Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Onlara: ' Allah'ın indirdiği (kitabı) ne ve peygamber'e gelin' dendiği zaman:' Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter' derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler olsa da mı? (Maide Suresi: 104)
ATALARIMIZ
İnsanlar Kuran ve sahih sünnetin ahkâmına çağrılınca karşılaşılan hususlardan biride şudur; İnsanlar Kur an ve sünnete uyma yerine önceki nesillerden miras kalan bir kısın yanlış şeyleri terk etmekte direndikleri görülmektedir.(1) Bütün Peygamberler de dini insanlara anlatırken ataların dinini benimseyenlerle zorlu mücadeleleri olmuştur. İnsanların çok azı iman etmiş çoğunluğu ise inkârda diretmiştir.(2)
İşte bunun nedeni atalarının dinini benimseyenler düşünmeyi, dinlemeyi, aklı işletmeyi kullanmazlar. Bunun yerine çoğunluğa uymanın doğru yol olduğunu varsayıp düşünmekten, dinlemekten kaçarak atalarını ve efendilerini taassupla takip etmeleridir. Kuran insanların az bir kısmının iman ettiğini çoğunluğun ise Allah`a ortak koşarak iman ettiğini söyler, bu konuda bize yol gösterir. (3)
Din adına uydurulmuş bidat ve hurafenin yaygın olduğu bir toplumda yaşamaktayız. Toplumdaki bidat ve hurafelere Kur an ve sünnetten deliller getirilip mücadele edince karşılaşılan en büyük engel ataların ve efendilerin delilsin kürü körüne taklit edilmesidir.
Oysa hiçbir insan hatadan/günahtan korunmamıştır.(4) İnsanlar bilerek veya bilmeyerek küçük büyük günaha düşerler. Allah’ın haram kıldığı amelleri yapar Allah’ın gazabına lanetine muhatap olurlar. Hatta insanlar bilerek veya bilmeyerek şirk ve küfre bile düşebilirler(5) , Tövbe ederek tekrar tevhide dönerler.
İnsanlar Allah’ın razı olduğu amelleri yapar Allah’ın rahmetine, rızasına muhatap olurlar, Her birimize cennet veya cehennem ayakkabılarımızın bağlarından çok daha yakındır.(6) Kendi akıbetimizin ne olacağını bile bilmemekteyiz.
Bu hal bizler için geçerli olduğu gibi bu ümmetin en hayırlı nesli olan sahabe içinde geçerlidir. Bu ümmetin en faziletli nesli olan sahabeler bile büyük küçük günahlara düştüğü bilinmektedir. Hz. Peygamber hayatta iken ve vefat ettikten sonra bir kısım sahabenin dinlerinden döndüğü bazılarının bu hal üzere öldüğü (7) bazılarının ise tövbe edip tekrar Müslüman oldukları sahih hadis kaynaklarında bizlere nakledilir.(8)
Kim olursa olsun Hiçbir kulun bütün fiilleri/amelleri tamamen hak olamayacağı gibi tamamen batıl da olmayabilir. Ölçü Kur’an ve sahih sünnettir. Kişilerin fiilleri/amelleri bu ölçüye göre değerlendirilir. Hak olan fiilleri/amelleri /fetvaları alınır, batıl olanlar ise ret edilir. Kalplerin özünü ve akıbeti ise ancak Allah bilir.(9) (10)
Sahabeden olsun tanınmış önder şahsiyetlerden olsun insanların mutlaka hatalar yaptıkları haramlar işleyebildikleri bir hakikat olup hiçbir insan bu hatalardan uzak olmadığı olamayacağı bir gerçektir. Bizler ise bütün insanların hataları olduğu gibi yaptıkları hayırlı doğru şeylerinde olacağını unutmamalıyız. Böylelikle insanları ve fikirleri dokunulmaz tabu haline sokmamalıyız. Mutlak doğrunun Allah’ın kelamı olduğunu ve küçük büyük günahlardan ise peygamberlerin korunduğunu bilmeliyiz.
Günümüzde insanlar bu konuda ifrat ve tefrit üzereler. Bir kısım insanların fiil ve söylemleri hak batıl ölçüsüne arz edilmeden kabullenilmekte. Benim ırkım, benim liderim, benim atam, benim şeyhim, benim mezhebim… Ne demişse doğrudur anlayışıyla kişiler ve fikirler dokunulmaz tartışılmaz birer tabu haline sokulmaktadır.
Bir kısım insanların fiil ve söylemleri ise hak batıl ölçüsüne arz edilmeden ret edilmektedir. Bu insanlar bir delil olmadan bilgisizce veya zanna göre sapıklıkla itham edilmektedirler.(11)
Bu konulara örnekler verirsek;
Allah Resulünün kesinlikle haram kıldığı ve yapanları lanetlediği kabirlerin yükseltilip ve üzerine bina/türbe/anıt yapılması haram olduğu halde (12) bir kısım Müslümanlar bunu bir türlü kabullenemezler. Hatta Allah Resulünün sünnetine uyarak kabirlerin üzerine yapılan binaları yıkan insanlar ise bu amellerinden dolayı sapıklıkla itham edilmektedir.
İnsanlar bu konuda hakkı kabul etmedikleri gibi hak olmayanı kabul etmelerinin altında şu gerçek yatmaktadır. İnsanlar önder, rehber edindikleri bir kısım kişileri hata yapmaz, dokunulmaz, tartışılmaz birer tabu haline sokarak onları ilahlaştırmalarıdır.(13) (20) Buna karşılık düşmanlık besleyip buğzettikleri bir kısım kişileri ise ölçüsüzce, bilgisizce ve zanna uyarak ret etmelerinden kaynaklanmaktadır.
Tabu sahibi olan bu insanlar genelde şu şekilde savunma yaparlar: Efendim; Türbe yapmak haram olsaydı Osmanlı yapmazdı, İstanbul’un fethinden dolayı Peygamberin övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet yapmazdı/yaptırmazdı, onlar yaptıysa doğrudur, vardır bir hikmeti, Onlar bilmiyor muydu da sen mi biliyorsun, Onlar Allah dostları… Diye cevap verirler. Delilden uzak zanna dayalı bu gibi sözlerin temelinde bir kısım insanları ve fikirleri putlaştırıp ilahlaştırma hastalığının bir tezahürüdür. Oysa şu bilinen bir hakikattir Osmanlı devletinin hak olan icraatları olduğu gibi batıl icraatları da elbette vardır.
Osmanlı devletinin hak olan icraatlarına birkaç örnek: Eksikleri de olsa Osmanlı devletinin hukuk sisteminin İslam hukuku/şeriatı olması, İslam dünyasını haçlı saldırılarına karşı koruması, İslam birliğini sağlaması… Bu icraatlar Osmanlı devletinin hak olan icraatlarına örnektir.
Birde Osmanlı devletinin Batıl olan icraatlarına birkaç örnek verirsek: Her şeyden önce Padişahlık sistemi İslam’ın özüne ruhuna uymayan bir yönetim şeklidir. İslam’ın yönetim şeklinin esası şuraya dayanır,(14) Osmanlı devletinde şehzade katliamının yapılması, Osmanlının son zamanlarında çeşitli hileler ile faiz sisteminin işletilmesi, Ölülerden yardımın dilemenin toplumsal ve resmi olarak yapılır olması (15) . Allah Resulünün lanet ettiği ve bu işi yapanları insanların en şerlisi olarak nitelendirdiği halde Osmanlı devletinin İslam beldelerini türbelerle doldurması… Bu icraatlarda Osmanlı devletinin batıl olan icraatlarına örnektir.
Yine İstanbul’un fethinden dolayı Hz. Peygamberin övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmet’in Tabulaştırılıp her fiilinin hak olduğu intibaı birçok insanın zihnine yerleşmiş durumdadır. Fatih Sultan Mehmet’in bir kısım icraatlarıyla Peygamberin övgüsüne mazhar olmuş olabilir. Ancak bu durum Fatih Sultan Mehmet’in yaptığı bütün amellerin hak olacağını gerektirmez. Sahabenin bile büyük küçük günah işlediği bir hakikat iken Fatih Sultan Mehmet’in günahtan uzak olması, bütün icraatlarının hak olması düşünülemez. Şehzade katliamını Osmanlı devletinin yasalarına sokarak resmileştiren kişi Fatih Sultan Mehmet’tir, Kabirler üzerine Türbe yapımına Fatih Sultan aynen devam etmiştir. Bunun dışında kişilerin şahsi günahlarını ise konuşmuyoruz. Biz sadece sonraki nesilleri ilgilendiren hususlara birer örnek vermeye çalışıyoruz.
