetlenmesi de yapılıyor.
Yine karşıt kavram imgelemesinde sigaranın insana tiryaki olmasıyla sevgi bağımlılığının başka kesiti tellendiriliyor.
Şiirin tül kavramı bir böceğin zar kanadı şeklinde sihirlendiriliyor. Tül görülenin netliğini azaltır. Perde açılır, ikinci tül perde açılmayınca dışarıdaki cazip olan bakılacak noktaya karşı kararsızlık oluşur. Elbette el ile kaldırılabilir mi gözdeki perde? Güvercin pıtırtılarına bakma derken pıtır pıtır ayak sesi güvercin pıtırtılarıyla dansa başlıyor bu kez. Şiir başlığnın sonun da “dans”ta konulmuş ya. Şair şiirindeki dansı adeta gizliyor sanki. Balkona çıkma, rüzgarı ezeceksin saptamasında rüzgarla gönderilen sevginin ya da iletişimin önemsenmez duruma düşmesinin önlemi mi alınıyor acaba? Duman ve kül üzüldüyse tütün kederli yandı demektir.
Gözlerime bakma, gölgemi üşüteceksin. Öyle ki beden duygusunu algılamayı unutmuş, gölge hassaslaşmış.
rüzgarı incitip incitmediğini bilmem ama gölgenin üşümesini bilirim..:)) tebrikler farklı bir açı..saygılar
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta