Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Ercüment Ekrem Çamlıca'da geniş bahçeli bir evde oturuyordu. Bir cuma günü Yahya Kemal ziyaretine gitti. Evi kolayca buldu AMA kapıdaki 'Köpek vardır, dikkat ediniz' yazılı levhayı görünce irkildi birden:- Eyvah, dedi. İçeriye ihtiyatla girmek lazım.
Önce kapıdaki çıngırağı çaldı kuvvetlice. Gelen giden olmayınca NE olur, NE olmaz diye eline irice bir taş alıp tedirgin adımlarla bahçeye girdi. En ufak çıtırtıya kulak kabartarak, eve doğru yürürken bir tane daha gördü aynı levhadan. Tedirginliği arttı AMA yürümeyi sürdürdü. Ama o DA NE? Bir normal 'Köpek vardır dikkat ediniz' levhası daha! ..Artık adım atacak cesareti kalmamıştı.
-Ercüment! .. Ercüment! .. Diye bağırmaya başladı.
Ama sesine ses veren olmadı...
Yahya Kemal cesaretini toplayıp eve kadar yürümekten başka çaresi kalmadığını anladı. İhtiyatı elden bırakmayarak yürümeye başladı. On beş-yirmi adım sonra evin kapısının önünde buldu kendini.
O sırada DA Ercüment Ekrem bahçenin diğer köşesinden çıkageldi. Dostunu görünce sevindi.
- Vay, safa geldin Yahya Kemal! ..
- Safa bulduk azizim AMA ödüm de patladı.
- Ödün mü patladı? Sebep? .
- Daha NE olsun, her yanda levha asılı. Bağlı mı bari?
- Bağlı mı? Aman Yahyacığım nasıl kıyar DA bağlarım?
Ercüment Ekrem, tam DA o sırada evin arkasından dolaşıp gelen yumruk kadar fino yavrusunu gösterdi:
- Bak! ..
Yahya Kemal köpeği görünce şaşırdı:
- Ay! O levhalar bunun için miydi?
- Değil MI ya, iki gözüm? Zavallı yavrucağızı görmeyip üstüne basarlar diye astım o levhaları! .. -
-
-
Bazı büyük adamların doğdukları ya DA yaşadıkları evlerin üzerine, onlar öldükten sonra birer yazılı levha koyma adetinden söz ediliyordu.
Florinalı Nazım, Süleyman Nazife sordu:
- Üstad! Ben öldükten sonra kapıma koyacakları levhaya acaba NE yazarlar?
Süleyman Nazif, büyük bir ciddiyetle şu yanıtı Verdi:
- Kiralık Ev! ..
-
-
-
Cervantes artık ihtiyarlamıştı. Bir gün bir köy meyhanesinin önünde durup genç ve güzel meyhaneci kıza aşkını ilan etmeye başladı.
Kız pek yüz vermedi tabii:
- Otuz yıl önce buradan geçmiş olsaydınız belki aşkınıza karşılık verebilirdim, dedi.
Cervantes gülümsedi önce:
- Otuz yil ônce de geçtim buradan. Ama o zaman annenize rastlamışım ve tıpkı sizin sözlerinizi söylemiştim ben de ona...
-
-
-
Sirkeci Garı'ndaki birahanede oturup demlenen Eşref'e, orada bulunanlardan biri,
- Üstadım, o güzel hicivlerinizin çoğunda isim olmadığı için kime yazıldığını anlayamıyoruz, der.
- Hicivlerim numarasız gözlük gibidir. Her rezile uyabileceği için isim belirtmiyorum! ..-
-
-
Çiçek..
Karımla evlenmeden önce
-'Yarın senin yaş günün aşkım.. Sana aşkımı ifade eden kırmızı güllerden göndereceğim.. Yaşadığın her yıl için bir adet gül' dedim ve çiçekçiye koşup ertesi sabah göndermeleri için tam 21 adet kırmızı gül ısmarladım.
Çiçekçi şirketimizle ilişkisini daha sıcak tutmak için jest yapıp fazladan bir düzine gülü de kendi eklemiş..
Bu olayı bana anlatana kadar eşimin neden nişan yüzüğünü geri gönderip bir yıl benimle konuşmadığını inanın çözememiştim.
-
-
-
Doktorlar kesin olarak içkiyi yasaklarlar Neyzen Tevfik'e.
O günlerde Peyami Safa ziyaretine gider.
Odanın köşesinde büyük bir fıçı şarap görünce şaşırır tabii. Dayanamayıp sorar,
- Bu NE üstad, hani sen artık içmeyecektin?
Neyzen Tevfik istifini bozmaz:
- Ne yaparsın oğul, içmezsem kuvvetten düşüyorum.
- Peki içkinin NE faydası oluyor?
- Olmaz olur mu? Mesela bu fıçı buraya geldiğinde yerinden kaldıramıyordum. Ama şimdi tek elimle bile kaldırabilirim! ..
-
-
-
İkinci Dünya Savaşı'nın ilk günleriydi. Karpiç Lokantası'nda bir politikacı içkinin de etkisiyle coşmuştu:
- Şu Hitler'in, bizim politikacılarırnızdan nesi fazla?
Lokantada bulunan Ercüment Ekrem Talû içkisinden bir yudum alıp yanıt Verdi:
- Sadece H'si...
-
-
-
Hizaya Geldi..
Adam arkadaşına okuluna her sabah geç kalan oğlunu nasıl hizaya getirdiğini anlatıyormuş,
-'Kerata'ya araba aldım' demiş, 'Seninki park yeri bulacağım diye mecburen erkenden okulun önünde! '
-
-
-
Cağaloğlu'nda bir yazıya verilecek para konusunda çeşitli yöntemler, ölçütler kullanılır.
Çoğunlukla da yazının sayfa sayısı değil de imzası önemlidir yayıncılar için.
Vakit gazetesinde Hakkı Tank ise satır hesabına göre ödermiş parayı.
Bir gün Ortaç bu durumdan yakınınca, Ömer Seyfettin kıkır kıkır gülmeye başlar:
- Ah cancağızım, satırbaşı yapmaktan anam ağlıyor.
-
-
Trafik Polisi ve Kar..
Korkunç kar yağmış şehre, kavşaktaki ışıklarda duran TIR şoförü yarı beline kadar trafiği idare etmeye çalışan polisi görünce
-' Helal olsun size…' demiş, ' Ama yarı belinize kadar karın içindesiniz diye size üzülüyorum…'
-' Beni boş ver…' demiş polis, ' Asıl altımdaki at donacak..! '