Gül Ağacı (hikaye) Şiiri - Muharrem Abut

Muharrem Abut
314

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Gül Ağacı (hikaye)

Gül Ağacı

- Abi dedi bir soru sorsam gücenmezsin değil mi?
- Sor gücenmem.
- Biraz tuhafıma gidiyor da, sen bu ağacı neden çiçeklerle süslüyorsun?
- Sen hiç sevdin mi?
- Sevdim tabii abi, dedi. Karımı çok seviyorum.
- Nasıl evlendin karınla, evlenmeden önce ona hiç çiçek götürdün mü?
- Görücü usulü evlendik. Köy yerinde her yer çiçek. Hiç çok olan bir şey sevilene hediye edilir mi? Evlenmeden önce hiç tanımıyordum onu, komşu köydendi. Anam bulmuştu. Babam da uygun gördü evlendik, dedi.
- Yani evlenmeden önce kimseyi sevmedin mi?
- Yok abi, dedi sevmedim.
-Oğlum, sen sevdiğine hemencik kavuşmuşsun ne anlayacaksın ki anlatacağımdan.
- Olsun abi, sen gene de anlat. Ben çok merak ediyorum, dedi.
-Vaktiyle birini sevmiştim. Onun da beni sevdiğini sanıyordum. Bir gün tüm cesaretimi toplayıp yaşadığı semte gittim. Çıkacağı kapının önünde heyecanla bekledim ama dakikalar asır gibi geçiyordu. Elimde kocaman bir buket halinde papatyalar, karanfiller ve ortalarında kıpkırmızı bir gülle heyecan içinde bekliyordum. Duygularımız karşılıklıydı bana göre. Çünkü daha önce birkaç kez karşılaşmış, aynı ortamda göz göze gelmiş, hatta gülümsemiş; ondan da öteye geçmiş üç beş kelamda etmiştik birbirimize. Hatta bir gün onun oradan geçeceğini bildiğim için bütün bir geceyi bir kavşakta onu bir kaç saniye görebilmek için beklemiş ve bütün bir geceyi uykusuz geçirmeme onu bir kaç saniye görmek değmişti. Ve yine hatta yalnızca ben onu değil, o da beni orada beklerken görmüştü. Bir keresinde balkonunun karşısında bile beklemiştim. Onda da görmüştü beni. Yabancı değildik yani birbirimize. Neden kalp kalbe karşı olmasındı ki? Durum bu ya. Beni öyle elimde çiçeklerle görüp koşup boynuma sarılmasa da yanıma gelecek, elimdeki çiçekleri alacaktı. İçimde binbir duygu ve ümitle ne kadar bekledim orada bilmiyorum. Sonra göründü çıkmasını beklediğim kapının önünde. Beni de gördü, gelip elimdeki çiçekleri alacağını hayal ettiğim o kadın sadece bir kez göz ucuyla baktı; beni ve elimdeki çiçekleri gördü, görmesine ama hiç görmemiş gibi sırtını bana dönüp birlikte çıktığı insanlarla bir sigara yakıp sohbete durdu. Sonra da arabasına binip hızla uzaklaştı. "Belki yanındakilerden utanmıştır" diyerek belki de yanındakileri oradan uzaklaştırıp tekrar gelecek, çiçekleri elimden alacak ve müspet bir cevap verecek diye orada saatlerce bekledim. Ancak ne gelen oldu, ne giden. Sonra biraz utanmışlığın verdiği mahcubiyetle, ama daha çok hayal kırıklığının yarattığı derin kederle ben de arabama bindim, oradan bir yangın yerinden kaçar gibi kaçıp sanki bu yangını ancak bir nehir söndürebilirmiş gibisine geçtiğim yolun kenarındaki bir nehrin kenarında durdum ve elimdeki çiçekleri o nehire attım.
...
- Sonra ya sonra abi, sonra ne oldu?
- Oğlum sen de çok meraklısın ya! Ne yapacaksın sonrasını.
-Eminim bu ağaçla hikayenin bir alakası var. O yüzden çok merak ediyorum abi.
- Evet haklısın. O çiçeklerin bu çiçeklerle ve bu ağaçla çok alakası var. Çünkü o gün, o çiçeklerle o kapının önüne gittiğim ve kendimi yerin dibine geçmişcesine berbat hissettiğim o gün, kışın son günleriydi. Önümüz bahardı. İçimdeki bütün karamsarlığı, o günün karanlığına ve siyaha ait bütün renkleri bahara adadım. Ve bahar gelince gördüğüm bütün çiçeklerde o günü gördüm. O benim olmak istememişti. Ama ağaç benim ağacımdı, benim bahçemdeydi. Tıpkı kendi ellerimle yetiştirdiğim çiçekler gibi. Evet bu ağaç benim için bir gelin. Bu çiçeklerse onun almadığı, kabul edip başımı göğe değdirmediği çiçekler. Bu ağaç benim için bir gelin ve gelinler süslenilmek isterler. En çok da çiçeklerle. Şimdi ben bu yüzden bu gelini kendi elimin dikenlerine kadar değdiği bu çiçeklerle süslüyorum. O almadı, elimde bıraktı çiçeklerimi. Fakat bu gelin, bu ağaç ben ona ne zaman çiçek sunsam bana hayır demiyor. Ben de onu aklıma düştüğü her gün çiçeklerle süslüyorum. O artık hiç gelmeyecek biri. Ama bu ağaç ben yaşadığım müddetçe benimle birlikte yaşayacak. Ben de onu yaşadığım müddetçe her bahar çiçeklerle süsleyip gelin edeceğim.
- Desene abi o zaman ben şimdi düğüne geldim.
- Evet düğüne geldin. Lakin ben sana davetiye göndermemiştim. Şimdi müsaade et. Ben de gelinin duvağını açıp alnından öpeyim...

Muharrem Abut
Kayıt Tarihi : 30.4.2024 19:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!