Bir başka tabulaştırma mevzuuna değinirsek;
Allah’ın dinini/şeriatını/kanunlarını yeryüzünde işlevsiz kılan, yürürlükten kaldıran insanlar, Kuran’ın ölçüleriyle; zalim, fasık, kâfir insanlardır.(16) Bir Müslüman’ın ise Allah’ın hükmünü yeryüzünden kaldırıp Tağuti (17) düzenlerin hükmünü hâkim kılmaya çalışan kişi veya kurumları sevmesi onlara muhabbet duyması ve onların batıl rejimlerini desteklemesi mümkün değildir. (18)
Bu insanlar yaptıkları bu batıl işlerden dolayı Allah’a nasıl hesap verecekler kendilerini nasıl kurtaracaklar. Bu yapılanlar Allah katında büyük vebaldir bu insanlar Müslüman olduklarını söyleseler de bu kitabın yarısına iman yarısını ise inkâr etmek anlamına gelir. (19) Çünkü bu insanlar Allah’ın dinini sadece vicdanlara, camilere hapsederek Allah’ı sosyal hayata ve devlet işlerine karıştırmamak gibi büyük bir küfrün içine düşmektedirler.
Bu insanlar bir değil onlarca vatan kurtarıp bağışlasalar da bu vebalden kendilerini kurtaramazlar ve yaptıkları bütün amellerde boştur. Bu insanların savaşmaları memleket kurtarmaları onların sonradan yaptıkları günahları, küfrü, şirki meşru hale sokmaz. Hele bu günah Allah’ın hükmünü yeryüzünde iptal ederek tağuti bir rejim kurmak gibi bir küfür olursa. Sonradan gelen nesillerin bu insanların yaptıkları iyi ve kötü icraatları hak batıl ölçüsüne arz etmeden körü körüne kabullenmeleri ve bu insanların izinden gitmeleri onları rab ve ilah edinme manasına gelir ki bu da insanı dinden çıkararak helakine sebep olur.(20)
Tabu haline getirilen ataların ve efendilerin fiil ve sözlerine hak veya batıl demeden körü kürüne uyulması onların izinden gidenlerinde sapmasına neden olmaktadır. (21) Sapmış olan bu insanlar delalette daha da ileri giderek ölmüş olan bu insanların anıtlarını heykellerini yaparak bu insanlara bir nevi tapınmaktadırlar. Bu insanların gıyabın da, türbelerinde, anıtlarında bu insanlardan yardım, himmet, medet diliyorlar. Bu insanlar ölmüş olmalarına rağmen çeşitli meseleleri onlara arz ve şikâyette bulunuyorlar. Oysa beşer olan bu insanlar vefat ettikleri için hayatta olan insanları duymazlar velev ki duysalar da asla cevap veremezler ve asla yardımda edemezler. Velev ki! faziletli ve büyük insan da olsalar. Vefat etmiş olan bu insanlardan yardım istemek, çeşitli konuları onlara arz ve şikâyet etmek şaşkınlığın sapıklığın en büyüğüdür.(22)
İnsanların kafalarında oluşan bir kısım tabular sebebiyle Açık ve net olan İslami hükümlerin bir kısmı görmezlikten geliniyor veya inkâr ediliyor. Böylece insanlar hak batıl karışımı bozuk bir dine inanıp onunla hayat tarzı sürdürmektedir. Bu nedenle sapmış olmalarına rağmen kendilerinin hak üzere olduğunu zanneden fertler, toplumlar meydana gelmektedir. Böylece ahret de umduğunun tersine bir felaketle karşılaşarak ebedi hayatının perişan olmasına neden olacaktır. Ahiret gününün bir başka anlamının da aldanma günü olması ne kadar manidar!
Bir Müslüman’ın ölçüsü ve uyacağı temel kaynağı Kur‘an ve Sünnettir. Bu iki kaynak Müslümanların ihtilafa düştükleri her konuda müracaat edecekleri temel kaynaklardır. Kişilerin amelleri/fetvaları/icraatları Kura an ve sahih sünnete arz edilir hak ise alınır, batıl ise kim olursa olsun ret edilir alınmaz.
İhtilaf konusunu çözmek için bu Kur an ve sünneti ret edip başka kaynakları ölçü edinen insanlar ise Mümin değildir.(23) Peygamberin ve müminlerin yolunu bırakıp başka yollara uyan bu yolları kendisine yol edinen insanların sonu ancak ateştir.(24)
Aklıselim sahipleri ancak kişilerin hak olan fiillerini/icraatlarını örnek alır. Kim olursa olsun insanların gözünde ne kadar büyük olursa olsun batıl olan fiiller/icraatlar ise ret edilir. Şu da bilinmelidir ki beşer olan her insanın mutlaka hatası/günahı mutlaka vardır.
İşte kurtuluşa erenler o kimselerdir ki; Onlar Allah tan başka bütün sahte ilahları ret ederek, Allah Resulünün izinden başka bir izde takip etmezler.(25)
Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi Peygamberlerin ve onların izini güzelce takip eden Müslümanların üzerine olsun.
Veysel AKPINAR
[email protected]
DİP NOTLAR: