(Gül (asm.) Destanı: 7) Miracı

Ali Oskan
302

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

(Gül (asm.) Destanı: 7) Miracı

Hicretten bir yıl önce kara bir gündü o gün,
Kırılıp incinerek dönmüştü üzgün, üzgün.

Amca kızına gitti Ümmü Hani kapıda,
“Senin gibi şerefli misafire can feda.”

Hemen abdest alıp ta dualara başladı,
Rabbinden af diledi, Rabbini hatırladı.

Izdıraplı bir günün gecesiydi o gece,
Tüm geceler içinde günden parlak tek gece.

O an Sevgili Rabbim Cebrail’e seslendi:
“Peygamberimi üzdüm, O’nu incittim.” dedi:

“Hala bana yalvarıp zikrediyor hep beni,
O’na hazırladığım göster nimetlerini,”

“Nice, nice nimetler hem de sevenlerine,
Bunlar teselli olur o incinen kalbine.”

“Git Habibimi getir dolaşsın avalimi,
Kalbi kansın, şenlensin görünce Cemalimi.”

Resulullah uyurken Cebrail’se gelerek,
Kaldırdı ayakların altlarını öperek.

“Ey Cebrail Kardeşim niçin vakitsiz indin,
Bir hata mı eyledim, Rabbimden ne getirdin? ”

Cebrail cevap verdi: “Rabbin selam ediyor,
Lütfen kalk da gidelim bizzat Seni istiyor.”

Muhabbet zirvesine çıkınca geldi davet,
Rahmanu’r-Rahimine O’da etti icabet.

Yola çıkmadan önce Kabe’ye uğradılar,
Kalbini çıkarıp ta Zemzem’le yıkadılar.

Burağa binecekken içine hüzün çöktü,
Bu ikramlar içinde ümmet aklına düştü:

“Elli bin yıllık günden eyvah eder ümmetim,
Otuz bin yılda nasıl Sırat geçer ümmetim? ”

Rahatlattı Rabbimiz: “Onlara o günü ben,
Bir an gibi eylerim merak etme onu sen.”

Güllerin Sultanı’nın Burak geldi önüne,
Böyle güzel bir yolcu binmemişti üstüne.

Bin türlü gül kokusu Burak mest oldu gitti,
Mekke Kudüs yolunu bir adımda katetti.

Bir göz açıp kapama Kudüs’e ulaştılar,
İki rekat namazı beraberce kıldılar.

Peygamberlere imam oldu ol Şah’ı Resul,
Fakat Allah’a ise, oldu en mükemmel kul.

Sonra da yükseldiler birinci kat semaya,
Vardılar oradaki muhteşem bir kapıya.

O kapıdan geçtiler gördüler neler, neler,
Diğer beşini geçip yedinciye geldiler.

Sidretü’l-Münteha’da dondu kaldı Cebrail,
Dedi: “Buradan öte vücudum olur zail.”

Sonra güneşten parlak Refref’de iniyordu,
Hiç durmadan Rabbine zikirler ediyordu.

Yaklaştı selam verdi, geldi kondu önüne,
Peygamber Efendimiz bindi Refref üstüne,

Öyle bir yükseldi ki; çıktı arş semasına,
Yetmiş bin perde bir, bir aralandı şahsına,

Zaman mekan dışına çıktı, geçti öteye,
Kab-ı Kavseyn makamı açıldı O yüceye.

Rüyet hasıl olmuştu cihetsiz ve sıfatsız,
Konuştular Rabbiyle, hem de dilsiz kulaksız.

Evvel – ahir bir çizgi, ezel – ebed bir andı,
O an öyle bir andı, ne zaman ne mekandı,

Hepsi bir an içinde, yoktu geçmiş gelecek,
Bir noktanın içinden kainatlar geçecek.

‘Ettehiyyatü lillah vessalavat tayyibat,’
O’ndan Rabbine sena, Rab’den O’na salavat.

O Rabbine ayine etti O’na itaat,
Rabbi de oldu razı, etti O’na iltifat:

“Ey Sevdiğim bu gece ne istiyorsan söyle,
Misafirimsin benim muradın getir dile.”

“Muradım ümmetimdir” dedi O Gül’ü Zişan:
“Cümle ümmetim bana bağışla Rabb-i Rahman.”

“Bu gece bağışlarsam tamamını ümmetin,
Zahir olmaz rahmetim ile Senin izzetin,”

“Bir kısmını bu gece zatına bağışladım,
İki kısmını ise, kıyamete bıraktım.”

Ve dahi bir çok soru sordu Rabb-i Rahim’den,
Sonra da pişman oldu çok sual ettiğinden.

Binler yıllık yol gitti on sekiz bin alemde,
Yatak soğumamıştı geriye döndüğünde.

