Türk Şairler Birliği Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Serdal Göçmen
Alan:   Grup:Türk Şairler Birliği
Tarih: 09.04.2010 10:16
Konu: YAŞAMAK

Yaşamak... (Deneme) 1

Deniz ve mehtap sordular seni neredesin? şarkısını söyleyedursun ikinci sınıf pavyon konsomatristi deniz dalgalarının titrek uğultulu sesi adamın içine işliyordu. geçmiş günleri yad etti. doğruları, yanlışları, hataları, sevapları, yapmak istedikleri, yapamadıkları, yarım bıraktıkları,üzüntüleri, sevinçleri, yaşanmışlıkları, pişmanlıkları belirdi solgun gözlerinde. yaşananlar varsayım değildi çırılçıplak gerçeğin ta kendisiydi. geçmişinin çıplak ayak izleri sisler bulvarından geçen Halikarnas balıkçısı gibi hayalinde belirmişti. zaman nedir diye düşündü filmlerde izlediği,romanlarda okuduğu gibi zamanda yolculuk münkünmüydü? adam bu engabeli düşüncelere daladursun; uzakta balıkçı teknelerinin belli belirsiz ışıkları parlıyor yakındaki ağustos böceklerini andıran yanlız ve ıssız fenerin ışığı yanıp sönüyor denizin dibine düşmüş gümüş bir hançer gibi geceyi süslüyordu. adam derin bir iç geçirdi geçmişe dönüp hayatından pişmanlıklarını silmek istedi. bu mümkün değildi. zaman derin boşluktaki gecede kuyruklu yıldız misali iz bırakarak çabucak akıp gütmişti. zaman herşeye merhemmi? diye düşündü zaman acıları unutturabilirmiydi? insanoğlu yaşamdan yediği acı tokatları unutabilirmiydi? keşke münkün olabilseydi keşke akan zamanı geriye döndürüp kalbini kırdığım insanlardan af dileyebilseydim diye düşündü. hepsinden dileyemezdi kimisi ölmüş, kimisi kayıp, uzakta kimisinin adını bile bilmiyordu. ama en azından tanıdıklarından, bildiklerimden özür dileyebilirim diye düşündü bir an yüreğinde tatlı hafif bir huzur hissetti. kalp kırmanın ne kadar acı olduğunu düşündü. biliyordu; kendi kalbide defalarca kırılmıştı. en çokta en sevdikleri acıtmıştı. Pir sultanın '...Şu ellerin taşı hiç bana değmez, illa dostun bir tek gülü yaralar beni...' dizeleri geldi aklına ozan ne güzel söylemişti. dostum, canım dediklerinin ne kadar üzeceğini ne güzel betimlemişti.
...adam oturduğu yüksek balkondan karşı kıyıdaki evlerin geceye huzur veren ışıklarını seyreyledi. beyninde tuhaf düşünceler belirdi. yaşamak nedir? diye düşündü. nefes almak, yemek, içmek, sevmek, sevilmekmiydi? kendi varlığının nedeni neydi? yaşamak Nazımın dediği gibi '...Tek ve hür ve kardeşcesinemi'ydi...? . yaşamanın şairin umut ettiği gibi hiç bir zaman 'tek ve hür' olamıyacağını düşündü. insan hiç bir çağda tamamen özgür olamamıştı. olabilseydi; kanunlar olabilirmiydi?
insanoğlu çağlar boyu kah bir dinin gölgesinde, kah krallıklar himayesinde, kah zorba hükümdarlar emrinde, kah zorla kabul ettirilmiş keyfi kanunlar çerçevesinde sürüler gibi yaşamıştı. insanların her zaman başında bir çoban vardı. ve her zaman kanun koyucuları ve koruyucuları olacaktı. ona göre sadece düşünceler, hayaller özgür olabilirdi. bedenimiz ise ezelden beridir tutsaktı. Nevzat çelik'in '...Yaşamak ağrısı asıldı boynuma, oysa ben türkü tadında yaşamak isterdim...' dizeleri geldi aklına. Şairin betimlediği gibi türkü tadında yaşamak mümkünmüydü? evet olabilirdi. insan türkü tadında yaşabilirdi. çünkü türküler yaşamın, yaşanmışlıkların tam özünden oluşmuştu yaşama dair her şey türkülerde mevcuttu. yaşamın sadece nefes almak olmadığını düşündü. yaşamak düşünmekti, duymak, hissetmekti, bilinçleşmekti, tutkularının,öfkelerinin esiri olmadan yaşayabilmekti. özgürce, sınırsızca düşünebilmekti. fikirleri uğruna her şeyi göze alabilmekti.yaşamda korkaklığa yer yoktu. korkaklık, teslimiyetçilik her çağda mahkum olmuştu. ve korkaklar ve teslimiyetçiler ve satılmışlar yok olup gitmiş adları bile hatırlanmamış; tarihin sayfalarından silinmişti. insan inançları, düşünceleri, fikirleri,tezleri için yaşamalıydı. yaşamak tek başına da kalınsa özgürleşmeyi başarabilmekti.

Yaşamak; ...
Şahmerdan gibi savaşabilmek,
Seyyid rıza gibi direnebilmek,
Pir sultan gibi darağacı,
Sarı saltuk gibi devridevran,
Hayyam gibi özgürlük,
Neyzen gibi hiçlik,
Hallacı mansur gibi Enel Hak,
Nesimi gibi ölebilmekti...

...bir anda okuduğu ozanların, abdalların, pirlerin, alimlerin, filozofların, yazarların, şairlerin dört duvarda çırpınan sözleri beyninin içinde yankılandı. herbiri tarihin derin boşluklarından bağırıyor, haykırıyor Hayatı, İnsanı, Evreni, anlatan sözlerini tekrarlayıp duruyorlardı. adam birden yüreğinde azim, beynindeki yazılmamış düşüncelerle o Tarihe mal olmuş insanların düşüncelerini yaşatmalıyım; gelecek nesillere ömrüm yetene kadar aktarmalıyım. belki insanoğlu binyıllardır yaşadığı dogmatik ve tekelci kölelikten bir nebzede olsa kurtulur. ve insanoğlu kendi ülkesinde gerçek düşünce özgürlüğüne kavuşur. diye düşündü. içinde yanan ateşi söndürmenin yeğane yolu buydu. nefes aldığı sürece; daha çokça yazmalıydı. dalgaların sesini dinleyerek ve mehtabın huzurlu güzelliğine bakarak derin düşüncelere daldı.........

Serdal Göçmen