Türk Şairler Birliği Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: İsmail Uysal
Alan:   Grup:Türk Şairler Birliği
Tarih: 14.03.2012 12:15
Konu: MATÜRİDİ 11. BÖLÜM KAZA,KADER,ECEL

Lütfen yanlış anlaşılmasın para falan istemiyorum sadece paylaşmak ve bu akıl dahisini islam alemine tanıtmak istiyorum. siteye yükleyemediğim için (word kabul edilmiyor) arkadaşlarımdan mail adreslerini yazarlarsa 13 bölümden oluşan bu çok önemli eseri yollayacağımı söyledim.sağ olsunlar bana güvenenler bir bir istiyorlar Allah razı olsun bu garibi adam yerine koydukları için.Her şeyin en iyisini elbette Allah bilir.

Benim mailim
[email protected] MATÜRİDİ

(Ebu Mansur el-Matüridi)
BİR AKIL DAHİSİ

Kitabü’t – tevhid
1050 yıl önce yükselen akıl
Allahım! Ya bugün?

BEN ÇOK UTANDIM KİTABÜ-T TEVHİD ADLI ESERİNİ OKUYUNCA Bir açıklama:24 eylül 2009 ‘ da Prof.Dr.Bekir Topaloğlu’nun KİTABÜ’T TEVHİD TERCÜMESİ adındaki kitabını satın aldım.Ama gördüm ki bu kitabı okumak ve anlamak için pek çok kaynağa ve sözlüğe gereksinim var.İşte ben bunları sağladım ve bu gün yani 2 ocak 2012 günü ancak bitirebildim.
Ne yaptım diye soracak olursanız şöyle yanıtlayabilirim.Kitabı herkesin okuyup anlayabileceği şekilde yeniden yazdım desem yalan olmaz.Çünkü eski haliyle bu kitabı anlamak oldukça derin bir kelam terimleri,felsefe terimleri,tasavvuf terimleri bilgisi gerektiriyordu.Ama şimdi okuyan bunları araştırmaya gerek duymadan dinin temellerine inebilecek.Elbette kusurlarım olmuştur.Allahtan af ve merhamet dilemekten başka ne yapabilirim ki.Her şeyin en iyisini ALLAH bilir.

İsmail uysal özden özgür-2 ocak 2012

ON BİRİNCİ BÖLÜM
İÇİNDEKİLER
1- kulların fiilleri hakkında ka’bi nin görüşleri
ve eleştirisi
2-ecel konusu
3-rızık konusu
4-irade- dileme,isteme,emir,ferman
5-kaza ve kader
6-kaderiye ve mutezile’nin yerilmesi
7-ka’binin kaderiye hakkındaki görüşleri
ve eleştirisi


1
KULLARIN FİİLLERİ HAKKINDA KA’Bİ NİN GÖRÜŞLERİ
VE ELEŞTİRİSİ

Ka’bi şöyle demektedir:Kendi eyleminde özgür olan herkes, bunun
sonucunda elem ve eziyet konusunda irade sahibi değildir.Küfür ve iman
yada hareket ve sükun konusunda da kişi eylemini tanır. Dolaysıyla fiil
(Eylem) içeriğini korur.
İlahi emir ve yasaklar reddedilemeyeceğine göre ka’bi’nin görüşleri yanlıştır. Ka’bi eylemin Allah’ın yarattığı bir şey olamayacağını,
onun kula ait olduğunu söyler.
Mutezile de tekvin aynı zamanda mükevven der (Bir şeyi yaratmak
O şeyin kendisidir demek) Onun “bir şeyin tamamı iki kişinin olamaz savı da saçmadır.
Örneğin yedirmek,giydirmek,rızık verip beslemek Müslümanlarca hem Allah’ın hem kulun eylemi sayılır.Bundan dolayı kimse de çıkıp ben Allah’ın ortağıyım dememiştir.
Allah yaratandır,ondan başka her şey yaratılandır(Halik-mah
luk) dediğimiz halde,Allah haber veren ve söyleyendir deyince,geri kalan haber ve sözdür diyemeyiz.Bunlar birbirine benzeme-
yen ayrı şeylerdir.

Bir de şu var:Allah Halik’tir deriz.Başkası Mahluk’tur deriz.Ama şöyle diyemeyiz: Allah haber veren,söyleyendir (Kail,Muhbir) başkası haber
Ve sözdür. Görüldüğü gibi bu iki şıktan biri ötekine benzemez. Burada Allah’ın yaratma eylemi her şey için geçerlidir ama söyleyen eylemi dü-
şünüldüğünde her şey için geçerli değildir.(Allah da söyler kul da söyler deriz ama Allah da yaratır deriz kul da yaratır diyemeyiz)

