Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Ne hüzün, ne keder belli.
Gark olup dolarken sahile umrum,
sahiden ne yüzün belli ne yuvam.
Taralı saçlardan, gözün akından
hevesin içinden, kursağın ta kendisinden
kurbanlar sunuyorum hatalarıma.
Janus gibi ikiyüzlü bir tanrı egosuyum.
Kuşatılmış bütün içtenliklerime kusuyorum,ikircikler ve kelebekler.
Sarıldığım hikmet yanıyor avuçlarımda.
Tutabiliyorum kor ateşleri, elim yanmazdan.
Damarıma dolan kan alevden, hararet yol alıyor soluktan.
Soluklan.
Donukluğa sıkılı 3 kurşun geçer perçemden.
Baldırıma saplanan kramptan
saçlarım düşer dalından, beyazından.
Yaş akıyor doluşuk kurgun dağlar gibi göz altlarımdan.
Kapılmış yapraklar rüzgardan.
Olunmaz aşk ölmekten.
Varılmaz yar gitmekten.
Var git vardan içeri.
Ne keder belli ne hüzün belli.
Kurumuş dallar gibi kırıldım.
Layık görülen her hazin sonda bir hüzün böylesi.
Bilsem hükmü geçer, hasret dağladı bizi.
Dilimiz aşka döndü, yazımız kışa.
Kalpler başka gördü bizi.
Ne tebessüm saklar kesesini,
ne sönmüş yıldızlar esirger dönüşünü.
Kaynayan denizde bulmuşsam gözümü…
Ne var belli ne yok belli.
Düşmanım işte gözün gördüğüyle.
Çarpışıyorum bakışı kalbe çarpan her ithamla.
Bende uyanmayan her yücelikten çevirili şimdi yüzüm.
Yuvama düşman bir kuşum.
Dalına küskün çiçekler gibi,
Belki düşmektir benim düşüm.
Ne keder ne hüzün.