Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Şeytan Sofrasın’da İnfaz
Ellerinden kan sızıyor bahtıma uzanan ellerinden
Kan sızıyor Ayvalık’ın mavi göğsüne
Her yerde pıhtı her yer ayaz
Martıların hıçkırıklarından damlıyor çehreme
alın en koyu pıhtısı
Riyakarlığının izleri tüm kumsalda arsız
Tüm kumsalda için için yanan gençliğim
Tan kızıllığı tüm Nesos da
ufkumun kızıl pıhtısından sızıyor kan mavi denizin yalın çehresine
kızarıyor için için yanakları
göğsünden fışkırıyor hıçkırıklarımın kanlı yarınları
yanıyor kan kokan kızıllar
yanıyor aşkıma savurduğun façalar
yanıyor Ayvalık’ ta alev alev sular
ellerine uzanmıyor artık masumiyetime kapanan ellerim
sıkıştıkça avuçlarımda saflığı sevdamın
açılmıyor şafağa parmaklarım
o ak güvercinler uçmuyor gönül deryamdan şafağın dinginliğine
oysa ki nasıl da uçarak gelirdim sana Nesos'dan
parmak uçlarımda sandaletlerim
o çok sevdiğin pembe dantelli elbisem
saçlarımı da salardım hep belime kadar
gün batımındaki gelinciğim derdin bana
göğsünde uyuturdun sevişmelerin
tenimde kokusu Nesos akşamlarının miski anberi sarhoşluğu
göğsümden içerdin kana kana doyumsuzluğunu sevdanın
cemresi damlardı tüm kumsala titrekliğimin
ayak uçlarında şaha kalkardı heyecan destursuzluğu
uçurtmalar uçururduk göğsümüzden mavi semalara
güneşin göğsünden emerdik Ağustos buhranını sahici sahici
yana yana dalardık mavi koyun derinliklerine
güneşin şavkı nasılda düşerdi sevişmelerin kısrağına için için
dudaklarından balı düşerdi denizin koynuna aşkımızın
şimdi bana çok uzak tüm bunlar
sevişmelerin kıvılcımları çok uzak
çok uzak sevmenin masumiyeti
hani günbatımında Şeytan Sofrası'ndaki utancın
utancımda destursuz utancın
şimdi bana sahici yara
şimdi bana hep o yosmanın koynundaki arsızlığın
tüm Ayvalık’ın kucağında arsız gülücüklerinin çalkantısı
dinmeyen gözyaşlarım aldanmışlığıma
ellerini uzatma artık ellerime
benim ellerimde kırılan kalemin var
ihaneti aşkımızın
kağıdıma damlayan kanlı infazı var
şimdi gülüşlerin içimde yankılanmakta
yarınlarıma dizilmiş utanmaz arsızlıkta
ellerini çek ufkumdan kan sıçramasın tenine
git şimdi
bütün yosmalar senin
şimdi bana her yer Şeytan Sofrası
şimdi Nesos yarınlarımın boynunda kanlı kement
bahtımın nefesinde bir avuç jilet
ayaklarımın altından kayan sonsuz müebbet
Nesos gün ışığı görmeyen dipsiz bir uçurum
diri bırakan ölüm çukuru
anberi imbatların tenime küskün zehiri zıkkımı
boynuma dolanmış karar
aldanmışlığıma yığılan kan kokan sahici infaz…
Filiz Kalkışım Çolak