Mutezile’nin yaratmayı inkar edişinin nedeni varlıkların yok-
tan (Adem) var edilişlerini anlayamamış olmasıdır.
Mutezile kıdemi inkar ederek şeylerin (nesnelerin) daha önceden var
olduğunu söyler. Allah bu durumda nesneleri hazır bulmuş,yani bunlar
Allah olmadan yaratılmıştır.
Biz diyoruz ki:Fiilin (Eylemin) iki varlığa ait oluşu ilke haline getirilemez.Küfür ile imanın şeyiyetini biz de inkar etmeyiz. Ama bu kafirden yalancılık vasfını kaldırmaz. Şeylerin farklı konumları vardır.Ko-
numlarına bakarak sonuç ilişkisi değerlendirmelidir. Örneğin kafirin eylemini onun gözüyle değerlendiren kimse cahildir.Haber veren ise yalancıdır.Buna karşı,kafirin ne yaptığını gerçek kimliğiyle bilen ise Alimdir,Hakimdir.
Allah’ın fiili gerçekte ne küfür,ne bilinçsizlik,ne de eziyettir. Kuldan çıkan bir boyun eğiş,teslimiyet, uymadır.Günah da aynıdır.
Ka’bi ölüm dahil yaratıkların her şeyi için yaratan vasfını kullara Allah’tan daha yakışır bulmuştur. Oysa temel ilke yaratan Allah’tır.
Eylemlerimiz için aslolan şudur:Her birey eylemini özgür olarak
gerçekleştirir. Allah tarafından sevketme,zorlama yoktur.Buna
rağmen Allah’ın emir ve yasakları güzel bulunmuştur. Yaratılışın
ilk evresinden beri bu böyledir.
Evrendeki her nesne ve olay Allah’ı övmek içindir.Bu nesne ve olay
Başkası tarafından yaratılmıştır derseniz,Allah yaratmadığıyla övülüyor sonucu ortaya çıkar.Bu gerçeğe aykırıdır.Daha aykırı olan ise:Allah’ın
Bu nesnelerden bazılarını yaratmadığı olurdu.
Mecusiler ve zındıklar “Allah eziyet veren,düzensizlik ve bozuk-
luğa neden olan hiçbir şeyi yaratmamış,hiçbir dostu öldürmemiş,
düşmanı güçlendirmemiş,şeytanların yaşamlarını sürdürmelerine
sebep olmamış,kendisine dil uzatacağını ve yoldan çıkaracağını
bildiği hiç kimseye destek vermemiştir.
Bunları söylememizin nedeni Mutezile mezhebinin de temel görüşünü bunlardan almış olmasını kanıtlamak içindir.
Bu nedenle peygamberimiz KADERİ İNKAR EDENLER BU ÜMME-
TİN MECUSİLERİDİR “demiştir.
Hüve zamiri üzerine de birkaç söz söyleyelim. Hü’ve zamiri her şeyi
Kapsar.En’am suresi102. ayetteki “O her şeyin yaratıcısıdır “ ve pek çok
Ayette “O her şeyin Rab’bidir,ilahıdır” dedikten sonra bunu da kul yarat-
mış demenin olasılığı var mı? (Ka’bi ve Mutezile mezhebindekilerin kötü
şeyleri Allah yaratmadı dediklerini anımsayalım)
Yine Ka’binin “Kulların fiilleri (eylemleri) içinde öylesi var ki,bunları yarattıysa Allah kendisine sövüyor,kendisini inkar ediyor olurdu “diyor.
Eğer Allah sövme ve inkar fiillerini gerçek manasıyla yaratmış olsaydı,
O zaman sövülen ve yerilen olurdu.Oysa inkar ve sövme,isabetsizlik ve hikmetsizlik olarak yaratılmıştır.Bunu böyle bilen ise alimdir,bunu böyle
Haber veren ise sadıktır(doğruyu söyleyen)
Allah her şeyin yaratıcısıdır.
a-Kudret,güç açısından bakalım:Her şeyin vücut bulmasını ancak Allah yapabilir. O zaman kul O’na muhtaçtır.
b-Her şey Allah’ı över,O’nun büyüklüğünü gösterir.
c-Ka’binin madem ki her şeyi kendi özellikleri ile niteliyoruz,Allah’ı da öyle nitelendirmeliyiz görüşü tutarsızdır. Çünkü bu durumda Rububiyete (Allahın ilahi yönetim ve terbiyesi) ortak olunur ve bir bakıma hikmeti Al-
lah’tan almak olur.
d-Mahlukla(Yaratılmış olanla) Allah’ı övmek yada yermekten Allah münez-
zehtir.(Arındırılmıştır.)
Allah her fiilin yaratıcısıdır deriz ama kötü eylemleri söylememeliyiz.
Buna örnek olarak “Allah her mekanda vardır deriz ama bu varoluş
Pis yerler ifade edilirken kullanılmaz.
Şimdi de putlar ve Mutezile açıklamasına bir bakalım:Saffat suresi 96. ayetten yola çıkarak putları ve onların tanrılarını anlamış yani sonuçta onları Allah yaratmadı insanlar yarattı demiştir. Oysa bu ayette kastedilen gizli mana ameldir.Buna putlar da dahildir Putlar yaratılmıştır ki onlara tapınılma ameli ortaya çıkabilsin.
Ra’d suresi 16. ayetteki “ALLAH HER ŞEYİN YARATICISIDIR”
beyanı (yoktan var etme manasında) başka bir yaratıcı olama-
yacağı gerçeğini inkarı olanaksız biçimde ortaya koymuştur.
Allah’a bir şekilde yaratılan bir şeyi benzetmek,Allah’ın sonradan yaratıldığı yani nesnelerle aynı olduğunu kabul etmek olur. Bu Müslüman-
lar tarafından asla benimsenemez. Bu bir ilkedir.Oysa Ka’bi ekolü:Şeyin
yaratılması yaratılanın aynıdır”(Tekvin ile Mükevven aynıdır) demiştir.
BU YARATILANI YARATANA BENZETMENİN TA KENDİSİDİR. O za-
man yaratılmışta bulunan teslimiyet,boyun eğiş,muhtaç olma,kusur,şey-
tan,kötülük,fitne,bela,fesat,kokuşmuşluk,kirlilik ve pislik,Mutezile ekolü
ne göre,tanrının da vasıfları olur ki biz bundan Allah’a sığınırız.Allah
bunlardan arındırılmıştır.
Yine Ka’bi Allah’ın fiili lütuf ve ihsan niteliği taşır der.O zaman Allahın bir fiili olan iblis de hayırdır,hasenedir,hikmettir,isabettir. “SONUÇ:
KA’Bİ EKOLÜ YARADILMIŞI YARADANA BENZETMİŞTİR.”
Mutezile Ka’bi ve ekolü hangi benzetme örneğini verirse versin,burada
İki şey vardır benzeyen ve benzetilen. Oysa Müslümanlar Allah’ın tek oldu
ğuna inanırlar.Böylece benzetme ortadan kalkar.Zaten kimse yaratılmış bir eylemin asıl nedenini bilecek güce sahip değildir.
Yine Ka’bi nin “Allah küfrü kimseden kaynaklanmadan yaratmaz “sözü
Boş bir sözdür.Fiiller bize ait olan planlamanın dışında oluşur.Hiç kimse,
Ne kadar gayret ederse etsin,gerçekleştireceği hareketin atmosferini,me-
Kanını,elini ne kadar kaldırıp indireceğini takdir edemez. Bu açıdan fiil in-
sanı aşar. Hiç kimse eylemi çirkinleştirmeyi istemez.Ama zaman zaman
fiil çirkin olarak gerçekleşir.Demek ki fiil kendi etkisiyle oluşmamaktadır.
Ka’biye göre ise insan fiilini seçer,planlar,yaptığını ve planladığını
Bilir. Biz bunun böyle olmadığını yukarıda kanıtladık.


2
ECEL KONUSU

Mutezile ve Ka’bi:Allah’ın insana belirli bir ömür verdiğini ama bir kulun
öbür kulu öldürmesiyle,Allah’ın belirlediği ecelin dünyevi bedelini yok ederek,Allah’ın vaadine engel olduğunu,verdiği ömrü kısalttığını söylerler
Allah bir ömrü vaat etmiş ama kul o vaadin önüne geçmiş yani Allah’ı
vaadini yerine getiremeyen aciz durumuna düşürmüştür.
Ka’bi aslında önce Sünni alimlerin söylediklerini söylemiştir.Yani her
Olay olmuşsa Allah’ın ilmi içindedir. Ka’bi Fatır suresi 11.ayeti “canlıya
Ömür verilmesi de,ömründen azaltılması da bir kitapta kayıtlıdır”
örnek vermiştir. Daha sonra yanılmıştır.Allah Levh-i Mahfuz’una,şöyle
olursa şöyle olur diye yazmaz.Bu gelecekte olacakları bilmeyenlerin sözü-
dür.Allah şöyle olursa demez,şöyle olacak der çünkü gerçeği ve olacağı
zaten bilir. Allah’ın fiili (her yaptığı) ilminin içindedir.Yani eceli gelmiş birini öldüren günahkar olmaz ama eceli gelmeyeni öldürmek günah olur
düşüncesi yanlıştır.Allah fikir değiştirmez.Yunus Suresi 49. ayet”ecelleri
geldiği zaman ne bir saat geri kalırlar,ne bir saat ileri giderler”di-
yerek bunu kanıtlamıştır.Allah Levh-i Mahfuz’una bilmediği bir şeyi mi yaz
mıştır ki biçtiği ömrü cinayet işleyen bir kul kısaltmıştır…Her şey Allah’ın sevk etmesine bağlıdır.Kul buna asla karşı koyamaz.Kimse “Alla-
hım sana yönelmek için bana güç ver yerine,bizi serbest bırak demez.
Ka’bi ye soralım:
Allah sözü edilen kişinin öldürüleceğini biliyor muydu?
Evet derse şunu sorarız.
Allah son gerçeği biliyorsa,ölenin ömrünün sona ermesini nasıl olur da
Başkasına havale eder?





3
RIZIK KONUSU
Hud suresi 6. ayette “Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki
Rızkını vermek Allah’a ait olmasın” denmiştir.Yani Allah’tan başka bir şey için söylenecek “rızkını verdim” sözü,Allah’ın aciz olduğu düşüncesini doğurur.
Ka’bi Verrak’a şu soruyu sormuştur:Allah zaten rızkı verdiğini ayette
söylüyor,tekrar rızık istemenin ne gereği var? Verrak şu yanıtı vermiştir:Kötülük yapma gücü olan birinin,Allah’tan korktuğu için korunduğu gö-
rülmüş müdür? Hayır derlerse peygamberlerin de Allah’tan korktuğu halde isyankar olduğunu kabul ederler ki,vebali ağır olur. Evet derlerse
Allah’tan niye rızık istenmesin ki?
Biz deriz ki:Kudret kavramıyla sebepleri,yani kul tarafından zayi edilmediği takdirde mutlaka kudrete gelip eşlik eden halleri kastetmiş-
Doğrudur.Bütün peygamberler ve hayırlı insanlar böyleydi. Ama fiille be-
Beraber olan kudreti kastetmişsen soruyu değiştirmiş ve şöyle diyen birine benzemiş olursun “günahları işlemekte iken,onları sürdür-
mesi konusunda Allah’tan korkan biri var mıdır? ” bu tür bir soru-
nun anlamı yoktur.
Bir de şöyle düşünelim:Allah,dostlarına kendine düşmanlık edecek gücü vermeme iyiliği yapmış mıdır? O zaman şu gündeme
Gelir:Allah düşmanlarına kendine itaat etmeme iyiliğinde bulun
muş mudur? O zaman hem düşmanlık yapacaklar hem de günahsız olacaklar.Hayır denirse bu kez de dostlarına düşmanlık yapma gücü vermiş olacak. Oysa Mutezile’ye göre Allah dostlarına düşmanlık edecek gücü vermez.
Verrak şöyle demiştir:İsyana gücü olup,isyan eden peygamber mi,
ibadete gücü olup buna uyan iblis mi övgüye layıktır? O zaman biz de Verrak’a soralım:Hangisi itaatkar sayılır? Allah’ın dost edinmesi sonu-
cu ona itaat eden mi yoksa düşman edinmesi sonucu isyan eden mi?
Duyulur alemde bir kişiye “Neden şu işi yapmadın” dendiğinde gücüm yetmedi derse mazereti geçerlidir.Ama gücü yeten bu mazereti asla kullanamaz.Bu duyular ötesi alemde de aynıdır. Örneğin şu mazeret
Öne sürülebilir “Rab’bim! sen yapmayacağımı haber verdin ve böy
le bildin, ben ise yaptığım takdirde sana cahillik ve yalan nisbet edeceğimi düşündüm bu yüzden yapmadım.”


4
İRADE
(dileme,isteme,emir,ferman)

Allah mutlak irade sahibidir.İstediğini yapma ve yaptırma iradesine sahiptir. Yani Allah fiilleri(Eylemleri) de yaratandır. Şu ayete dikkat ede-
lim: “Allah kimi doğru yola iletmek isterse,onun kalbini islama
açar.kimi de saptırmak isterse,göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyi-
ce daraltıp sıkar-En’am 125.ayet” yine En’am suresi 39. ayette:

“Allah dilediğini saptırır,dilediğini de doğru yola iletir” demiş-
tir.Bu ayetlerde emir yoktur,belirtilen bu iradenin mutlaka gerçekleşe-
ceğidir. Şöyle olur böyle olur demek Allah’ı vaadini bilmemekle nitele-
mek olur.Allah bilmemekten arındırılmıştır.O her şeyi bilir.
Allah dinin içeriğini zaten bildirmiştir.Bunda zorlamadan söz edilemez
Allah’a yönelmek,peygambere inanmak,aklını ve düşünceni kulla
narak bir çaba harcamadan olmaz.Ama bunda zorlama yoktur.
Allah’ın varlığı,birliği,elçilerinin varlığı gibi dine yönelik bilgiler ve bunları
Kabul etmek, itaat etme ve emre uyma olarak değerlendirilir. Bun-
ları zorunlu hale getirmek dini, itibardan (saygın olmaktan) çıkarır. Pek
çok insan yaratılışının gereği iman etmiştir ama toptan değil.Allah’ın iyi-
lik ve kurtuluş dilemesi mutlaka gerçekleşeceğini bildiği şeye engel ol-
maz.Mutezile’ye göre Allah kimseyi saptırmaz. Mutezile Allah’ın açıkça saptırdığını bildiren ayetinden haberi yok mu ki Allah’ı vaadini yerine getiremeyen ve aciz konumuna sokmaktadır.Allah bunlardan arındı-
rılmıştır (Münezzehtir)
Mutezile’nin korkunç bir sözünü daha bildirelim,der ki:”Allah’ta sade-
ce hayır(iyilik) için güç (İrade) vardır.Bu cümleye inanmak Kur’an’ı tüm-
den inkar etmeyi ve tüm insanların kurtulduğunu kabul etmeyi gerekti-
rir. Peki o zaman aşağıya yazacağım şu ayetler ne olacak:

İsra suresi 16. ayet: Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde, onun zengin-
lik ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz de onlar orada bozuk gidişler sergilerler.Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur,biz
de o ülkenin altını üstüne getiririz.

Not:bu ayetteki fe edatı hem böylece hem buna rağmen manasına gel-diğinden meallerin çoğu buna rağmen olarak benimsemişler.Bu mealde
İse- böylece benimsenmiş. Altta bir de buna rağmeni benimsemiş olanlardan örnek veriyorum (İsmail uysal özden özgür)

İsra suresi 16. ayet: Bir ülkeyi helâk etmek istediğimiz zaman onun (o ülkenin) mutrafilerine (refah içinde olan ileri gelenlerine, zenginlerine) emrettik. Buna rağmen orada fesat çıkardılar. Böylece (Allah'ın) söz(ü) üzerlerine hak oldu. Ve onu (o ülkeyi ve halkını) helâk ederek, yok ettik (dumura uğrattık) .

Matüridi emirle zorlamanın olmadığını iradenin mutlaka gerçekleşeceğinin bildirildiğini benimser ve yok edilme olayının nedenini
İbadet etmemeye değil zengin şımarıkların kendi eylemlerine bağlar ve ekler:Ayet zorla ibadet deseydi zulüm olurdu. Allah zulmün hiçbir türünü istemedi.

Hud suresi 34. ayet:Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa,size öğüt vermek istesem de öğüdüm fayda etmez. (Mutezile’nin görüşü:Allah azdırmayı dilemez.)

Yunus suresi 88. ayet: Rab’bimiz gerçekten sen firavun ve taraftarları-
na,dünya hayatının nice ziynet (süs) ve servetlerini verdin,insanları se-
nin yolundan saptırsınlar diye………….(Mutezile’ye göre bu servet ve ziynet hidayet için verilmiş oluyor.)

Maide suresi 4. ayet:Allah bir kimseyi fitneye düşürmek isterse sen, Al-
lah’a karşı onun lehinde hiçbir şey yapamazsın. Onlar Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir.

A’li İmran suresi 178. ayet:O inkar edenler sanmasınlar ki kendilerine zaman vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını artırmak için fırsat veriyoruz.Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. (Mutezi-
Leye göre yorumlarsak fitne hidayet içindir,fitne yapanın kalbi temizdir
Günahları da artmaz. Çünkü Allah bunları dilemez sadece hayır diler diyor ya…)

Gerçek şu: Allah bir şeyi dilerse o olur. Dilemezse o olmaz.Edilen dualar da bunu kanıtlar. Kimse şeytanın istediği olur, istemediği olmaz demiyor. Bunun nedeni her şeyin Allah’tan bilinmesidir.
Azıcık akıl yürüten herkes bilir ki, güzellik-çirkinlik,sevinç-elem, sevgi-
nefret açısından her şeyin kendi istediği gibi gitmediğini bilir.Yine bilir ki her şeyin etkeni Allah’tır. İktidar sahiplerine karşı elimizden bir şey gelmediği zaman,kendimizi yenilmiş hissederiz.Ama Allah’a karşı böyle bir şeyi asla düşünmeyiz.
Eğer Allah küfür ve şerrin (inkar ve kötülüklerin) kendi iradesi dışında olduğunu söyleseydi,hikmetten yoksun,tanrılık özelliklerinden(rububiyetten) yoksun olurdu.Tanrı olamazdı. Kul, bir eylemin her ne kadar kendi isteği doğrultusunda gerçekleşmesini istese de,Allah istemezse tersi olabilir.Allah hiçbir zaman iblisi dost edinin dile
ğinde bulunmaz.
Bizim irademiz kendimize aittir.Bu iradeyi başkası adına kullanama-
yız.Sadece temenni ederiz. Oysa Allah’ın iradesinde temenni olmaz.Çün-
kü eğer O isterse olur.
Hiç kimse Allah’ım iblise hidayet ver diye temennide bulunmaz. Fakat
Mutezile takımı Allah’tan gerçekleşmeyecek temennilerde bulunmakta-
dır. Mutezile alimlerinin ilkesi şudur: Örneğin Ka’biye göre Allah’ın iradesi eylemlerinde başkasına boyun eğmemektir.Bu doğrudur.Yanlış olan şudur ki bunlar bu ilkeyi kullar için de geçerli sayarlar. Kullar için de geçerli ise bunları Allah’tan arındırmanın (Nefyetmenin) anlamı nedir.
İradenin birkaç anlamı vardır.Bu anlamlardan aşağıdakileri titizlikle
Allahtan arındırmalıyız (Münezzeh olma hali)
1-Temenni etmek.
2-Emredip bir şeyi yapmaya çağırmak.
3-Rıza göstermek,benimsemek (Bu da 2. maddenin sonucunu doğurur)

Allah için irade şu demektir:Allah eylemini planlar,istediği şekilde yapar.Çünkü her şeyi yaratan odur.Kimse onun yerine bir Eylem yapamaz.

Eğer Allah küfrü yalanı gerçekte kimsenin eylemi olarak yaratacak olsa, bir şeyi yaratmayı o şeyin aynı (Tekvini mükevvenin aynı) kabul
Eden herkese göre Allah’ın kendisi kafir ve yalancı olur. Bunu değil bir Müslüman,aklını kaçırmış delinin bile söylemesi olası değildir.
Ka’bi “Allah kendisine dil uzatılmasını diler mi” diye sormuş ve şöyle devam etmiştir: “Bundan Allah’a sığınırım,Allah bunu yasaklamış ve gazap etmiştir” Tamam da burada Ka’bi sormayı bilememiştir. Şöyle sormalıydı: “Allah kendisine şetmeden (söven) küfreden kimsenin bu eyleminin çirkin,istenmeyen,sevilmeyen bir eylem olmasını diler mi”
Ka’biye soralım: Bir varlığın dilediği şey olsun ve olunca sonucu hik-
met ve doğruluktan uzak olsun. Bu varlık için her şeyi bilen ve yöneten
diyebilir miyiz? Evet derse Ka’bi kavram olarak her şeyi bilen ve yöneten
işleri hikmetle ve yanlışsız olarak yapanı bilememektedir. Hayır derse bi-
zim dediğimizi kabul etmiş olur.
Ka’bi duyulur alemdeki hükümdarları örnek vermiştir.Birincisi duyulur alemdeki hükümdarların,her şeyi men etmeye iradeleri yetmez.
Mutezile’ye göre irade önce eylem sonra gelir.Bize göre ise ikisi birliktedir.İlle de örnek vereceksek:Rıza,gazap, muhabbet eylemden önce değil sonradır.
En’fal suresinin 67. ayetinde “Yeryüzünde ağır basıncaya kadar,
Hiçbir peygambere, esirlerinin bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz,,oysa Allah sizin için ahreti istiyor.
Allah Azizidir, Hakimdir” der.Bu ayetten anlaşılıyor ki,Allah iman edenlerin eylemlerini ahireti amaçlayarak yapmalarını istiyor. İman etmeyenler için ise bir amaç ve irade söz konusu değildir.
Allah kulları için zulüm dilemez.(Mümin suresi 30. ayet) ile akıl yürüten Ka’bi ye katılırız.Allah zalimin eylemini çirkin ve kötü olarak ya-
ratmış, ama adaleti istemiştir.ALLAH KİŞİYE İŞLEMEDİĞİ FİİLDEN DOLAYI DEĞİL,GERÇEKLEŞMESİ SÖZ KONUSU OLAN FİİLİNDEN DOLAYI CEZA İSTEMİŞTİR.
Bir kişi yada kavim Allah’a isyan etmişse onun mağlubiyeti Allah’tan istenebilir. Allah’a isyan dışında bu istek yapılmamalıdır. Peygamberimiz de,müşriklerin isyanları devam ettiği zaman onların mağlubiyetini Allah-
tan istemiştir. (Bkz Taberi tarihi 2. cilt 447-448)
Aslolan şudur:Bir eylem, ya irade ile,ya baskı ile,yada yanlışlıkla olur.Allah kuluna baskı yapmaz, yanlışlık yapması da söz konusu değildir
O zaman kişinin eyleminin iradesi ile gerçekleştiği kesin olarak ortaya çıkmıştır.
Yine Ka’bi:Allah insanlara ait olmayan bir fiili yaratmak istese, bu i-
Lahi kitap tarafından övülmemişse, ve yine ilahi kitap onun ilahi güçten geldiğini söylememişse Allah’ın o fiili yaratmaya gücü yetmez (Mukte-
dir değildir) demektedir.Ka’bi duyulur alemdeki fiillerin (eylemlerin) birbi
rini doğurmasını,Allah’ın fiili ve ilmi ile karıştırmıştır. Çünkü Allah’ın şkasının egemenliğini eylemi ve ilmi insan gücünü aşan bir eylem ve ilimdir.
Ebu Hanife Kaderiye mezhebine yanıt vererek şöyle sormuştur.
Allah sonsuza kadar olacak her şeyi bilir mi?
Bu soruya hayır derlerse küfre düşerler. Çünkü Allah’a bilgisiz demiş olurlar. Evet derlerse zaten sorun kalmaz.(Kaderiye mensupları Allah’ın
çizdiği kaderi reddederler insan kaderini kendi çizer bu nedenle fiilleri de kendi yaratır düşüncesindedirler.)
İsyan (Masiyet) emredilemez.Emredilirse ibadet konumunu alır.Bu nedenle emir ve iradenin ayrı şeyler olduğu ortaya çıkar.
Allah eylemlerinde irade sahibidir ama onu emretmez.Biri diğerinin kanıtı olamaz.Emir kavramı,içinde,emir verenin üstünlüğünü ve yüceliğini de barındırır. İrade kavramı ise içinde, seçim ve tercih hakkına sahip olmayı, başkasının egemenliğini etkisiz kılmayı barındırır. Bu ne-
denle Allah’tan emretme ve yasaklama fiillerini nefyetmek (Kaldırmak)
O’nun Rububiyetini (Tanrısal niteliklerini) de ortadan kaldırmak olur.İlahi
İradesinin her her şeyde yaygın olarak var olduğunu kabul etmek de bir zorunluluktur.Öyle kabul edilmezse başka bir iradenin varlığının kabul edilmesi gerekir.Konunun en önemli noktası şudur:İrade kavramının manaları birden fazladır.Bu manalar söz konusu olunca fikir birliği gere-
kir.
Bize göre irade fiille beraber olur.Mutezile’ye göre ise fiilden hemen önce olur.Bu, gerçek manadaki iradenin dışında kalan ve fiilin bazen olup bazen olmadığı durumlar temenni etmek diye anlaşılmalıdır.Allah
Temenni ile nitelenemez,her fiil onun iradesine göre gerçekleşir.