Rü’yet-i Cemalullah meyvesini devşirdi,
Hem beden, hem ruh ile miracını bitirdi.

Sırf kendine almadı devşirdiği meyveyi,
Ümmete de dağıttı en güzel hediyeyi.

Mü’minlerin olursa bu en büyük amacı,
İnşallah olacaktır onların da miracı.

Rabbim Senin aşkınla koşup Sana gelelim,
Kalbimize istek ver, arzu ver isteyelim.

İsteyene lutfeyle Sana gelmeyi Rabbim,
Rü’yet-i Cemalinle hep mest olalım Rabbim.

(27. Aralık. 2003 – İzmir)

Ali Oskan
Kayıt Tarihi : 1.2.2007 01:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nazım İnce
    Nazım İnce

    Bu mükemmel ihlaslı şiirin şairini kutluyorum.Tebrikler Can Dost Kalem.Her nedense manevi konuları işleyen şiirler okunmuyor ve onlara yorum yazılmıyor.Varsa yoksa aşk.Tamam da aşkın ilahisine niye eğilinilmiyor?Neyse Can,ilk yorum ve tam puan benden.Selam,sevgi ve dualarımla.Allah kalemini daim,cenetini naim eylesin...

    185-İYİ DÜŞÜN

    Fizikötesi ilme şöyle bir göz atınca,
    İlm-i Azâmı buldum sübûtu sıfatınca.

    Kâinat toz,dumanken; O'nu buldum merkezde,
    Boşa uğraşılmasın,böyle bilsin herkes te.

    O'nun özü özünde,ilmi sözünde saklı,
    Beyin çözemez sırrı,boşa zorlama aklı.

    Yedi kat gök üstüne Arş ve Kürsî kurulmuş,
    Levh-i Mahfûz üstüne takdir mührü vurulmuş.

    Yazılır günûh,sevûp; ne fazlası,ne de az,
    Çünkü belge ortada,edemezsin itiraz.

    “Kaderde vardır” diye,vazgeçme,düşün biraz,
    Hafifletici sebep, “insanlık”,bir de niyaz.

    Bin teşekkür edersin,ikram yapan insana,
    Bir tek şükür değmez mi, binbir çeşit ikrama?

    Nizamsız oldu sanma,koskoca kâinatı,
    Tesadüf geldi sanma,bu yüce mahlûkâtı.

    Aldanma doğup batan gece-gündüz faslına,
    Sonunda koca evren geri döner aslına.

    Sanma ki yüce dağlar hep kalacak yerinde,
    Atılır pamuk gibi meçhûl günün birinde.

    Güneş,Ay ve yıldızlar bir mum gibi sönecek,
    Zâhirdeki her nesne evveline dönecek.

    Koca evren dönecek içi boş bir fânusa,
    Her şey kontrol altında,hiç mahal yok kaosa

    Herhangi bir noktaya konulacak yumurta,
    Bakınca görülecek her yerden uluorta.

    Sûr'a ilk üfleyişte,herbir şey silinecek,
    İkinci üfleyişte ölenler dirilecek.

    Sonsuzluk boyutunda bir Mahşer kurulacak,
    Bu alan istisnasız,insanlarla dolacak.

    Her şey hassas dengede,bir mizân kurulacak,
    Eğer ölçü kaçmışsa,hesâbın görülecek.

    Ya sağdan,ya da soldan karneni alacaksın,
    Ya pişmanlık yüzünde,ya mutlu olacaksın.

    Seçtiği yola gider,herkesin belli yeri,
    Ya Cennet'te bir bahçe,ya da Gayyâ Çukuru.

    Hatâ yapmamaya bak,iyi oyna rolünü,
    Yoksa kendi kalene sen atarsın golünü.

    Uyan “insan” kardeşim,hiç gerek yok telaşa,
    Olmayacak sandığın günler gelmeden başa.

    Sübut-u sıfat:Allah'ın varlığının şüpheye ve guruntuya meydan vermeyecek şekilde açık ve net olan özelliği.
    İlm-i Azam:En yüksek,muazzam ilim.
    Arş:Göğün en yüksek katı.
    Kürsi:Arşın merkezinde,Allah'ın her şeyi başında yönettiği makam,kürsü.
    Levhi Mahfuz:Allah tarafından takdir edilmiş şeylerin yazılı olduğu muhafaza levhası.
    Mizan:Mahşer günü,iyi veya kötü amellerimizin tartılacağı hassas ve manevi terazi.
    Sur:Mahiyeti bilinmemekle beraber,kıyamet gününde Hz.İsrafil'in üfleyeceği bir çeşit nesne,boru.
    Gayya Çukuru:Cehennem'in en derin yeri.

    Nazım İNCE

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Ali Oskan