Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Bizler bir sözcük okyanusunda yaşıyoruz, fakat tıpkı sudaki balıklar gibi çoğu kez bunun farkında değiliz. Stuart Chase
Bir film seyrederken ekranda okuduğum bu söz, bana daha önce okuduğum bir kitaptaki bu bölümü anımsattı ve paylaşmak istedim arkadaşlarım.
Bir öğrencisi öğretmeniyle ilgili, aslı olmayan bir dedikodu çıkarır, dedikodu kulaktan kulağa yayılır. Daha sonra öğretmen öğrencisine bu dedikodunun kaynağının yanlış olduğunu ispatlar. Öğrenci hatasını anlar, çok üzülür ve… Hocam bu hatamı nasıl giderebilirim? Diye sorar. Öğretmen bir kuştüyü yastık alıp kasabanın en yüksek tepesine gelmesini söyler. Öğretmen tepede bekler öğrencisini. Getirdiği yastığı verdiği çakı ile kesmesini ister. Tüm kuş tüyleri kısa sürede ovanın her tarafına dağılır. Şimdi der öğretmen senden… Tüm tüyleri toplayıp yastığa doldurmanı istiyorum. Eğer bunu başarırsan çıkardığın dedikoduyu da telafi edersin.
Yaşamımızın her anında çeşitli tercihler yaparız ve bunların birçoğunu fark etmeden yaparız. Selamlaşma da bir tercihtir. Sabah apartmandan çıkarken karşılaştığınız komşunuzun bakışlarını kaçırması sizin selamınızı almaması sabah sabah sizde yaratacağı olumsuz duyguya neden olmaz mı? Konuşurken seçtiğimiz sözcükler de hem bizi hem de söylediğimiz kişiyi derinden etkiler. İyi, mutlu, umut dolu, enerji veren, sinerji yaratan, keyifli, neşeli olmamızı sağlayan sözcükler yerine tam tersi duyguları yaşatacak sözcükleri de seçebiliriz.
Sürekli yakınmak yerine takdir ve beğeni içinde olmak, küfür etmek yerine güzel sözcükler kullanmak, dedikodu yapmak yerine dedikodu yapmamak ve dedikodu yapan kişilerden uzak durmak, suçlamak yerine sorumluluk almak, yalan söylemek yerine doğruları söylemek, sürekli kendi hakkında konuşmak yerine başkalarının hatırını sormak, sürekli asık suratlı olmak yerine gülümsemek, alaycı olmak yerine içten olmak, göz temasından kaçınmak yerine göz temasında bulunmak, başkalarının sürekli sözünü keserek konuşmak yerine dinlemek vs vs… Listemiz uzar gider…
Bir gün büyük filozof Sokrates bir tanıdığına rastladı ve adam ona dedi ki,
''Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun? ''
'Bir dakika bekle' diye cevap verdi Sokrates. 'Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniyor.'
'Üçlü Filtre? '
''Doğru,'' diye devam etti Sokrates. 'Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir. Üçlü filtre testi dememin sebebini birazdan anlayacaksın. Şimdi birinci filtre; 'Gerçek Filtresi ' Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin? '
'' Hayır,'' dedi adam ''Aslında bunu sadece duydum ve....''
'Tamam,'' dedi Sokrates. ' Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, 'İyilik Filtresi'. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi? '
'' Hayır, tam tersi...''
'' Öyleyse'' diye devam etti Sokrates, 'Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı. 'İşe Yararlılık Filtresi' Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı? '
''Hayır, pek değil.'
''İyi'' diye tamamladı Sokrates. 'Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar değilse bana niye söyleyesin ki? '.
Sözcüklerimizin sahip olduğu büyük gücün farkında mısınız?
Her zaman söyleyecek güzel bir sözünüz var mı?
Kaynaklar: Üstün Dökmen/ Küçük Şeyler 2 ve Hal Urban /Olumlu Sözcükler Etkili Sonuçlar/-
Sevgi yüklü saygılarımla.