Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Yine güzel bir paylaşım İstanbul'un yaşlı vede şanlı tarihine güzel bir anlatım katkısı.Kutlarım tebrikler değerli gönül dostu.Kimler ne lastikler soğukkuyular eskitti o zamanlar.Şimdi ise lastik ayakkabılar nostalji oldu.Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler.
Allaha emanet olunuz hayırlı akşamlar saygılar benden ümüt güngör
========================================
** YANITLANAN MESAJ ********************
========================================
Gönderen: Abdülkadir KALAY
Alan: Grup: Türk Şairler Birliği
Tarih: 02.01.2010 17:43:00
Konu: İSTANBUL LASTİKLERİMİN ALTINDA
----------
İstanbul Lastiklerimin Altında
—Kim demiş eşyaların sesi duyulmaz diye? Ne kadar da onları cansız varlıklar olarak bilsek de, onları sadece kullanmaya layık görsek de... Bizlerse farkında değiliz; onlara eşya oluruz, bir ayna misali. Bu aynaların arkasında görünmeyen sırla, yansıtırız onlara kâinatta her ne varsa, ne kadar bencil olsak da. Bizden yansıyan laftan kıymetli sözlerimizin, düşten kıymetli düşüncelerimi-zin, kalpten kıymetli gönüllerimizin kırıntıları zerre miktarı da olsa, aslında biz olur çıkarız işin sonunda. Öyleyse kulak verelim eşya âlemine, bakmayalım - görelim, işitmeyelim – dinleyelim! İyice açalım gözümüzü, kulağımızı. Gözümüz göz, kulağımız kulak olsun. Bakın, bakın! Sesleri duyulmaya başladı inceden, inceden. Dinleyene, duyabilene aşk olsun vesselam.
Diyorlar ki Yunusça: Çünkü o çok konuştu onlarla.
“Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selam olsun,
Görüp, duyanlara dize dizenlere selam olsun.
Işık ışıktır görene, biz denilenden köre ne?
Ses yankıdır gönüllere, söz denilenden bize ne?
Aç eşyanın dilini, gör onlarda kendi kendini,
Aç dünya kilidini, yık o diyarda ferdi bendini.
Bakma artık ne olur, keskin gözünle gözle bizi!
Duyma artık ne olur, can kulağıyla dinle bizi! ”
—Bir Eşya Hikâyesi:
İSTANBUL LASTİKLERİMİN ALTINDA
“Kimim ben? ”
Evet, ben bir eşyayım. Hem çok kullanışlı, hem de herkes tarafından kullanılan bir eşyayım. Ben hizmet ehli bir eşyayım. Hem sizlerden, hem dünyanızdan haberdarım. Yaşım bizim âleme göre biraz kemale ermiş, güngörmüş,
nice kahırlar çekmişim. Nice yollar arşınlamış, dağlardan – tepelerden aşmış, biraz seyyah, biraz öğrenci, biraz öğretmen, biraz oyun parkı, biraz haber bülteni, biraz yazarlar kulübü, biraz kütüphane, biraz tiyatro sahnesi olmuş kırmızı, beyaz renkli, nâm-ı diğer Koca Körüklü, 86 – 806 kapı numaralı emektar
İ E T T otobüsüyüm.
“Arayış…”
Sınavı başlayacak bir öğrencinin heyecanı ve telaşı ile aldım ilk yolcularımı. Sabahın çok, çok erken saatleriydi. Ne dolaştığım diyardan haberim vardı, ne kendimden. Bir sağır ve dilsiz sanırdım kendimi. Hep onları dinledim. Tanımaya çalıştım yeni katıldığım insan âlemini. Kulak misafiri olmadım onlara. Aksine ev sahibi oldum insana. Benden hiç bahsetmediler, bahsettilerse de ben anlamadım. Bir bebekten ne beklenir ki? Bir süre dillerini çözmek için sadece bana ulaşan sesten tınıları tanımaya çalıştım. Bir gün geldi çözdüm dillerini, daha doğrusu lehçesini. Aslında dil aynıydı, onlarla aramda sadece küçük lehçe farkı vardı. Artık çok şeylerin farkındaydım. Birçok sorumun cevabını bulmuş, kendimi, onları, iç ve dış dünyalarını, hayranlıkla izlediğim adı şehirler şehri olan İstanbul’u tanımıştım.
“Ben olmak…”
Demiştim ya “ hep onları dinledim”. Dinleye, dinleye hepsinin toplamı bir ben olmuştum. Dünyanın en büyük halk kütüphanesi olmuştum. Hiçbir kütüphanede okunamayacak sayıda kitaplar okundu bende. Hiçbir dost meclisinde yapılamaya-cak kadar dost sohbetleri yapıldı. Dünyanın en büyük ve hareketli lunaparkıyım ben. “Ah yaramazlar! ” dediğiniz, gönlü en temizleriniz, çocuk deyip geçtiğiniz en saf duygulara sahip olan, küçük fakat en geniş yüreklere sahip olan küçüklerinize oyun parkı oldum. Kitaplara sığmayacak düşler düşlendi bende. Karoserime omuzlarının uçlarını yaslayarak gönül kapılarını açıp gözlerini pencerelerimin saydam camına dikerek, arkasında sır olmayan camlarımı ayna olarak kullanan düş gezginlerine düş koridoru oldum ben. Ayrılıklar oldum, vuslatlar oldum ben. Hüzün oldum, sevinç oldum. Sizle doldukça ben. Konu komşunun ne olduğunu, evin-işin ne olduğunu, misafirin ne olduğunu, kavga- gürültünün ne olduğunu, dostluğun ne olduğunu sizle öğrendim ben...
................