5


KAZA VE KADER

Bize göre kaza,kader ve irade,kullara ait eylemlerin Allah tarafından yaratıldığı konusunun içine girer. Eylemlerimizin yaratıldığı kanıtlanırsa
Kaza (İlahi hüküm) ve kader (İlahi plan) de kanıtlanmış olur.
Kaza bir şeye hükmedip karar vermek,bir anlamda yaratmaktır.Allah
Secde suresinin 12. ayetinde “Böylece onları iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti”dediyse,kullara ait eylemlerin kendilerine kazasını yürütmüştür denilebilir. Allah bir eylemin,bir kişiden ne zaman olacağını ve bunun hangi iş olacağını bilir
Ve sonucunda övgüye,yergiye,ödüle,cezaya da hükmeder.bu hükmet-
me kaza bildirdi,emretti manasına da gelir.
Kader ise iki manaya gelir: Birincisi bir şeyin oluşumu açısından, sa-
hip olduğu konum ve değerdir.Yani kader dendiğinde, hayırdır-şerdir,
güzel yada çirkindir,hikmettir yada bilinçsizlik halidir. Allah bu konuda
kamer suresi 49. ayette şöyle demiştir:”Biz her şeyi kendisinin sahip olduğu özelliğe göre yarattık.”
Kaderin ikinci manasını zaman,mekan,hak,batıl,ödül,ceza belirlemek
Oluşturur. Peygamberimiz Cibril hadisi diye ünlenen hadisinde (Müslüm iman 7) “iyilik de kötülük de,hayır da şer de Allah’tandır demiştir.
Kullar kendi eylemlerini zaman ve mekan açısından takdir edemedikleri gibi,içeriğini de en ince ayrıntılarıyla bilemezler. Bu nedenle kullara ait eylemler Allah’tan değildir diyemeyiz. Ka’bi ise kötülüğün Allah’tan gelmediğini,onu kulların yarattığını söyler.Bu yanlıştır. Örneğin Mutezile
“Allah’ın iyi insanlara hastalık yada bela vermesinin karşılığını Allah bir güzellik vererek karşılar “ demektedir.Her ne kadar Ka’bi
Allah’ın kazasına rıza göstermelidir dese de,hastalık örneğinden ne kadar rıza gösterdiklerini anlıyoruz.
Kaza,kader ve irade konusunda hiç kimsenin aksini savunacak haklı
Bir mazereti yoktur. Bunun üç nedeni vardır:
1-Allah’ın yaratması,öyle takdir etmesi,öyle irade göstermesi,kullara eylemlerinde seçim hakkı tanımak içindir. O halde ne yaparsa yapsın kul
Kendisi seçip yapmıştır.
2-Kader,eylemlerin zaman ve mekanlarını belirlemek,diğer cevher ve arazları yaratmak oluyor. Allah kulunu şunu yap bunu yapma diye eyle-
mini yapıp yapmamaya zorlamıyor. Kul özgün iradesiyle bunu yapıyor
yada yapmıyor.
3-İnsanlar bir şeyi yaparken genellikle kaza ve kader akıllarına gelmez.
Hem özgür iradeyle bir eylemi gerçekleştireceksin,hem kadere suçu yükleyeceksin.Böyle bir kolaycılık olmaz.Kur’an şöyle bir haber verseydi
Kaderi suçlardık. Deseydi ki:Ey insanoğlu şöyle bir mekanda şu zaman-
Da elini yada ayağını kullanarak şunu yapacaksın. Elbette böyle bir haber yoktur.Kimse kaderi koz olarak kullanma lüksüne sahip değildir.
Zaten kişi de her yaptığının kendi işi olduğunun farkındadır.Ama bunların zamanını ve mekanını tahmin edemediğini de bilmektedir.
Mutezile iyiliklerin gerekli gücü verme nedeniyle Allah’a özgülenmesi
gerekir demektedir. Doğrudur. Ama biz iyiliklerin verilme nedeninin Allah’a şükür ve hamd için olduğunu söylüyoruz.Bu görüş ilk tercih olma
lıdır. Nur suresi 14 ve 21. ayetler der ki: Allah’ın lütuf ve merhameti
olmasaydı,kullar arındırılamaz ve büyük bir azaba çarpılırdı. İşte
bu nedenle Allah’ın iyilikleri “Allah kafire iyilik yaptı “ diye nitelenemez.
Çünkü azap hak olmuştur.Bu açıdan bakıldığında iyilikler Mutezile’nin de söylediği gibi ilahi emir çerçevesine girer. Bu yüzden Allah,ehli kitabın kitaplarını,Allah’tan diyerek,bozulmuş haliyle kabul ettirmek isteyenlere
red cevabı vermiştir.
Bir de kötü şeyler için Allah istedi denilemez.Çünkü kötü şey için şükür ve hamd edilemez.Üstelik Allah kötü şeyleri şeytan işi diye nitele-
miştir. Şer,Allah’tan olmaz,takdiri Allah’tandır dersek bu kötülük Allah’tandır demek olmaz.
Ka’bi yaratma açısından küfrün Allah’tan olduğunu söyler.Biz hangi açıdan olursa olsun:
a-Küfür Allahtandır
b-Şer Allah’tandır.
c-Dalalet Allah’tandır.
d-İblis,şeytan Allah’tandır.
e-Bozgunculuk Allah’tandır.
Demeyiz ve diyen de yoktur.Ka’binin söylediği boş laftır.Allah’a söyle
necek bir söz,kurulacak bir bağ,sadece şükür,hamd,emirlerini anlatma,
nimetlerini anlatma için olmalıdır. Asla küçük düşürücü,alçaltıcı söz söy
lenmemeli,bağ, ilgi kurulmamalıdır. Bunlar da Allah’ın yaratmasının sonucu olsa bile.
Allah’ın nitelemesinde:doğruluk,hikmet,iyilik,güzellik,fazilet O’nun bize bağları olmalıdır.Çünkü Allah’ın fiilleri bunlardır.
Allah dalalet(Doğru yoldan sapma) haktan sapma ve isyanı yasaklamıştır. O zaman bunlarla Allah arasında bağ kurulabilir mi?
En’am suresi 39. ayette:”Allah dilediğini şaşırtır,dilediğini doğru yola iletir”beyanında,Allah ile kurulacak bağ onun gücü-
dür. Yani buradaki beyan Allah’ın ne kadar güçlü ve iktidar sahibi olduğunu anlatmaktadır. Allah fiillerini lütuf ve adalet ilkesiyle gerçekleştirir.Yoksa,insanlar şunu diyemezler:Nasılsa Allah istediğini günahkar yapıyor, günahkar olmak bizim elimizde değil kaderimizde var,o zaman biz günahsızız. Bu Allah’ın lutuf ve adalet ilkesine de aykırı olur.


6
KADERİYE VE MUTEZİLE’NİN YERİLMESİ

Mecusiler oluşumu nur ve zulmet olarak nitelemiş,nurun ezeli zulme-
in hadis (Yaratılmış) olduğunu söyleyerek yerilmeyi hak etmişlerdir. çünkü lanetleyen peygamberimizdir.Şöyle demiştir:”Kaderiye bu üm-
metin Mecusileridir.” Burada Mecusilerle beraber Kaderiye dolaysıla Mutezile de yerilmiştir.
Mecusilerin çıkmazları nelerdi:
1. Derler ki:Önce Allah birdi,ortağı yoktu.Sonra ya kendini gördü yada aklına geldi,iblisi yani kötülüğü gördü.Allah iyiliği yarattı,kötülüğü yaratmaya gücü yetmedi.İblis kötülüğü yarattı,iyiliği yaratmaya gücü yetmedi.İşte kainat böyle yaratıldı. Mutezilenin de bu görüşlerde payı vardır.Bu yüzden Kaderiye diye anıldılar. Mutezile şöyle der:Önce Allah birdi,sonra Allah’ın iradesi olmaksızın bir irade oluştu. Bu irade kainatı oluşturdu. Korkunç olan şudur:Mecusiler kötü düşünceyi kainatın yarısının nedeni kabul ederken Mutezile tamamının nedeni saymıştır.Böylece ikisi de yerilmeyi hakkıyla hak etmişlerdir.
2. Mutezile,kainatın oluşmasını Allah’a ve cisimlere bağlamıştır.Ama cisimlerin özelliklerini Allah’ın yaratmadığını savunmuştur. Bu konuda Mecusileri bile geride bırakmıştır. Mecusiler kainattan Allah’a ait olanı iblis değiştiremez,iblise ait olanı da Allah değiştiremez (herhangi bir tasarrufta bulunamaz manasında) derler.Mutezile’nin de tutumu aynıdır. Mecusiler kötülüğü Allah yaratmadı diyerek düalizm (iki tanrı anlayışı) taraftarı oldular. Mutezile de aynı düşüncededir.Ve düalizme taraftar olmuştur. “Doğrusu her şeyi yaratan Allah’tır,ve ortağı yoktur”
3. Allah’ın bir hikmetidir ki,Mutezile ve Müritleri herkes tarafından kaderiye diye bilinmektedirler ki insanlar bu çarpık görüşten uzakta dursunlar. Bu müritler Mecusilerin meyhane ve ticarethanelerine gitmekte ve herkesin ortak görüşü olarak,yüzlerinden Allah tarafından nurları alınıp garip bir sarılığın verilmesidir.Mutezile mensuplarının dinin islama ait mana ve şekillerine uymadıkları, nefislerine uyarak yaşadıkları gözlenen bir husustur.Onlar kaderi biz yaratırız derler. Diğer tüm dinler Allah’tan bilirler.Ayrıca peygamberimiz (SAS) Cibril hadisinde “ hayır ve şer Allah’tandır demiştir”


7

KA’BİNİN KADERİYE HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
VE ELEŞTİRİSİ

 Ka’bi:
 Araplar gelenek olarak bir şeye düşkün olanlara lakap takarlar,hatta ehli sünnet sahipleri de çirkin olaylarda bile bu Allah’ın kaderidir derler.bize de kaderiye demişler diyor. Bu yanlıştır. Bunu cahil halk yapar. Yoksa hiçbir alim bu Allah’ın kaderidir demez
 Ehli sünnet asla demez.
 Bizzat Hz. Peygamber onları yermiştir.
 Hz. Peygamber döneminde nam almış lakap takılacak ne kaderiye mezhebi vardı ne müritleri. Hz. Peygamberin onları yermesi mucizevi bir olaydır.
 Ehli sünnet kaderin Allah’tan geldiğine inanır.Mutezile mensupları ise bunun yaratıcısının Allah olmadığına kendilerinin olduğuna inanırlar.
 Mutezile kendilerine Kaderiye diyenlerin ehli sünnet olduğunu iddia etmiştir ki bu kesin olarak yalandır.Çünkü Hz. Peygamber açıkça Kaderiye ve Mürcie mensuplarına şefaatten nasip olmadığını söylemiştir ki ehli sünnet bunu kulaktan kulağa naklederek bilmiştir.
 Kaderiye’ye göre Allah kaderi yalnız haber vermiştir. Geri kalan her yaratma işini insanlar yapmıştır.
Mutezile mensuplarının ayetten verdikleri örnekler de tutarsızdır.Musa’ya onları kuvvetle tut demesi,yüz yüze olunduğunda söylenen,ellerinle iyi tut manasındadır.Musa’ya Şuayb’ın kızının dediği “Ücretle tutacağının en iyisi güçlü ve güvenilir olanıdır” sözü de kuvvetin zaman içinde aynı kalmayacağının kanıtıdır.
Allah insanlara cebir (zor) kullanmaz.Şunu yapın bunu yapma-
yın deyip mecbur tutmaz.Eğer mecbur tutsaydı yaratılış dahil hiç-
bir şeyin anlamı kalmazdı.
Mutezililer, kula, Allah’ın hükümranlığı (Egemenliği) dahilinde,Allah’ın dilemediğini dileme hakkını ve Allah’ın mülkünde isteme-
diği şeyi isteme yetkisini tanımışlardır.
Mutezile’nin Allah ile kainat arasında kurduğu tek bağ şudur: Allah vardı kainat yoktu,sonra kainat oldu,Kainat olduğu için Allah kainatın yaratıcısı ve irade edeni oldu demesidir.Neccar da fiiller yokken Allah vardı,sonra fiiller oldu,fiiller Allah’ın iradesiyle oldu,fiillerin yaratılması kendileri yokken Allah’ın var olmasıyla gerçekleşmiştir der.




ON BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU

İsmail uysal özden özgür

ONLARI HER DOSYADA ANMAK VEFA BORCUM

Not: Sevgili dostlar baş sayfalarda açıkladığım gibi 2 yılı aşkın zamandır bu kitabı yan kaynak kullanmadan okunabilir yapmaya gayret ettim. Bir de bunu asıl kaynağından çeviren BEKİR TOPALOĞLU’ nun çektiği çileyi düşünün. Bir de kitabın 1050 yıl önceki asıl yazarı MATÜRİDİ’nin çilesini düşünün. Bekir beye sağlık esenlik diğer bilge kişilere rahmet dilemekten başka ne yapabilirim ki.

İsmail uysal özden özgür